8. Hukuk Dairesi 2012/12391 E. , 2013/1468 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire"ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HMK.nun 438. ve İİK.nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Davacı borçlu vekili, alacaklı vekili tarafından ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin ilamına dayanılarak, 5 ayrı takip başlatıldığını, bu işlemin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, ilam kamulaştırmasız elatma bedelini içermekteyse de, taşınmazın aynına ilişkin hüküm bölümü kesinleşmeden ilamın takibe konulamayacağını ve takip talebinde işlemiş faizin fazla hesaplandığını ileri sürerek icra takibinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamın taşınmazın aynına ilişkin bulunmaması nedeniyle takibe konulması için kesinleşmesinin gerekmediği; alacaklının, mirasçı sıfatıyla lehine kamulaştırmasız elatma bedeli takdir edilen davacılardan biri olup, ilamdaki her bir alacaklının miras payına düşen alacağı için ayrı takip başlatmasına yasal bir engelin bulunmadığı, bu durumun ilama aykırılık oluşturmadığı; talep edilen işlemiş faizin fazla hesaplandığı iddiasının yerinde olmadığı açıklanarak şikayetin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe dayanak ilam, kamulaştırmasız elatma nedeniyle hükmedilen tazminat alacağına ilişkin olduğuna ve taşınmazın aynı ihtilaflı bulunmadığına göre borçlu vekilinin aşağıda belirtilen husus dışındaki sair tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
6100 sayılı HMK"nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde, vekille takip edilen davalarda vekâlet ücreti yargılama giderleri içinde sayılmıştır. Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ilam, taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Dürüst Davranma ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde "Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler." Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında "Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir." denilmiştir.
4721 sayılı TMK"nun Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde "Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.", Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.", Hâkimin Takdir Yetkisi başlıklı 4.maddesinde "Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.", Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; "Hâkim, Türk Hukukunu resen uygular."denilmiştir.
2709 sayılı 1982 Anayasası"nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36.maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur." denilmiştir.
Somut olayda; ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 03.04.2012 tarih 2011/60 Esas ve 2012/211 Karar sayılı ilamı ile; alacaklılar ..., ..., ... ve ... murisi..."ın 5761 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki payına yönelik kamulaştırmasız elatma bedeli olarak 348.000 TL"ye hükmedilmiştir. Alacaklılar vekili tarafından borçlu ... aleyhine söz konusu ilama dayanılarak İstanbul 1.İcra Müdürlüğü"nün 2012/10817, 10818, 10819, 10820, 10821 Esas numaralı dosyalarında alacaklılar lehine asıl alacak, yargılama giderleri ve vekalet ücreti olmak üzere 5 ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip gideri ve vekalet ücreti talep edilmiş olduğu görülmüştür.
Mahkemece, aynı ilamda hüküm altına alacağa yönelik, her bir alacaklının payına düşen miktarda ayrı dosya ile takip başlatmasına yasal bir engelin bulunmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir düzenleme mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanunu"nun 1, 2, 4 ve 33. maddelerinin, Anayasa"nın 36.maddesinin, Borçlar Kanunu"nun 61 ve yeni Türk Borçlar Kanunu"nun 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 29. maddesinin göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.
Genel olarak İcra Hukukuna ilişkin itiraz ve şikâyetlerde Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri göz önüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir. Hakkın kötüye kullanılması; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklanabilir. Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi davacı borçlu tarafa fazladan yargılama giderleri yükletilmesine neden olunması hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen Yasa maddeleri gereğince Yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının beş ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından Mahkeme tarafından borçlunun şikâyetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle reddine karar verilmiş olması doğru isabetli olmamıştır.
Davacı borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle İİK"nun 366 ve 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK"nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 14.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.