20. Hukuk Dairesi 2014/9854 E. , 2015/4262 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı 24.09.2013 tarihli dava dilekçesi ile ... ilçesi, ... köyünde kain, kardeşine ait 114 ada 88 parsel sayılı taşınmazın bitişiğindeki babasından intikal eden ve mirasçılarla yaptığı paylaşımda hissesine düşen taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 114 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içerisinde orman niteliği ile adına tescil edildiğini ileri sürerek, tarlasının orman sahasında kalan tapusunun iptali ile kendi adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile keşfe katılan bilirkişilerin dosyaya sundukları raporlar birlikte değerlendirildiğinde, fen bilirkişisi ..."in hazırlamış olduğu 06/03/2014 tarihli raporda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen yerlerin kadastro çalışmalarının yapıldığı tarihten öncesine kadar eklemeli olarak çekişmesiz ve aralıksız olacak şekilde 20 yıldan fazla süre ile davacının zilyetliğinde olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış ve 2005 yılında kesinleşmiş, çekişmeli taşınmaz orman alanı içerisinde kalmıştır. Daha sonra 2006 yılında yapılan 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece davaya konu (A) ve (B) harfli taşınmazlar bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki; çekişmeli yerin, kesinleşen orman parseli içerisinde, dört tarafı ormanla çevrili ve 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklığı konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
Kanun koyucu, 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yaptığı düzenlemeyle, orman içi açıklıkların özel mülke dönüşmesi yolunu kapatmıştır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesislerin, şahıslar adına tapuya tescil olunamayacağı; buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulacağı, 17. maddenin (5192 sayılı Kanunla değişik) ikinci fıkrasıyla hüküm altına alınmıştır.
Orman içi açıklığı konumundaki taşınmazların, öncesinin orman olma zorunluluğu da yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtayın istikrar kazanan içtihatlarına göre, zaten orman sayılmaktadır. 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde, öncesi orman iken açılan yerlerin yanında ayrıca (Orman bütünlüğünün korunması amacıyla) orman içi açıklığı konumundaki taşınmazların da zilyetlikle kazanılamayacağı ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceği yönünde önemli bir ilkeye yer verilmiştir.
Öte yandan;
a) 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinin 26/son maddesinde “Devlet Ormanlarındaki açıklık sahaların devlet ormanı olarak tahdit edileceği”
b) 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/A maddesinde “Orman Kanununun 17"nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan, tabiaten ağaç veya ağaçcık ihtiva etmeyen ve ekseri ahvalde otsu bitki veya sair şüceyrat ihtiva eden açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”
c) 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu Yönetmeliğinin 40/A maddesinde “Orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanununun 17"nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan, tabiaten ağaç ve ağaçcık ihtiva etmeyen ve ekseri ahvalde otsu bitki veya sair şuceyrat ihtiva eden açıklıkların Devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”
d) 20.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Yapılacak Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulaması Hakkında Yönetmeliğin 30/1-A maddesinde “Orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17"nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan tabiaten ağaç ve ağaçcık ihtiva etmeyen, ekseri ahvalde otsu bitki veya bazı ahvalde yer yer odunsu bitkiler ihtiva eden açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”,
e) 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulaması Hakkında Yönetmeliğin 23/1-A maddesinde “Orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yeralan orman içinde bulunan tabiaten ağaç ve ağaçcık ihtiva etmeyen ekseri ahvalde otsu bitki veya bazı ahvalde yer yer odunsu bitkiler ihtiva eden açıklıkların, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılacağı”,
f)15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26/1-a maddesinde “Orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17"nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”,
g) 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 16/1-i maddesinde (Aynı Yönetmeliğin 14/1-s maddesinde “Orman içinde kültür arazileri dışında, insan müdahalesi olmaksızın kendiliğinden oluşan, doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki ve bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren alanlar” olarak tanımlanan) “Orman içi açıklıkların”, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılacağı,
öngörülmüştür.
Keza, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830-1034, 17.12.1997 gün ve 1997/20-808-1039, 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, yargısal uygulamada da, bu tür yerlerin, kesinleşen orman kadastro sınırları dışında bulunsa bile devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle zilyetlikle kazanılamayacağı ve özel mülk olarak kişiler adına tescil edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Davacı davasında eski tapu kaydına dayanmadığına göre, mahkemece, değinilen yönler gözetilerek davanın reddi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... ve ... temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 14/05/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.