1. Hukuk Dairesi 2016/15041 E. , 2020/499 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVACI : ...
ASIL DAVADA DAVALI : ...
BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukusal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı, ortak mirasbırakan ...’in 2353 ve 1539 ( ifraz ile 6973, 6974, 6975) parsel sayılı taşınmazlarını davalı torunu ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, birleştirilen davada ise Mahmut’un temlik aldığı 6973 parsel sayılı taşınmazı kardeşi olan davalı ...’a devrettiğini, işlemlerin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı ..., mirasbırakanın torunu ...’in borçları nedeniyle 6973 parsel sayılı taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, taşınmazın icra yoluyla satılmaması için mirasbırakandan bedeli karşılığı satın aldığını ve taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırdığını, 2353 parsel sayılı taşınmazı da mirasbırakanın ihtiyacı nedeniyle kendisine bedel karşılığı sattığını, birleştirilen davada davalı ... temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olmadığı gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;1939 doğumlu mirasbırakan ...’in 21.09.2013 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak kendinden önce ölen oğlu ...’tan olma torunu davacı ... ile dava dışı kızı ...’den olma torunları ..., ..., ... ve kızı ...’nın kaldığı, mirasbırakan ...’in 2353 parsel sayılı 1.538 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmazını 08.07.2010 tarihinde, 1539 parsel sayılı 3.350 m2 miktarlı kerpiç ev ve tarla vasıflı taşınmazını ise 20.08.2013 tarihinde davalı torunu ...’a satış suretiyle devrettiği, çekişme konusu 1539 parsel sayılı taşınmazın 23.10.2014 tarihinde ifraz görerek, oluşan 6973,6974 ve 6975 sayılı parsellerin davalı ... adına tescil edildiği, 6973 parsel sayılı taşınmazın da Mahmut tarafından 10.08.2015 tarihinde kardeşi olan diğer davalı ..."ya satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanması zorunludur.
Davacı ve davalı, iddia ve savunmalarının ispatı için tapu kayıtları, keşif, bilirkişi incelemesi ve tanık delillerine dayanmış, mahkemece, bir kısım taraf tanıkları dinlenmek suretiyle sonuca gidilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, tanıklık, taraflar dışındaki kişilerin dava ile ilgili bir vakıa hakkında, dava dışında bizzat edinmiş oldukları bilgiyi mahkemeye bildirmeleridir.
Tanık delili, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tanıkların davet edilmesini düzenleyen 243. maddesinde açıkça; ""(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir. (2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir. (3)Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 245. maddesinde ise; ""(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.
Tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural yoktur. Bunun aksinin kabulü, adil yargılanma hakkı (TC. Anayasası 36. madde) kapsamında olan iddia ve savunma hakkının (6100 s. HMK"nın 27., 1086 sayılı HUMK"un 78. maddeleri) kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğurur.
Öte yandan HMK."nın 196. maddesinde, delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemez, düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olaya gelince; davacı tanık deliline dayanmış, 19.01.2016 tarihli dilekçesi ile ..., ..., ..., ..., ..., ... ‘i tanık olarak bildirmiş, mahkemece ..., ..., ..., ... dışındaki tanıklar dinlenmiş, anılan davacı tanıklarının beyanları alınmamış, ayrıca davalı tanık olarak bildirdiği ...’i dinletmekten vazgeçmiş ise de, davacı tarafın buna rıza göstermemesine rağmen anılan tanık mahkemece dinlenmemiştir.
../...
Yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; davacı tanıklarından ..., ...,..., ... ve dinlenilmesinden vazgeçilmesine davacı tarafça rıza gösterilmeyen davalı tanığı ... dinlenmeden, olaya ilişkin bilgi ve görgülerine başvurulmadan sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca davacının bildirmiş olduğu tanıkların ve davalı tanığı ...’in dinlenmesi, toplanan deliller toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de bilindiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı yada mirasçıların payına isabet eden değerdir.
Yine dava değeri harcı tamamlanan değer olup somut olayda asıl dava 3.000,00 TL, birleşen dava 1.000,00 TL değer gösterilerek açılmış, ancak her iki dava yönünden de keşifte belirlenen değer üzerinden harç ikmali yapılmamıştır. Bu durumda harçlandırılmayan ve taşınmazların tümünün değeri üzerinden fazla nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazları, değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.