14. Hukuk Dairesi 2014/12761 E. , 2015/5631 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı-karşı davalı vekili tarafından 31.07.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, davalı-karşı davacı vekili tarafından, 08.10.2013 tarihli dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 13.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı karşı davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Asıl dava, elatmanın önlenmesi, karşı dava Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, taşınmazının doğu cephesindeki yol istikametindeki yere toplam 7,05 m2 kısma davalının tecavüz ederek bina yaptığını, müdahalesinin önlenmesini ve tecavüzlü kısmın yıkılmasını talep etmiştir. Davalı ise karşı dava yoluyla, projesine uygun inşa edilen binanın aynen muhafaza edilen tarihi bir bina olduğunu ve ölçümlerinin titizlikle yapıldığını, öncelikle davanın reddini, aksi halde davacının beyan ettiği gibi tecavüzlü kısım varsa TMK"nun 725. maddesi gereğince temliken tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulü ile dava konusu taşınmaza yapılan 7,00 m2"lik tecavüzün önlenmesine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2. maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
Bu tür davalarda taşkın yapıyı yapan kişinin taşınmazı lehine, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı yoksa durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde taşkın yapıyı yapan kimse, taşan kısım için uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
TMK’nın 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. (Sübjektif koşul)
b)İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c)Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, davalı taşınmazının 7 m2"lik kısmının davacı taşınmazına tecavüzlü olduğunun anlaşıldığı, temliken tescil talebinin ancak taşma zamanındaki malike, onun külli haleflerine karşı ileri sürülebileceği, dava konusu tarihi yapının yaklaşık 100 yıllık olduğu, aynı sınırlarına inşa edildiği, davacının taşma konusu yeri 04.04.1994 tarihinde satın aldığını, taşınmazı taşmadan sonra edinen davacı-karşı davalı malike karşı temliken tescil talebini ileri süremeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yukarıda belirtildiği üzere söz konusu olayda, taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını arazinin yeni maliklerine karşı da kullanabilir.
Ancak dairemizin yukarıdaki ilkelerinde de açıklandığı üzere bu tür davalarda TMK"nın 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi için öncelikle taşkın inşatı yapan kimsenin iyiniyetli olması gerekir. Kural olarak çaplı taşınmazlarda inşaat yapılması hallerinde kural olarak iyiniyet iddiası dinlenmez.
Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre, iyiniyet koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu itibarla mahkemece, davanın iyiniyet koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken taşınmazı taşmadan sonra edinen malike karşı temliken tescil talebini ileri süremeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin yukarıdaki şekilde DEĞİŞTİRİLEREK DÜZELTİLMİŞ bu gerekçe ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.05.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.