
Esas No: 2016/14501
Karar No: 2020/508
Karar Tarihi: 03.02.2020
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/14501 Esas 2020/508 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... adına velayeten Sündüs Uzun tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı Mustafa Uzun"un 1779, 1838, 943, 1864, 1892, 1912, 1925, 1927, 1933, 1955, 1958, 1866 ve 1978 parsel sayılı taşınmazlarını davalı ...’e; 946, 961, 971, 1772, 1775, 1785, 1815, 1832, 1837, 1850 ve 1910 parsel sayılı taşınmazlarını da torunu Murat Uzun"a mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., mirasbırakanın taşınmazlarını ikiye bölerek yarısını kendisine diğer yarısını da torunu Murat"a verdiğini, son zamanlarında rahatsızlandığını ve mirasbırakana tarafından bakıldığını belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, dava konusu 1866 parselin dava dışı 3. kişi adına kayıtlı olduğu, davalı ... yönünden iddianın kanıtlanamadığı, davalı ... yönünden ise temlikin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerkeçesi ile davanın kısmen kabulü, kısmen reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 2014 yılında öldüğü, geride dava dışı eşi ...le, davalı oğlu ... ile 2001 yılında ölen oğlu ...’dan olma torunları dava dışı ..., ... ve davacı ... ile 2013 yılında ölen torunu ...’ın kızı davalı ...’un mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın 13.05.2002 tarihinde dava konusu 13 parça taşınmazını davalı oğlu ...’e ölünceye kadar bakma akdi ile, 11 parça taşınmazını da torunu Murat’a 19.07.2002 tarihinde satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulünce yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. 1982 Anayasası"nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Öte yandan, 6100 sayılı ...nun 27. maddesin de; "(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerekir.
Somut olayda; dava dilekçesinde davalı olarak Adem ile Edanur adına velayaten annesi ... davalı olarak gösterilmiş olup adres olarak Yamacık Köyü bildirilmiştir. Ne var ki, davalı ... ile annesi ...’ün mernis adresleri nüfus kaydında ...-İkitelli olarak kayıtlı olup anılan davalı sunduğu temyiz dilekçesinde Yamacık Köyünde oturmadığını, arada akrabalarını ziyaret etmek için köye gidip geldiğini, yargılama aşamasında yapılan tebligatların usulsüz olduğunu ve yokluğunda hüküm verildiğini, davadan karar verildikten sonra haberdar olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve gerekçeler doğrultusunda, dava dilekçesinin davalı ...’a (velayeten annesi ...) usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi, davalı tarafa cevaplarını ve delillerini sunabilmesi için imkan tanınması, daha sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davalının hukuki dinlenilme hakkı bertaraf edilip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.