Esas No: 2020/6799
Karar No: 2022/12229
Karar Tarihi: 09.06.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2020/6799 Esas 2022/12229 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2020/6799 E. , 2022/12229 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Gerekçeli karar başlığında sehven "19.10.2010" şeklinde yazılan suç tarihinin "23.01.2015" tarihi olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
1- "Resmi belgede sahtecilik" suçundan mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik temyizin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanık ve müdafisinin diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak;
Adli Emanetin 2015/209 sırasında kayıtlı suça konu nüfus cüzdanının dosyada delil olarak saklanması yerine, 5237 sayılı TCK'nin 54.maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık ve müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından "Adli Emanetin 2015/209 sırasında kayıtlı eşyanın TCK 54. maddesi gereğince müsaderesine" cümlesinin çıkartılarak yerine "Adli Emanetin 2015/209 sırasında kayıtlı suça konu nüfus cüzdanının dosyada delil olarak saklanmasına" cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-"Başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma" suçundan mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik temyizin incelenmesinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 tarihli, 2013/9-542 Esas ve 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere; 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunun oluşabilmesi için, yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte, suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp, sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesinin birinci fıkrasında ise “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünü haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde TCK’nin 206. maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması halinde Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gereklidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olay tarihinde sanığın yakalanması için Cumhuriyet Başsavcılığınca ... Mahallesi ... Sokak No 8/2 adresinde arama kararı verildiği kolluk görevlilerince söz konusu ikamete gidildiği, sanığın görevli polis memurlarına kendisini "..." ismiyle tanıtarak “...” adına düzenlenmiş sahte kimlik belgesini gösterdiği, polisin şüphelenmesi üzerine kimlik tespiti için Polis Merkezi Amirliğine getirildiği, yapılan parmak izi incelemesi neticesinde ise gerçek kimlik bilgilerinin tespit edildiği, ev aramasında tutulan tutanak dışında dosyada düzenlenmiş herhangi bir tutanak bulunmaması ve kolluk birimlerinin alınan beyanların doğruluğunu araştırmaya başlamaları nedeni ile resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı; bununla birlikte sanığın, işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemediği, başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullandığı gerçek kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği anlaşıldığından 5237 sayılı TCK' nin 268. maddesinde düzenlenen iftira suçunun unsurlarının da oluşmayacağı, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen "kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak" kabahatini oluşturduğu gözetilmeden hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 23.01.2015 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK'nin 322 ve Kabahatler Kanunu'nun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu'nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA 09.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.