
Esas No: 2017/2357
Karar No: 2021/1121
Karar Tarihi: 30.09.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2357 Esas 2021/1121 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 5. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... (SGK/Kurum) vekili asıl dava dilekçesinde; davalı ... Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin (... Kimya A.Ş.) taşeronu olan diğer davalı... Lojistik Tahmil Tahliye Taşıma İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (İltaş Ltd. Şti.) sigortalılarından Kadirhan Yıldız’ın 24.03.2008 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat ettiğini, ölen sigortalının hak sahiplerine 40.313,46TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını ayrıca 247,43TL cenaze yardımı yapıldığını, düzenlenen müfettiş raporlarında işyerinin polimer emülsiyon bölümündeki 2 nolu reaktör içine girilmemesi için gerekli denetim ve gözetim görevini yapmayan işveren hakkında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 26. maddesinin uygulanması gerektiği sonucuna varıldığını, davalıların 506 sayılı Kanun’un 26 ve 87. maddeleri uyarınca müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000TL peşin sermaye değerli gelir ile 247,43TL cenaze yardımı olmak üzere toplam 5.247,43TL Kurum zararının faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
5. Davacı Kurum vekili birleşen dava dilekçesinde; 24.03.2008 tarihinde gece vardiyasında 2 nolu reaktör içerisine düşen sabun kapağını almak için reaktör tankının içine inen sigortalı Göktürk Şahin’in dengesini kaybederek sıcak suyun içine düştüğünü, diğer sigortalı Kadirhan Yıldız’ın da ona yardım etmek için tankın içine girdiğini, ancak tankın içindeki olumsuz koşullar nedeniyle her iki sigortalının vefat ettiğini, davalı işverenin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki mevzuat hükümlerini ihlâl ettiğini, ayrıca vefat eden sigortalı....’in sigortalı bildiriminin dava dışı ... Kimya Tem. İnş. İns. Kay. San. ve Tic. Ltd. Şti. (... Kimya Temizlik Ltd. Şti) üzerinden yapıldığını ancak işe giriş bildirgesinin yasal süresi içinde Kuruma verilmediğini, ölen sigortalının hak sahiplerine 244.241,30TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, 800,53TL sosyal yardım zammı ve 247,43TL cenaze yardımı ödemesi yapıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 122.644,63TL Kurum zararının faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve davanın İzmir 5. İş Mahkemesindeki dava ile birleştirilmesini talep etmiş; davanın İzmir 6. İş Mahkemesinin 06.07.2011 tarihli ve 2011/342 E., 2011/496 K. sayılı karar ile eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı ... Kimya A.Ş. vekili asıl davada cevap dilekçesinde; 506 sayılı Kanun’un 26. maddesinde düzenlenen rücunun işverenin veya üçüncü kişinin kusuruna dayandığını, somut olayda savcılık ve ağır ceza mahkemesi tarafından alınan bilirkişi raporları ile davacı Kurum görevlilerinin düzenlediği inceleme raporlarında müvekkili şirketin kusuru bulunmadığının belirlendiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
7. Davalı ... Kimya A.Ş. vekili birleşen davada cevap dilekçesinde; iş kazasının gerçekleşmesinde müvekkili şirketin kusuru bulunmadığının belirlendiğini, öte yandan davacı Kurumun sigortalı Göktürk Şahin’in dava dışı ... Kimya Temizlik Ltd. Şti’ndeki sigortalılık kaydını iptal ederek müvekkili şirkette sigortalı görünmesini sağladıktan sonra bu davayı açtığını, ancak sigortalının 07.02.2008 tarihli işe giriş bildirgesi ile grup şirketi olan dava dışı ... Kimya Temizlik Ltd. Şti’nde çalışmaya başladığını, çalışma dönemine ilişkin belgelerin Kuruma verilerek primlerinin ödendiğini, bu şekilde davacı Kurumun sigortalının çalışmasından haberdar olduğunu, prim kaybına da uğramadığını, bu nedenle 506 sayılı Kanun’un 10. maddesindeki kusursuz sorumluluk şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
8. Davalı İltaş Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı:
9. İzmir 5. İş Mahkemesinin 07.07.2014 tarihli ve 2009/619 E., 2014/442 K. sayılı kararı ile; iş mevzuatının güvenli çalışma hükümlerine uymayarak ölümleri ile sonuçlanan kazanın meydana gelmesine neden olan sigortalılar Göktürk Şahin ile Kadirhan Yıldız’ın %100 kusurlu olduğu, işverenin yerine getirmediği bir önlem ya da teknik eksiklik tespit edilemediğinden davalıların kusurunun bulunmadığı, bu kabulün bilirkişi raporları ve mahkeme kararları ile de uyumlu olduğu, ayrıca sigortalı Göktürk Şahin’in işe giriş bildirgesinin işe girdiği tarihte ve süresinde Kuruma verildiği, işe giriş bildirgesinin davalı ... Kimya A.Ş. yerine dava dışı ... Kimya Tem. Ltd. Şti. tarafından verilmesinin usule aykırı olmadığı, grup şirketlerinde ödünç işçi kullanımının olağan olduğu, alt işveren işçisi olan Kadirhan Yıldız’ın işe girişinin de işvereni tarafından süresinde Kuruma bildirildiği, bu nedenle davalı şirketler yönünden 506 sayılı Kanun’un 9 ve 10. maddeleri kapsamında objektif sorumluluk şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
10. İzmir 5. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.03.2016 tarihli ve 2014/23302 E., 2016/3310 K. sayılı kararı ile; “…1-Asıl dava; iş kazası sonucu ölen sigortalı Kadirhan Yıldız"ın hak sahiplerine bağlanan gelir ve cenaze gideri nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasa"nın 26 ve 87. maddeleri, bileşen dava ise aynı iş kazasında ölen sigortalı Göktürk Şahin"in hak sahiplerine bağlanan gelir ve cenaze gideri nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi uyarınca yeterli inceleme ve irdeleme içermediği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi; kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. Anılan maddede; kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır.
506 sayılı Yasa"nın 26. maddesindeki sorumluluğun kusur sorumluluğuna dayandığı dikkate alındığında kusur raporlarının 506 sayılı Yasa"nın 26., 4857 sayılı Yasa"nın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasa"nın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır.İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Öte yandan; 4857 sayılı İş Kanununun 7. maddesinde, "İşveren, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi; holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş olur. Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür..."şeklinde düzenlenen geçici iş ilişkisi kapsamında, aynı düzenlemenin devamında, geçici iş ilişkisi kurulan işverenin, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumlu olduğu da belirtilmiştir.
Anılan düzenleme, geçici iş ilişkilerinde, her iki işverenin iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanmasından beraberce sorumlu olması gerektiğini kabul etmiştir. Böylelikle işçiyi geçici olarak çalıştıran işveren kadar, onu geçici gönderen işveren de sorumluluğa ortak edilmiştir. Yasa koyucu bu şekilde, işçisini geçici olarak başka bir işverene gönderen işverene, işçisini gönderdiği işyerindeki iş sağlığı ve iş güvenliği koşullarını kontrol etme yükümlülüğü getirmiştir. Dolayısıyla geçici işverenin yanında iş gören işçinin uğradığı iş kazasından, aksi ispatlanmadığı, uygun nedensellik bağının kurulamadığı ya da kesildiği ispatlamadıkça, işçisini gönderen işverenin de sorumlu olacağı kabul edilmelidir.
Dosya kapsamına göre;gece vardiyasında saat 03.00 sularında vardiya mühendisi olan kimyager Göktürk Şahin"in, içinde 70 derece sıcak su ve sabun bulunan 2 nolu reaktör tankına daha önce düşürdükleri plastik bidon kapağını almak üzere seyyar merdiven uzatarak inmesi, kayganlaşan merdiven basamaklarından kayarak sıcak su ve sabun karışımı sıvının içine düşmesi, sigortalı Göktürk Şahin"i kurtarmak için arkasından diğer sigortalının girip ve her iki sigortalının haşlanarak ve boğularak hayatını kaybetmesi şeklinde meydana gelen iş kazası olayında; işverenin her hangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile her iki sigortalıya % 100 oranında kusur izafe edilmiş ise de; sigortalının geçici iş ilişkisi kapsamında gönderilip gönderilmediği, işveren/işverenlerin, İş Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatına göre bu kazanın önlenmesi için alması gereken tedbirlerin neler olduğu ve hangi tedbirleri aldığı ve işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili alınan tedbirlere işçinin uyup uymadığının denetimi ile ilgili sorumlu işveren vekili bulunup bulunmadığı araştırılmadan, kusurun % 100 oranında sigortalıya ait olduğu sonucuna varılması doğru değildir.
2-)506 sayılı Yasanın 10. maddesinin, 26. maddeye göre uygulama önceliği bulunmaktadır. Anılan Yasa’nın 4447 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesine göre; işveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak gönderilmekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başladıkları gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
Anılan yasanın 10. maddesine göre ise 9. maddede öngörülen işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma intikal ettirmeyen işverenler hakkında 26. maddede öngörülen sorumluluk halleri aranmaksızın, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle Kurum tarafından bağlanan gelir ve harcamanın işverenden tahsil edileceğini düzenlemiştir.Yani, davalı işverenin 506 Sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 Sayılı Kanunun 2.maddesiyle değiştirilen ve 08.09.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 9 ve 10.maddesi hükmüne göre rücu alacağından sorumluluğu için; işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.
Dosya kapsamına göre, işe giriş bildirgesi getirtilmeden ve işveren"e ait işyeri tescil dosyası getirtilmeden, müfettiş raporuna dayalı olarak, sigortalının aynı holdinge bağlı başka bir şirketten işe giriş bildirgesinin verilmiş olduğundan bahisle; 10. madde şartlarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkemece, sigortalının işe giriş bildirgesi getirtilerek, işyerinin hangi tarih itibariyle kapsama alındığı ve hangi tarihte kapsama alınması gerektiği ile sigortalının hangi tarihte işe girdiği, geçici iş ilişkisi kapsamında gönderilip gönderilmediği belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, hak sahiplerinin işverene karşı açtığı tazminat davasının güçlü delil niteliğinde olduğu da gözetilerek akıbeti araştırılmalı, konusunda ve işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden oluşa ve mevzuata uygun kusuru raporu alınması ve 9 ve 10. madde şartlarının oluşup oluşmadığının araştırılması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. İzmir 5. İş Mahkemesinin 05.09.2016 tarihli ve 2016/359 E., 2016/343 K. sayılı kararı ile; ceza yargılamasında ve hak sahipleri tarafından İzmir 10. İş Mahkemesinde açılan 2010/266 E. sayılı davada ayrıca görülmekte olan davada alınan bilirkişi raporları ile baş iş müfettişi Mehmet Hatipoğlu tarafından düzenlenen inceleme raporunda ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtildiği üzere, kazanın meydana gelmesinde vefat eden sigortalıların %100 kusurlu olduğu, raporlar arasında bu yönde bir çelişki bulunmadığı, olayın oluş şekli ile ilgili farklı kabulün de söz konusu olmadığı, davalı işverenlerin kusurlu sayılmaları yönünde zorlama rapor düzenlettirmenin hakkaniyete uygun olmayacağı, davalı şirketler arasında geçici iş ilişkisi bulunmasının kusura etki etmeyeceği, hak sahipleri tarafından açılan davaya ilişkin bilirkişi raporunun dosya içine alındığı, sözü edilen davanın sonucunun beklenmesinin davayı sürüncemede bırakacağı, her iki mahkemenin birbirini beklemesinin sonuca ulaşmayı engelleyeceği belirtilerek önceki gerekçede tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararını süresinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 10, 26 ve 87. maddeleri kapsamında açılan rücuan tazminat istemine ilişkin eldeki davada; mahkemece yapılan araştırma ve incelemesinin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre hak sahiplerinin işverene karşı açtığı tazminat davasının güçlü delil niteliğinde olduğu gözetilerek akıbetinin araştırılması, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden kusur raporu alınması ve vefat eden sigortalı Göktürk Şahin’in işe giriş bildirgesinin getirtilerek işyerinin hangi tarih itibariyle Kanun kapsamına alındığı, hangi tarihte kapsama alınması gerektiği ile sigortalının hangi tarihte işe girdiği, geçici iş ilişkisi kapsamında gönderilip gönderilmediği hususları belirlenmek suretiyle 506 sayılı Kanun’un 9 ve 10. maddelerindeki şartlarının oluşup oluşmadığı yönünden araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durmak gerekir.
16. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun (506 sayılı Kanun) 26. maddesi olup söz konusu maddede;
“İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (…) Kurumca işverene ödettirilir.
İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir…” hükmü bulunmaktadır. Maddenin 1. fıkrasında yer alan “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü Anayasa Mahkemesinin (AYM) 23.11.2006 tarihli ve 2003/10 E., 2006/106 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
17. Sözü edilen hükme göre iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu olanlar Sosyal Güvenlik Kurumunun rücu alacağından kusurları karşılığında sorumludurlar.
18. Öte yandan işveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, işyerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşamını, bedensel ve ruhsal bütünlüklerini korumak için işyerinde teknik ve tıbbi önlemler dâhil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.
19. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 17. maddesinde; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” yönündeki düzenleme ile yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümlere yer verilmiştir.
20. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 332. maddesine göre, “İş sahibi, aktin özel halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icabeden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur.
İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur”.
21. Kanun koyucu 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 332. maddesinin karşılığını 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 417. maddesinin 2. fıkrasında düzenlemiş olup sözü edilen fıkrada, “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.
22. Bu düzenlemede, işverenin, işçinin yaşamını, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. Burada işverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen, deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.
23. Bu hükümlere paralel 4857 sayılı İş Kanunu"nun "İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri" kenar başlıklı 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu fıkraya göre, “İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler”. Bu hüküm daha sonra 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
24. Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.
25. Bu önlemler konusunda işveren işyerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer işyerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. İşverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir. Bu açıklamalara göre, iş kazasının oluşumuna etki eden kusur oranlarının saptanmasına yönelik olarak yapılan incelemede, ihlâl edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
26. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 20.06.2019 tarihli ve 2017/10-2359 E., 2019/749 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
27. Gelinen bu noktada konuyla ilgisi nedeniyle 506 sayılı Kanun’un 9. ve 10. maddelerindeki düzenlemelere değinilmelidir.
28. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 25.08.1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 9. maddesine göre, işveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
29. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Bildirilmeyen sigortalılar için yapılacak işlem” başlıklı 10. maddesinde ise;
“Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tesbit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tesbit edilmiş olmakla beraber, yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmeyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır
Ancak, yukarıki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22 nci maddede sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26 ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” yönünde düzenleme yer almaktadır.
30. Yukarıda madde metnine yer verildiği üzere süresinde bildirilmeyen sigortalılıktan doğan sorumluluğun düzenlendiği 506 sayılı Kanun"un 10. maddesi gereği işveren çalıştırdığı sigortalıya karşı sorumlu olmasa dahi, Kuruma karşı sorumlu olacaktır. Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi hâlinde işveren, maddede belirtilen sigorta olaylarının (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık) gerçekleşmesi ve Kurumun sigortalıya veya hak sahiplerine sigorta yardımları yapması koşuluna bağlı olarak rücu davasına konu olan borçtan sorumlu olacaktır.
31. Kaçak işçi çalıştırma, işçinin sosyal güvenlik kapsamında haklarını elinden alırken, aynı zamanda vergi ve prim kaybına neden olmaktadır. Kanun koyucu, bunun önlenmesi için sigortasız işçi çalıştırmanın önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Kanundan kaynaklanan bu borç ile sosyal sigortanın korunması ve uğradığı zararın giderilmesi hedeflendiği gibi, işveren bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeye, yani işe giriş bildirgesi vermeye zorlanmakta, bu itibarla kayıt dışı çalışmanın önüne geçilmeye çalışılmaktadır (Başterzi, Süleyman/ Yıldız, Gaye Burcu: Sosyal Sigortalar Kurumunun İşverene Rücu Hakkı, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, İşveren Özel Eki, Eylül 2005, s. 3-22). Ancak bildirimin kazadan önce ancak geç yapıldığı durumlarda, kayıt dışı istihdam bulunmadığından Kurumun 506 sayılı Kanun"un 10. maddesi anlamında rücu hakkı doğmayacaktır. Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2019 tarihli ve 2015/10-3939 E., 2019/1211 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
32. Anayasa Mahkemesi 506 sayılı Kanun"un 10. maddesi ile (5510 sayılı Kanun"un 23. maddesi) ilgili verdiği 20.05.1992 tarihli ve 1991/61 E., 1992/34 K. sayılı kararının bir kısmı ise şöyledir: “Sosyal Sigortalar Yasası"nın 10. maddesindeki işveren, işyerinde çalıştırdığı işçiyi yasal süresi içinde Kuruma bildirmeyen işverendir. Buna karşılık 26. maddedeki işveren ise bu yükümlülüğünü yerine getiren işverendir… 10. maddedeki işveren, işyerinde meydana gelen sigorta olayından doğan zararı, kusurlu olsun olmasın Kuruma ödemekle yükümlüdür. 26. maddedeki işveren ise, ancak kasdı, işçilerin sağlığını koruma ya da iş güvenliği ile ilgili kurallara aykırı davranışı veya suç sayılır bir eylemi sonucunda, işyerinde meydana gelen sigorta olayından doğan zararı kusuru oranında Kuruma karşı tazminle yükümlüdür. Yasa koyucunun, her iki madde kapsamına giren işverenler yönünden, ayrı hukuksal durumları ayrı kurallara bağlı tutmasında, eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır… İşyerinde çalıştırdığı işçiyi bildirmeyen (kaçak işçi çalıştıran) işveren, doğal olarak prim ödeme yükümlülüğünü de yerine getirmemektedir. Çalıştırdığı işçiyi bildirmeyen işverenin işyerindeki işçiler de sosyal güvenlik hakkından yararlandırılmaktadır. Bu durumda, Sosyal Sigortalar Kurumu"nun önceden elde ettiği gelir (prim) kaynaklarından yapmış olduğu sosyal yardım harcamalarını bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemiş işverenden istemesi, sosyal sigorta sisteminin gereğidir”.
33. Bu nedenle sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi hâlinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hâllerinde ilgililere Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 506 sayılı Kanun"un 26. maddesinin 1. fıkrasında yazılı sorumluluk hâlleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir. Burada işverenin kusurlu olması şartı aranmaz. İşveren zararlandırıcı sigorta olayından dolayı değil, bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığı için sorumlu tutulur. İşveren ister kusurlu olsun ister kusursuz olsun, 506 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında bildirge vermediği için sorumludur.
34. Yeri gelmişken geçici iş ilişkisi konusu üzerinde de durulmalıdır. Geçici iş ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 7. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Geçici iş ilişkisi bir üst kavram olarak hem mesleki amaçlı geçici iş ilişkisini hem de mesleki amaçlı olmayan geçici iş ilişkilerini kapsamaktadır. Mesleki amaçlı (profesyonel) geçici iş ilişkisi özel istihdam büroları aracılığıyla kurulmakta olup 4857 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ilk şeklinde bu konuda hüküm bulunmamakta iken 06.05.2016 tarihli ve 6715 sayılı İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan düzenleme kapsamında hukukumuza girmiştir. Bu tür geçici iş ilişkisi ile ilgili Türkiye İş Kurumu Kanunu ve 11.10.2016 tarihinde Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Özel İstihdam Büroları Yönetmeliğinde de hükümler bulunmaktadır. Ancak uyuşmazlık konusu dönemde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 7. maddesinin 6715 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hükmü yürürlükte olduğundan açıklamalar bu çerçevede yapılacaktır.
35. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6715 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 7. maddesine göre;
“İşveren, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi; holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş olur. Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur.(Değişik son cümle: 20/6/2012-6331/32 md.) Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahiptir.
Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir.
İşverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumludur.
İşçi, işyerine ve işe ilişkin olup kusuru ile sebep olduğu zarardan geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı sorumludur. İşçinin geçici sözleşmesinden aksi anlaşılmıyorsa, işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin bu Kanundaki düzenlemeler geçici iş ilişkisi kurulan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.
İşçiyi geçici olarak devralan işveren grev ve lokavt aşamasına gelen bir toplu iş uyuşmazlığının tarafı ise, işçi grev ve lokavtın uygulanması sırasında çalıştırılamaz. Ancak, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 39 uncu maddesi hükümleri saklıdır. İşveren, işçisini grev ve lokavt süresince kendi işyerinde çalıştırmak zorundadır.
Toplu işçi çıkarmaya gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden itibaren altı ay içinde toplu işçi çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez”.
36. Geçici (ödünç) iş ilişkisi, 4857 sayılı İş Kanununun 7. maddesine göre, bir işverenin kendisine iş akdi ile bağlı işçisinin onayını almak ve holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla, o işçiyi, başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devretmesidir. İşçinin, geçici devre rağmen devreden işverenle iş akdi devam eder. Geçici (ödünç) iş ilişkisi, geçici iş akdinden farklıdır. Çünkü geçici iş akdi, geçici iş gücü ihtiyacının karşılanması için yapılan kısa ve belirli süreli akitlerdir. Geçici (ödünç) iş ilişkisi, üç kişinin, yani işçi, onun iş akdi ile bağlı olduğu işveren ve bu işverenle geçici işçi sağlama sözleşmesi yapan diğer (geçici) işverenin iradeleriyle oluşan üçlü bir ilişkiye dayanmaktadır (Süzek,Sarper: İş Hukuku, 2.Bası, s.228).
37. Geçici iş ilişkisinin kurulması koşulları ise şunlardır:
i.Benzer işlerde çalıştırılma (Bu koşul, holding ve şirketler topluluğu içindeki şirketler,başka bir deyişle işverenler arasında kurulacak geçici iş ilişkisinde aranmaz),
ii.İşçinin devir sırasında vermiş olduğu yazılı onayı,
iii. Kurulan ilişkinin geçici olması.
38. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrasına göre, geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır ve gerektiğinde en fazla iki defa daha yenilenebilir. Buna göre, geçici iş ilişkisinin süresi en fazla (18) onsekiz aydır.
39. Geçici iş ilişkisinde, işverenle işçi arasındaki iş akdi sona ermez, devam eder. Buna karşılık, geçici iş ilişkisinde geçici işverenle işçi arasında iş akdinin kurulduğu söylenemez. Çünkü burada tarafların iradesi bir iş akdinin kurulmasına yönelik bulunmamakta, işçi sadece sınırlı bir süre için geçici işveren yanında çalışmaktadır (Süzek, 231).
40. Ancak, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrası uyarınca işçi, iş akdine göre üstlendiği iş görme borcunu, bu süre içinde geçici işverene karşı yerine getirmekle yükümlüdür. Bunun dışında işçinin, geçici işverene karşı, özen, sadakat ve itaat borcu da bulunmaktadır.
41. İşçinin bu borçlarına karşılık, işveren ve geçici işverenin de bir kısım borçları vardır. Ücret ödeme borcu, her ikisi için de var olan bir borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 7/III. maddesine göre, geçici iş ilişkisi süresi içinde, işverenin, ücret ödeme yükümlülüğü devam eder. İşveren ile geçici işveren, aralarında yaptıkları anlaşmayla, ücretin geçici işveren tarafından ödenmesini kararlaştırabilirler. Ancak bu anlaşma, işçiye karşı bir hüküm ifade etmez, işverenin işçiye karşı müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmaz (Ekmekçi, Ömer: 4857 sayılı İş Kanunu’nda Geçici (Ödünç) İş İlişkisinin Kurulması, Hükümleri ve Sona Ermesi, s.375).
42. Geçici işveren, işçinin kendisinde çalıştığı süre içinde, işverenle birlikte işçiyi gözetme borcundan da sorumludur (4857 sayılı İş Kanunu m.7/3). Anılan düzenleme, geçici iş ilişkilerinde, her iki işverenin iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanmasından beraberce sorumlu olması gerektiğini kabul etmiştir. Böylelikle işçiyi geçici olarak çalıştıran işveren kadar, onu geçici gönderen işveren de sorumluluğa ortak edilmiştir. Yasa koyucu bu şekilde, işçisini geçici olarak başka bir işverene gönderen işverene, işçisini gönderdiği işyerindeki iş sağlığı ve iş güvenliği koşullarını kontrol etme yükümlülüğü getirmiştir. Dolayısıyla geçici işverenin yanında iş gören işçinin uğradığı iş kazasından, aksi ispatlanmadığı, uygun nedensellik bağının kurulamadığı ya da kesildiği ispatlamadıkça, işçisini gönderen işverenin de sorumlu olacağı kabul edilmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 20.06.2019 tarihli ve 2017/10-2359 E., 2019/749 K. sayılı kararı).
43. Son olarak hak sahipleri tarafından iş kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında alınan kusur raporlarının Sosyal Güvenlik Kurumunun davacı olarak taraf olduğu rücu davalarına etkisi kısaca irdelenmelidir.
44. İş kazasına uğrayan işçi ya da ölümü hâlinde hak sahipleri, iş sözleşmesinin işverene yüklediği işçiyi gözetme ve koruma borcu kapsamında gerekli ve yeterli iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almayarak kazanın meydana gelmesine neden olduğunu ileri sürerek işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Bu tür bir dava açıldığında iş kazasının oluşmasında işverenin ve işçinin kusurunun bulunup bulunmadığı konusunda bir veya birden çok bilirkişi raporu alınmakta, davanın taraflarının ve varsa üçüncü kişilerin kusur oranları belirlenmektedir. İşte böylesi bir durumda sözü edilen davada alınan kusur raporlarının ve tespit edilen kusur oranlarının Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olduğu rücu davalarında, her iki davanın konusunun ve taraflarının aynı olmaması nedeniyle kesin delil olarak kabulü mümkün değil ise de, güçlü delil oluşturacağı açıktır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2008 tarihli ve 2008/10-334 E., 2008/337 K., 27.01.2010 tarihli ve 2010/10-10 E, 2010/14 K. sayılı kararlarında hak sahipleri tarafından açılan davada alınan bilirkişi raporunun güçlü delil olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle hak sahibi davasında alınan bilirkişi raporları gözetilmeli, çelişki bulunduğu takdirde giderilmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 20.06.2019 tarihli ve 2017/10-2359 E., 2019/749 K. sayılı kararı).
45. Somut olayda; dava dışı sigortalıların ölümü ile sonuçlanan iş kazası nedeniyle Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada makine mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 27.03.2008 tarihli raporda, sigortalı Göktürk Şahin’in üniversite mezunu kimyager olduğu, işyerinde emisyon vardiya mühendisi olarak görev yaptığı, işyeri yetkilileri ve tanıkların beyanlarına göre çalışma sahasında bulunan reaktör menholünden plastik bidonla sıvı boşaltma işi yapılmakta iken tankın içine düşen bidon kapağını almak için 24.03.2008 günü gece vardiyasında saat 02.30 sıralarında menhol deliğinden tankın içine salladığı merdivenle içeri girip kapağı almak isterken dengesini kaybedip sıcak suyun içine düşerek yaşamını yitirdiği, sigortalının tankın içindeki sıvının durum ve sıcaklığını ayrıca tehlike derecesini idrak edebilecek durumda olduğu hatta teknik bir idareci olarak böyle bir davranışı başka bir işçinin dahi yapmasına müsaade etmemesi gerekirken kendisinin yaptığı, bu nedenle ölümü ile sonuçlanan kazada tam kusurlu olduğu; kaza tarihinde 28 yaşında, lise mezunu olan, emülsiyon proses işçisi olarak görev yapan ve gerekli eğitimlere katılan sigortalı Kadirhan Yıldız’ın ise Göktürk Şahin’i kurtarmak için aynı şekilde tankın içine girdiği ve vefat ettiği, kendisine Göktürk Şahin’i kurtarması için talimat verilmediği, yapılan işin proses ve üretim gereği olmadığı, bu nedenle ölümüne yol açan iş kazasında tam kusurlu olduğu, işyeri teknik yetkililerinin alması gereken güvenlik tedbiri bulunmadığından cezai yönden kendilerine kusur izafe edilemeyeceği belirtilmiş, savcılık tarafından alınan 10.07.2008 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da, iş güvenliği kurallarına aykırı davranarak 65 derecede sabunlu su bulunan reaktör içine girmek suretiyle vefat eden her iki sigortalının asli kusurlu oldukları, işyeri yetkililerinin cezai yönden kusursuz oldukları yönünde görüş bildirilmiştir.
46. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/134 Esas sırasına kayden fabrika müdürü ve işletme şefi hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan açılan kamu davasında mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 04.06.2010 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise, sigortalıların kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu oldukları, işyeri yetkililerinin ihmal ya da kusurlu olmadıkları mütalaa edilmiş, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesince 04.10.2010 tarihli ve 2009/134 E., 2010/395 K. sayılı karar ile sanıkların olayın meydana gelmesinde kural ihlâli ya da kusurlarının bulunmadığı, cezalandırılmalarına yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatlerine dair verilen karar, katılanların temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19.06.2013 tarihli ilamı ile sanık vekilleri lehine takdir edilen vekalet ücretinin Hazine yerine katılanlardan tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek düzeltilmek suretiyle onanmıştır.
47. Öte yandan sigortalı Göktürk Şahin’in ölümünden sonra dünyaya gelen kızı Züleyha Yağmur Şahin’e velayeten annesi Emine Şahin tarafından İzmir 10. İş Mahkemesinde 2010/266 Esas numarası ile davalı ... Kimya A.Ş.’ye karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasında hazırlanan 06.02.2012 tarihli heyet raporunda, güvenli çalışma kurallarını ihlâl eden sigortalı Göktürk Şahin’in %100 kusurlu olduğu, davalı şirkete atfı kabil kusur bulunmadığı belirtilmiş, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 18.02.2013 tarihli ilamı ile işverenin İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatına göre bu kazanın önlenmesi için alması gereken tedbirlerin neler olduğu, hangi tedbirleri aldığı, işçinin alınan tedbirlere uyup uymadığının denetimi ile sorumlu işveren vekili bulunup bulunmadığı, işveren vekilinin olay yerinde olup olmadığı konuları araştırılarak uzman bilirkişilerden alınacak rapor ile kusur oranı ve aidiyetinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak alınan 08.01.2014 ve 26.11.2014 tarihli raporlar benimsenerek kazanın oluşumunda sigortalının %60, işverenin %40 kusurlu olduğu kabulüne göre maddi ve manevi tazminat istemleri kısmen hüküm altına alınmıştır. Taraf vekillerince temyiz edilen karar Özel Dairece bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı belirtilerek tekrar bozulmuş, bozmaya uyularak verilen kararlar da usuli nedenlerden dolayı iki kez daha bozulmuş olmakla birlikte verilen son kararın temyiz incelemesi için Yargıtay 10. Hukuk Dairesinde bulunduğu tespit edilmiştir.
48. Eldeki davada iş güvenliği uzmanı endüstri yüksek mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 13.05.2014 havale tarihli raporda da, diğer bilirkişi raporlarına benzer yönde değerlendirmeler yapılarak kazanın meydana gelmesinde sigortalıların %100 kusurlu oldukları beyan edilmiştir.
49. Bunların yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı baş iş müfettişi Mehmet Hatipoğlu 30.05.2008 tarihli ve MH94 sayılı inceleme raporunda, sigortalı ...’in kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu tespitini yapmış; baş iş müfettişi İbrahim Kaya’nın düzenlediği aynı tarih ve sayılı raporda ise, kimya mühendisi Göktürk Şahin’in reaktörün içine girmesi ve bilincini kaybetmesi üzerine sağlıklı düşünmenin zor olduğu bir durumda onu kurtarmak için reaktör içerisine giren ve orada ölen Kadirhan Yıldız’ın kusurlu sayılamayacağı, kendisinin ve Kadirhan Yıldızı’ın ölümü ile sonuçlanan kazanın tamamen Göktürk Şahin’in kusuru ile meydana geldiği rapor edilmiştir.
50. Bununla birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı baş müfettişi Ö. Hakan Çavuş 07.01.2009 tarihli ve 93190/İNC/01 sayılı raporunda, menholün ağzının kapağı açılsa bile yine de açık kalmayacak şekilde ağzının ve çevresinin koruyucu tel vb. malzeme ile kapatılmış olması gerektiğini, Göktürk Şahin’in reaktörün içine indiği sırada başında bir nezaretçi de bulunmadığını, bu tespitler kapsamında gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almayan işverenin 506 sayılı Kanun’un 26. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu vurgulamıştır.
51. Diğer yandan sigortalı Göktürk Şahin’e ait 09.02.2008 işe giriş tarihli bildirgenin 07.02.2008 tarihinde dava dışı ... Kimya Temizlik İnşaat İnsan Kay. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından Kuruma verildiği, işyeri sicil numarasının 1299669.035, işyeri adresinin “Kemalpaşa Atatürk Mah. No:45 Org. San. Bölgesi İzmir” olduğu, 27.11.2007 işe başlama tarihli işe giriş bildirgesinde ise işyeri sicil numarasının 1292590.035, işverenin ...., işyeri adresinin “Kemalpaşa/İzmir-Ankara Yolu Kemalpaşa Kavşağı 2. Km İzmir” olarak göründüğü, sigortalı tarafından imzalanmış 27.11.2007 tarihli “Taahhütname” başlıklı belgede Önder Balcı tarafından 27.11.2007 tarihinden itibaren ... Kimya A.Ş’de çalıştırılmaya başlatıldığını belirterek bu işyerindeki çalışma saatlerine uyma ve sair çalışma koşulları ile ilgili taahhütlerde bulunduğu görülmüştür.
52. Baş iş müfettişi Mehmet Hatipoğlu’nun düzenlediği inceleme raporunda sigortalının işe başlama tarihinin 27.11.2007, işverenin ise ... Kimya Temizlik İnşaat İnsan Kay. San. Tic. Ltd. Şti. olduğu belirtilmiş ayrıca “İşyeri ... Kimya San. ve Tic. A.Ş. ünvanlı işyerinin bünyesinde faaliyet göstermekte ve bu işyeri bünyesinde teftiş görmektedir. İşyeri için kurma izni ve işletme belgesi gereksizdir” yönünde tespit yapılmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu baş müfettişi... tarafından tanzim edilen 07.01.2009 tarihli inceleme raporunda ise, sigortalının işvereninin ... Kimya A.Ş olduğu hâlde 09.02.2008-23.03.2008 tarihleri arasındaki bildirimlerinin ... Kimya Temizlik İnşaat İnsan Kay. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapıldığı, bu bildirimlerin iptal edilerek aylık prim ve hizmet belgelerinin davalı ... Kimya A.Ş’den istenmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
53. Davalı... Kimya A.Ş. vekilinin cevap dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden ihtirazi kayıtla sigortal... için 09.02.2008 işe giriş tarihli bildirge ile aylık prim ve hizmet belgelerinin Kuruma verildiği anlaşılmış olup davalı şirket vekili sigortalının gerçek işvereninin ... Kimya Temizlik İnşaat İnsan Kay. San. Tic. Ltd. Şti. olduğunu, bu firma ile müvekkili şirket arasında taşeron sözleşmesi bulunduğunu savunmuştur. Hizmet cetvelinde sigortalının 27.11.2007-08.02.2008 tarihleri arasında 1292590 sicil numaralı Önder Balcı, 09.02.2008-23.03.2008 tarihleri arasında 1299669 sicil numaralı... Kimya Temizlik İnşaat İnsan Kay. San. Tic. Ltd. Şti. unvanlı işyerlerinde çalışma kaydının mevcut olduğu tespit edilmiştir.
54. Mahkemece yazılan müzekkere kapsamında İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünce davalı ...Kimya A.Ş’nin temsilcilerine ve yönetim kurulu üyelerine ilişkin bilgiler gönderilmiş, ancak ... Kimya Tem. İnş. Ltd. Şti’nin kaydına rastlanmadığı yönünde cevap verilmiştir.
55. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; işverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı kapsamında kazanın önlenmesi için almaları gereken tedbirlerin neler olduğu, hangi tedbirlerin alındığı, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili alınan tedbirlere işçilerin uyup uymadığının denetimi ile sorumlu işveren vekili bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılıp değerlendirilmediği, bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunun kusur oranlarının ve aidiyetlerinin belirlenmesi noktasında yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır.
56. Hâl böyle olunca konusunda ve iş sağlığı ve güvenliği alanında uzman bilirkişilerden yukarıda belirtilen hususları irdeleyen denetime elverişli oluşa ve mevzuata uygun kusur raporu alınarak vefat eden her iki sigortalının olayın oluşumunda kusurlarının bulunup bulunmadığı ile olayda kusurlu olanlar ve kusur oranları saptanmalı; hak sahibi tarafından açılan davanın güçlü delil niteliğinde olduğu gözetilerek akıbeti araştırılmalı, sözü edilen davada alınan kusur raporu dikkate alınıp değerlendirilmeli, görülmekte olan davada düzenlenen kusur raporu ile arasında çelişki oluştuğu takdirde çelişki giderilmelidir. Ayrıca sigortalı Göktürk Şahin’in işe giriş bildirgesi ve işyeri tescil dosyası getirtilerek işyerinin hangi tarihte Kanun kapsamına alındığı, hangi tarihte kapsama alınması gerektiği, sigortalının işe girdiği tarihin ne olduğu ile geçici iş ilişkisi çerçevesinde gönderilip gönderilmediği ve buna göre de 506 sayılı Kanun’un 9. ve 10. maddelerindeki sorumluluk koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmelidir.
57. Bu itibarla bozma kararı yerinde ise de, kusur raporunun her iki sigortalı yönünden alınması gerektiği hususu ile hak sahibi tarafından açılan davanın güçlü delil olduğu gözetilerek bu davada düzenlenen kusur raporunun dikkate alınarak değerlendirilmesi ve görülmekte olan davada alınan rapor ile arasında çelişki oluştuğu takdirde çelişkinin giderilmesi gerektiği hususları bozma kararına ilave edilmelidir.
58. O hâlde direnme kararı Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenler yanında yukarıda belirtilen (57. paragraf) hususlar ilave edilmek suretiyle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebepler yanında yukarıda belirtilen ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.09.2021 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.