Esas No: 2021/42831
Karar No: 2022/12064
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2021/42831 Esas 2022/12064 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2021/42831 E. , 2022/12064 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sanığın, hükmün açıklandığı tarihte başka suçtan cezaevinde hükümlü olarak bulunması nedeniyle Mahkemece hüküm tefhim edilirken hüküm fıkrasına 5271 sayılı CMK'nin 34/2, 232/6 ve 263/1. maddeleri gereğince cezaevinde bulunan sanığın hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta dilekçe vererek kanun yoluna başvurabileceğinin" de yazılması ve bu hususun da tefhim edilmesi gerektiği halde, bu hususun hüküm fıkrasına yazılmamış ve tefhim edilmemiş olması sebebiyle, sanığın 02.04.2021 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldığından,tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Sanığa yüklenen “Dolandırıcılık” suçunun Kanundaki cezasının türü ve üst sınırına göre, 5237 sayılı TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının, 24.01.2009 olan suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği ve bu itibarla sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanun’un 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen olağanüstü dava zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE, 08.06.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sanığın 24/01/2009 tarihinde işlediği dolandırıcılık suçundan Bakırköy 19. Asliye Ceza Mahkemesinde yürütülen yargılama sonunda, anılan Mahkemece 23/01/2014 tarihli celsede başka suçtan tutuklu olan sanığın hazır edilerek neticeten 1 yıl hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına hükmedildiği, hükmün sanığın yüzüne tefhim edildiği, temyiz mercii ve süresinin de izah edildiği, hükmün infazı sırasında sanığın mahkum olduğu suçun uzlaştırma kapsamına alındığı, bu sebeple uzlaştırma işlemlerinin de yerine getirildiği, uzlaşma işleminin sağlanamaması sebebiyle hükmün infaz edildiği, infaz olunan hükmü sanığın infaz tarihinden ve suçun zamanaşımına uğramasından hemen sonra hükmün kendisine tebliğ edilmediği gerekçesiyle temyiz üzerine "Başka suçtan tutuklu bulunan sanığa tefhim sırasında ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta dilekçe vererek kanun yoluna başvurabileceğinin" tefhim edilmesi gerektiği gerekçesiyle, sanığın temyizinin süresinde olduğunun kabulüyle, sanık hakkındaki kamu davasının olağanüstü zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle düşürülmesine dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmek mümkün bulunmamıştır.
Şöyle ki;
Türkiye Cumhuriyet Anayasası'nın 40/2. madde ve fıkrasında yer alan "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi Kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve süresini belirtmek zorundadır." ve 5271 sayılı CMK'nin 34/2. madde ve fıkrasında bulunan "Kararlarda, başvurularak kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir." şeklindeki düzenlemeler ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin duraksamaksızın istikrar kazanmış uygulamalarında temel iki kriterin baz alındığı, bu iki kriterin süre ve mercii olduğu, kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet etmektedir. Nitekim 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un bireysel başvuru usulünü düzenleyen 47. maddesinin beşinci fıkrasında "Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tükendiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurmayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek kabul veya reddeder." hükmü uyarınca anılan fıkra kapsamında geçen yargısal başvuru sürelerinin de ilgilisine bildirilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin dahi bulunmadığı gözetildiğinde, istisnai ve sınırlayıcı hüküm içeren düzenlemelerin esas düzenleme gibi gözetilmesi hukuk güvenliğine değil, istikrasızlığa neden olur. Somut olayda temyiz süresi, mercii, yasa yolu da açıkça ifade edilmesine rağmen, yasa koyucunun hüküm tarihinde öngördüğü tartışmasız 7 günlük süreye dair hükmü yok sayılarak, istisnai bir düzenlemeyi bu açık düzenlemeden üstün tutarak, suç tarihinden 12 yıl ve hüküm tarihinden de 7 yıl sonra, müddetnamesi tebliğ olunan, uzlaşma prosedürü de uygulanan sanığa yasa koyucunun muradını aşarak, infaz edilmiş cezanın dahi zamanaşımından düşmesi ve CMK'nin 141. maddesi uyarınca da işlemler tesis edilmesine imkan verecek tarzda, açıkça hakkın kötüye kullanılmasına cevaz verecek şekilde yasa metinleri yorumlanamaz. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korunmaz.
Anayasanın 40, CMK'nin 231/2, 232/6. maddeleri gereğince de verilen karar ve hükümlere karşı hangi kanun yoluna gidileceğinin, bu kanun yoluna başvuru süresi ve şeklinin, başvurunun yapılabileceği mercilerin ilgilisine bildirilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda kanun yoluna başvurmanın belirli bir süre koşuluna bağlanması hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi meşru bir amaca yönelik düzenlemeler olarak kabul edilmektedir. Sayın çoğunluğun yasanın süreye dair açık hükmünü yok sayan, kararına esas aldığı hususun mahkemeye erişim hakkını doğrudan doğruya ortadan kaldıran bir hüküm niteliğinde olmadığı, aksine bu işlemi sadece kolaylaştıran bir atıfet niteliğinde olduğu, bu kolaylaştırıcı işlemin okur-yazar olan sanığa hatırlatılmamasının, hakkın kötüye kullanılmasına cevaz verecek şekilde yorumlanmasına iştirak etmek hukuken mümkün olmamıştır.
Bu açıklamalar çerçevesinde; sanığın süresinden sonra temyiz işleminde bulunması nedeniyle, temyiz isteminin reddine dair 08/04/2021 tarihli, 2013/87 Esas ve 2014/16 Karar sayılı ek kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, bu karara yönelik sanığın temyiz itirazlarının reddiyle, ek kararının ONANMASI karar verilmesi gerekirken, sayın çoğunluğun yüze karşı tefhim edilen hükme karşı, suç zamanaşıma uğradıktan sonra 7 yıl 2 ay 20 gün sonraki temyizi süresinde sayarak kamu davasının zamanaşımı sebebiyle düşürülmesine dair görüşüne iştirak edilmemiştir.