Ceza Genel Kurulu 2017/902 E. , 2018/97 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza
Cinsel saldırı suçundan sanık ..."in TCK’nun 102/2, 102/5, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.03.2016 gün ve 504-64 sayılı hükmün, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 06.03.2017 gün, 9013-1148 sayı ve oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Başkanı ... ve Daire Üyesi ... “Sanık ... hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün CMK.nun 225/1.maddesine aykırı olarak verildiği anlaşıldığından hükmün onanması yönündeki görüşe iştirak edilmemiştir. Şöyle ki;
5271 sayılı CMK"nın 225/1. maddesi "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir’ düzenlemesini içermekte olup, 2. fıkrasına göre de ‘mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir’
Aynı Yasanın 170/3. maddesinde de; ‘İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır’ hükmü getirilmiştir.
Bu hükümlere ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Özel Dairelerin bu konuda istikrar kazanmış uygulamalarına göre, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, diğer bir ifadeyle, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır. Soruşturma evresinde elde edilen kanıtlardan ulaşılan sonuca göre hazırlanan iddianame, kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması ve bağımsız olarak gösterilmesi zorunludur. Sanığın, iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaması, buna göre savunmasını yapabilmesi ve kanıtlarını sunabilmesi için bu şarttır. Aksine uygulama yapılması savunma hakkını ihlal eder.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02.01.2014 tarihli iddianame ile sanığın olay günü ‘müştekiyi zorla soyundurup elleriyle göğüslerini okşadığı ve yine cinsel organını zorla müştekinin cinsel organına sürttüğünden’ bahisle TCK.nun 102/1. maddesine uyan basit cinsel saldırı suçundan dava açılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda ise ‘parmak sokmak suretiyle nitelikli cinsel saldırıda bulunduğu’ kabul edilerek TCK.nun 102/2. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmiştir. İddianamede gösterilen ile mahkumiyete konu eylemler tamamen farklıdır. Her iki suçun yaptırımı ve kanıtları arasında ciddi farklılıklar mevcuttur. Hükümde, iddianamede gösterilen fiilin sadece hukuki niteliğinin değil, fiilin tamamen değiştirildiği açıktır. Dava konusu yapılmayan eylemden dolayı ek savunma hakkı tanınarak mahkumiyet hükmü kurulması olanaklı değildir. Bu uygulama savunma hakkının ihlali sonucunu doğurduğundan CMK.nun 225/1. maddesine ve Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarına aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle sanık ... hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün bozulması gerektiği kanaatine vardığımızdan sayın çoğunluğun hükmün onanması yönündeki görüşüne iştirak edilmemiştir” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.04.2017 gün ve 227434 sayı ile;
“Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02.01.2014 gün ve 2014/2 sayılı iddianame ile sanığın olay günü müştekiyi zorla soyundurup elleriyle göğüslerini okşadığı ve yine cinsel organını zorla müştekinin cinsel organına sürttüğünden bahisle TCK"nun 102/1. maddesine uyan basit cinsel saldırı suçundan dava açılmıştır. Sanığın mağdurenin cinsel organına parmak soktuğuna dair bir anlatıma ve sevk maddesine iddianamede yer verilmemiştir. İddianamede anlatılan olayın dışına çıkılarak hüküm kurulmuş olması nedeniyle CMK"nun 225/1. maddesi muhalefet edildiği kanaatine varılmıştır” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 22.05.2017 gün, 2294-2774 sayı ve oyçokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Suça sürüklenen çocuklarla ilgili tüm mahkumiyet hükümleri ile sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan muhkumiyet hükmü Özel Dairece onanarak kesinleşmiş olup temyiz ve itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.12.2013 tarihinde sanık hakkında “Olay günü yukarıda açık kimliği yazılı müştekinin Aydınlıkevler Postanesinden ikamet ettiği Yenişehir Mahallesine doğru yürüdüğü esnada yukarıda açık kimliği yazılı şüphelinin sevk ve idaresindeki otosu ile müştekiyi takip ettiği ve kendisini savunamayacak durumda bulunan müştekinin kolundan tutarak zorla otosuna bindirdiği ve müştekinin direncini kırmak amacıyla tehdit ettiği, daha sonra müştekiyi Turgut Reis Mahallesi Şinasi Caddesindeki eski baraka şeklindeki bir eve götürdüğü ve burada müştekiyi zorla soyundurduğu ve zorla elleri ile müştekinin göğüslerini okşadığı ve yine zorla cinsel organı ile müştekinin cinsel organına sürttüğü daha sonra müştekiyi yine otosuna bindirip Turgut Reis Mahallesi kanal boyunda müştekiyi otosundan indirerek serbest bıraktığı, olay nedeniyle müştekinin ruh ve beden sağlığının bozulduğu, böylece şüphelinin üzerine atılı suçları işlediği anlaşılmakla, şüphelinin açık yargılanmasının mahkemenizde yapılarak eylemine uyan yukarıda yazılı sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi iddia ve talep olunur” açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, sevk maddelerinin "TCK"nun 102/1, 102/3-a ve 102/5" olarak gösterildiği ve suçun basit cinsel saldırı ve nitelikli cinsel saldırı olarak adlandırıldığı,
Kayseri Ağır Ceza Mahkemesince ek savunma hakkı tanınan sanığın, TCK’nun 102/2 ve 102/5. maddelerinde düzenlenen ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK"nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK"nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede fiilin, “zorla soyundurduğu ve zorla elleri ile müştekinin göğüslerini okşadığı ve yine zorla cinsel organı ile müştekinin cinsel organına sürttüğü” şeklinde anlatılması ve iddianame içeriğinde vücuda organ veya sair bir cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturabilecek açık bir anlatıma yer verilmemesi karşısında; sanık hakkında vücuda organ veya sair bir cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçundan açılmış bir dava bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurul Üyesi; "İddianamede nitelikli cinsel saldırı suçundan açılmış dava bulunduğu" düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 06.03.2017 gün ve 9013-1148 sayılı sanık ... hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Kayseri Ağır Ceza Mahkemesinin 16.03.2016 gün ve 504-64 sayılı, sanık ... hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün sanık hakkında açılmayan davadan yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek Özel Daire onama kararının sanık ... hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle bu suça ilişkin cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA ve TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2018 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.