20. Hukuk Dairesi 2017/10916 E. , 2019/1184 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kendisinin dava konusu anataşınmazda kat maliki olduğunu beyan ederek; 23/03/2014 tarihli kat malikleri kurulu kararının tüm sonuçları ile birlikte iptaline, geçici süre ile mahkemeden kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; ... apartmanında alınan 23/03/2014 tarihli kat malikleri kurulu kararlarının 11. maddesi hariç diğer kararlarının ve toplantının usule uygun olduğu, 11. maddesindeki yönetici asil ve yedek üye seçiminin KMK 34. maddesi kapsamında hem sayı hem de arsa payı bakımından çoğunluk ile karar altına alınması gerekirken dokuz kişinin katılımı ile yapıldığını, usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, ... Apartmanı"nın 23/03/2014 tarihli kat malikleri kurulu toplantısının 11. maddesinin iptaline, diğer maddeleriyle ilgili taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; 23/03/2014 tarihli kat malikleri kurulu toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesinin .... fıkrası; "Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri"nin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca resmî gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." 2. fıkrası; "Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun, 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki, 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez." 3. fıkrası ise; "Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır." düzenlemelerini içermektedir.
Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesinde; ... .... Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 13/03/2017 tarihli 2016/788 E. - 2017/283 K. sayılı kararın her ne kadar tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yasa yolu açık tutulmak üzere verildiği anlaşılmışsa da; aynı mahkemece daha önce 25/03/2015 tarihinde verilen 2014/530 E. - 2015/310 K. sayılı kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesince incelenerek 07.04.2016 tarih, 2015/9921 E. - 2016/5893 K. sayılı ilam ile bozulmasına karar verildiği görülmekle; inceleme konusu olan davada kanun yolu incelemesi görevinin 6100 sayılı HMK"nın geçici 3/2. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemelerinde olmadığı ve 1086 sayılı HUMK"nın uygulanması gerektiği; bu nedenle ilgili kararın istinaf yoluna değil, temyiz yoluna tabi olduğu tespit edilmiştir.
... .... Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 13/03/2017 tarihli 2016/788 E. - 2017/283 K. sayılı karar, davacı ..."a ...04.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak yasal 8 günlük süreden sonra 02.05.2017 tarihinde karar istinaf edilmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi ise 2017/1329 E. - 2017/1654 K. sayılı ilamı ile "Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 373/.... maddesinin, Yargıtay"ın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği, takdirde bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir, hükmünü içerdiği, mahkeme kararının temyiz kanun yoluna tabi olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 373/.... maddesi uyarınca temyiz incelemesi yapılması için Yargıtaya gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine" karar vermiş ve dosya temyizen incelenmek üzere Dairemize gelmiştir.
Bu durumda HUMK"nın 437. maddesi hükmünde öngörülen 8 günlük temyiz süresi geçmiş olduğundan, 01.06.1990 gün ve 1989/3 E. - 1990/... K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin süreden REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/02/2019 günü oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Temyiz incelemesinde 1086 sayılı HUMK’nın uygulanması gerektiği, sulh mahkemesi kararlarının temyiz süresinin tebliğden itibaren 8 gün olduğu açıktır.
Ne var ki; Sulh Hukuk Mahkemesi, kısa ve gerekçeli kararında, karara karşı temyiz yolu açık olmak üzere ve temyiz süresi "8 gün" olmasına rağmen istinaf yasa yolu açık olmak üzere "iki hafta" olarak belirlemiş, bu hüküm kararı temyiz eden davacı ..."a ...04.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, mahkemenin belirlediği iki haftalık sürede ancak yasal 8 günlük süreden sonra 02.05.2017 tarihinde karar istinaf edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.
Anayasanın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.
Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davalılar, mahkemenin kısa ve gerekçeli kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Hâkim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür (1086 sayılı HUMK.m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü gözönüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolunun ve süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır.
Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Kanunun 297. maddesinin (ç) bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluk olduğu gibi HMK"nın 297/2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” vurgusu yapılmıştır. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır.
Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir.
Karardaki yanlış yönlendirmenin hak kaybına yol açacağı açıktır, kanun yolunun ve kanun yoluna başvurma süresinin yanlış gösterilmesi bozma sebebi olmalıdır. Hakimin lehe verdiği karar hak sahibinin hak kaybına yol açacak şekilde yorumlanamaz. Kararın hüküm kısmı bir bütün olarak temyize tâbidir.
Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, temyiz başvurusunun süresinde kabul edilerek, temyiz incelemesinin yapılması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.
KARŞI OY YAZISI
Mahkemece verilen kararda, dosyanın daha önce Yargıtay incelemesinden geçip bozulmuş olması nedeniyle 8 gün içinde temyize tabi olmasına rağmen, kısa ve gerekçeli kararda yasa yolu olarak “istinaf yasa yolu açık olmak üzere iki hafta” olarak belirtilmiştir. Bu karar, davacı ..."a ...04.2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı bu kararı 8 gün geçtikten sonra ancak mahkemenin kararında belirttiği süre olan iki hafta dolmadan istinaf etmiştir.
Buradaki ihtilaf; esasen temyize tabi bir kararın, mahkemece yanlış değerlendirme yapılarak istinafa tabi olduğunun kararda bildirilmesi ve davalıların da mahkeme kararında belirtilen kanun yoluna belirtilen süre içinde istinaf başvurusu yapmış olması nedeniyle bu başvurunun süresinde ve usulüne uygun olup olmadığından kaynaklanmaktadır.
Anayasanın 40. maddesinde “(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/16 md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü yer almaktadır.
Yine, 6100 sayılı HMK"nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinin “ç” bendinde; “Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresinin” kararda yer alması gerektiği belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemeside kararlarında, kanun yollarına başvuruyu adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere bir kararın istinafa veya temyize tabi olup olmadığını belirleme görevi hâkime verilmiştir. Hâkim, hükmünün hangi kanun yoluna tabi olduğunu ve süresini kararında doğru olarak belirtmek zorundadır.
Bir hükmün hangi kanun yoluna tabi olduğunu belirlemek hukuki bir muhakemeyi gerektirmektedir. Nitekim bu konuda zaman zaman Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemeleri ya da ilk derece mahkemeleri arasında da görüş ayrılıkları olmaktadır.
Olayımızda verilen hüküm esasında istinafa tabi bir hükümdür. Ancak daha önce dosya Yargıtay’a gelip bozulduğu için yerel mahkemece verilen kararın doğrudan Yargıtay’a gönderilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu husus yanlış muhakeme edilerek istinafa tabi olduğu kararına varılmıştır. Mahkemenin dahi yanlış bir değerlendirme yaptığı bir konuda hukuk eğitimi almamış kişilerin kararda yazanın aksine doğru bir değerlendirme yapmasını beklemek hakkaniyete uygun düşmeyeceği gibi, mahkemenin kararında bildirdiği kanun yoluna başvuran tarafın başvurusunu hak kaybına yol açacak şekilde aleyhine değerlendirip kanun yoluna müracaatını engelleyecek biçimde yorumlamak adil yargılanma hakkının da ihlali niteliğindedir.
Kanun yolu süresinin yanlış bildirilmesinden farklı olarak kanun yolunun yanlış yazılmış olması, bu hususun tespitinin bir hukuki muhakemeyi gerektirmesi nedeniyle kanun yoluna başvuran kişinin aleyhine değerlendirilemeyeceği ve adil yargılama ilkesine aykırılık teşkil edeceği, bu nedenlerle yapılan kanun yolu başvurusunun süresinde olduğu kanaatinde olduğumdan temyiz süresinin geçirildiğine dair çoğunluk görüşüne katılmayarak temyiz incelemesinin yapılması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.