14. Hukuk Dairesi 2014/12759 E. , 2015/5633 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.12.2012 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, sahibi bulunduğu taşınmazın yolu olmadığından komşu taşınmazları yol olarak kullandığını, bu durumun ise bazı sıkıntılara neden olduğunu, sahibi bulunduğu araziye biçerdöver ve kamyonla geçebilmek için 8 metre eninde yol olarak kullanmak üzere geçit hakkı verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davanın reddini savunmuş, davalı ... ise, davacının geçit hakkı talep ettiği taşınmazı 2-3 yıl önce iktisap ettiğini, önceki maliklerle bir sorun yaşanmadığını, tarım arazisinde 8 metre genişliğinde yol talebinin mümkün olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 429 parsel lehine, hazineye ait 968 parsel ve davalı ..."e ait 426 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit hakkı tesisi ile tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; mahkemece yüzölçümü daha büyük olan taşınmazdan değil de daha küçük olan taşınmazlardan geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Oysa geçit davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, yüzölçümü daha büyük olan taşınmazlar aleyhine geçit kurulması tercih edilmelidir. Dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporuna ekli krokiye ve dosya içerisindeki pafta suretine göre, batıdaki 430 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün aleyhine geçit kurulan 968 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünden fazla olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, öncelikle 430 parsel sayılı taşınmazdan, mümkün olmadığı takdirde 426 parsel sayılı taşınmazdan geçit kurulup kurulamayacağı araştırılarak sonucun göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.05.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.