8. Hukuk Dairesi 2012/7074 E. , 2013/1462 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 27.03.2012 gün ve 893/159 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde; tarafların müşterek katkılarıyla evlilik birliği içerisinde 2257 ada 6 parsel sayılı taşınmazı satın aldıklarını, tapu kaydının davalı ... Çetinkaya üzerinde bulunduğunu, onun adına tapuya kayıt edildiğini, bilindiği gibi MK"nun hükümleri gereği 6.5.2005 tarihinde alınan bu taşınmazın edinilmiş mal kavramı içerisine girmekte olduğunu, bu nedenle ½ payın vekil edenine ait bulunduğunu, vekil edeninin 30.8.2009 tarihinde trafik kazası geçirdikten sonra davalı eşi ...’nın evi terk ettiğini, davalının daha sonra 20000 TL değerinde olan taşınmazı tapuda 5000 TL bedelle komşusu ve akrabası diğer davalı ... Deniz’e tapuda muvazaalı olarak devrettiğini, yapılan işlemin, vekil edeninden mal kaçırmak amacını taşıdığını ve bu nedenle yapılan işlemin batıl sayılması gerektiğini açıklayarak parselin tapu kaydının ½ payının davacıya ait olması nedeniyle batıl olan bu işlemin iptaliyle, taşınmazın ½ payının vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Çetinkaya vekili, cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde belirttiği hususların gerçeği yansıtmadığını, tarafların henüz boşanıp boşanmadığı belli olmadan iptal davasının açılamayacağını davacının eşinden fiilen ayrı yaşadığını, söz konusu yerin vekil edeninin anne ve babasının katkılarıyla alındığını, davacının herhangi bir maddi katkısının bulunmadığını, evin geçimini sağlamak için söz konusu evin satıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, "edinilmiş mal nedeniyle eşe tanınan hak mülkiyet hakkı olmayıp, malın artık değerinden kaynaklanan alacak hakkı olduğunu, edinilmiş mal nedeniyle davacı eşin ancak alacak davası açabileceğini, bu nedenle tapu iptali ve tescil davası açamayacağını, diğer taraftan taşınmazın muvazaalı olarak üçüncü kişiye devredildiğini, TMK"nun 241. maddesi gereğince eşin üçüncü kişiye karşı da dava açma hakkı bulunduğunu, ancak, taşınmazın açılacak davada kendi adına tescili değil, davalı eş adına tescilinin talep edilmesi
.//..
2012/7074-2013/1462 -2-
gerektiğini, bu nedenle isteğin yerinde olmadığını" gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dava dilekçesinin kapsamı ve mahkemenin kısmi gerekçesinden de açıklandığı üzere genel muvazaaya dayalı 818 sayılı BK.nun 18. (6098 s. TBK. m.19) maddesi gereği açılan iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, ağırlık olarak mal rejimi niteliğinde değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı vekilleri dava dilekçelerinde; davalı tarafından üçüncü kişiye yapılan satışın muvazaalı olduğunu ve batıl niteliğinde bulunduğunu, davalının amacının mal kaçırmak gayesini taşıdığını açıklayarak ½ oranında iptal ve tescili isteğinde bulunmuşlardır. Nitelendirme yapma bakımından dava dilekçesinin çok iyi bir şekilde ele alındığı söylenemez. Kavramlar ve hukuki nitelendirmeler birbirlerine karıştırılmış durumdadır. Ancak maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime aittir. (HUMK. m.75-76, HMK. m.25, 31, 33)
Dava dilekçesinde geçen ve yukarıda açıklanan kavramlar gözönünde bulundurulduğunda davacı tarafın açıkça genel muvazaa nedeniyle 6098 sayılı TBK.nun 19. (BK. m.18) maddesine dayalı olarak iptal ve tescil istediği görülmektedir. Mahkemece, bu madde çerçevesinde araştırma, inceleme ve delil toplama yoluna gidilerek oluşacak duruma göre olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, TMK.nun 241. maddesi uyarınca üçüncü kişiye karşı dava açması gerekir ve ağırlık olarak bu vurgulanarak davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Anılan maddede açıkça; “Tasfiye sırasında, borçlu eşin mal varlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı taktirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları, bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir”, hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi bu maddenin uygulanabilmesi için her şeyden önce eşlerin boşanmış olmaları ve boşanma kararının kesinleşmiş bulunması, açılacak katılma alacağı davasıyla alacağının davalının maddede açıklanan mallarından kaynaklanan alacak miktarıyla karşılanamadığı durumlarda eksik kalan kısım için ancak üçüncü kişiye başvurulabilir. Taraflar henüz evli olup, edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katılma payı alacağı davasının ön koşulu Mahkemenin de değindiği gibi gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla TMK.nun 241. maddesi zaten bu durumda uygulanma olanağı bulamaz.
Gerek mal ayrılığı döneminde ve gerekse edinilmiş mallara katılma rejimi evresinde davacı tarafın isteyebileceği katkı veya katılma alacağı hakkı, şahsi hak niteliğinde bulunan alacak hakkı olup, mülkiyet hakkını isteyemez. (07.10.1953 tarih, 817 sayılı YİBK). Mahkemenin bu yönlere ilişkin gerekçeleri de yerindedir. Ancak, muvazaa konusunda bir değerlendirme yapılmamış ve görüşünü ortaya koyamamıştır. Muvazaa ile ilgili davalar, genel mahkemelerde görülmekte olup, aile mahkemesinin görev alanı dışında kalmaktadır. Dava dilekçesinin başlığında, “aile mahkemesi sıfatıyla Turgutlu Asliye Hukuk Mahkemesine” denilmiş ise de, karar başlığında, davanın asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla görüldüğü ve ara kararları üzerinde yapılan incelemede aile mahkemesi sıfatıyla bakıldığına ilişkin bir bilgiye rastlanılmamıştır. Bu durum karşısında davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılarak genel muvazaaya dayalı davanın yukarıda belirtilen BK.nun ilgili maddesi çerçevesinde değerlendirilip, sonuçlandırılması düşünülmelidir.
.//..
2012/7074- 2013/1462 -3-
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 14.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.