Esas No: 2016/2039
Karar No: 2018/758
Karar Tarihi: 11.04.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2039 Esas 2018/758 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 8. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 8. Hukuk Dairesince;
“...Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı tarafında bulunduğu, Bakırköy 6. Aile Mahkemesi"nin 2007/395 Esas sayılı dosyada davacı Münevver Nesrin Ersay"ın davalı eşinden (müvekkilinden) 200.000 TL katılma alacağı istediğini ve müvekkilinin TMSF"ye devredilen Türkiye İmar Bankası"ndaki hesaplarına da tedbir konulmasını talep ettiğini, mahkemece dava dilekçesinin her nasılsa 5. Aile Mahkemesi Hakimi"nin havalesiyle 6. Aile Mahkemesi kalemine götürüldüğünü, kalem müdürünün tedbir taleplidir notu üstüne tevzi kaşesi basıp, el yazısıyla 5. Aile Hakiminin sicilini ve kendi mahkeme numarasını yazıp, mühürü bastıktan sonra, bir gün önceki 18.06.2007 tarih ve 2007/395 Esas no ile esas defterine kaydedildiğini, halbuki dava dilekçesinin 5. Aile Mahkemesi Hakimi tarafından 19.06.2007 tarihinde kayıt için havale edildiğini, daha sonra şüpheli bir tensip zaptı ve elden takipli müzekkere ile dava dışı üçüncü kişinin hissesi dahil faiz işlemeyen hesaplarının tümüne haksız, ölçüsüz ve teminatsız olarak tedbir konulduğunu, 6. Aile Mahkemesi Hakimi ..."un 11.09.2008 tarihli 4. celsede ilk kez davaya katılıp, önceki celsede verilen ara kararı gibi ... hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılmasına karar verdiğini, ancak bu ara kararının müzekkeresinin de bir çok kez yazılı ve sözlü talebe karşın 2012 yılında başka bir hakim tarafından yazıldığını, kalem müdürünün hakimin güvenini suistimal ettiği düşüncesiyle Savcılığa şikayet edildiğini ancak, soruşturma sonunda kavuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini daha sonra süratle davanın reddedildiğini ve tedbirin kaldırılmadığını, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından ret kararının 29.11.2011 tarihli kararla bozulduğunu, sonraki ilk celse Hakim Emin Arıcı"nın dava dışı üçüncü kişi hissesi üzerindeki tedbiri kaldırdığını ve müzekkereyi de aynı gün yazdırdığını, fakat yeni atanan Hakim ..."ün tedbirin dava dilekçesindeki taleple sınırlanması yönündeki onlarca dilekçelerini reddettiğini, daha sonra müvekkilinin yüksek mevduatlı mevduat hesabı üzerine tedbir konulması, TMSF"deki faiz çalışmayan para üzerindeki tedbirin kaldırılması yönündeki talebinin “yeni hesabın dava tarihinde mevcut olmadığı, her davaya açıldığı şartlarda bakılacağı” gerekçesiyle reddedilip, banka teminat mektubu sunma önerilerinin de görmezden gelindiğini, Bakırköy Adalet Komisyonu Başkanlığı"nın da tedbir hakkında rapor hazırlatılması taleplerini reddettiğini, TMSF"deki faiz çalışmayan hesaplara tedbir konarak müvekkilinin davacıyla anlaşmaya zorlandığını, bilirkişi seçimi ve incelemesinin de dilekçede ayrıntılı yazıldığı gibi doğru olmadığını, dilekçeleri hakkında hiçbir işlem yapılmadığını, karşı davaları ile ilgili bir araştırma ve inceleme yapılmadan tüm taleplerinin reddedildiğini, davacının 2007 tarihindeki talebinin 2014 tarihinde faiz işletilmeden kabul edildiğini ve davacı tarafında bu hükmü temyiz etmediğini, sayın Dairenin bunca hukuksuzluğu HMK"nın 46/1. maddesi kapsamında görmemesinin mümkün olmadığını, ancak Adalet Bakanlığı aleyhine karar vermenin de zor olduğunun açık bulunduğunu, müvekkiliyle müşterek hesabı bulunan ..."ın açtığı 2014/1 Esas ve 2015/1 Karar sayılı davada sayın Dairenin tek celsede karar verdiğini açıklayarak, Bakırköy 6. Aile Mahkemesi Hakimleri ... ve ..."ün HMK"nın 46/1. maddesinin a, c ve e bentleri uyarınca hukuki sorumluluğunun doğduğunun kabulü ile TMSF tarafından 05.10.2007 tarihinde müvekkile ödenecek 328.000 TL"nin 2013 yılına kadar ödenmeyip faiz de işletilmemesi ve sair zararlara karşılık, HMK"nın 107/1 gereği asgari bir miktar olarak belirttikleri 25.000 TL"lik zararın bilirkişi marifetiyle hesaplatılmasına ve bu tutarın yasal faiziyle birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını ve bu sebeple reddi gerektiğini kararların yasal mevzuata uygun olarak verilmiş olup, işlemde kusur, kasıt ve hata olmadığını, ayrıca idareye atfedilecek bir kusur da olmadığını, konunun tamamen delillerin değerlendirilerek soyut kanun hükümlerinin somut olaya tatbik edilmesi sonucunda hak ve nesafet kuralları gözetilerek kararların verildiğini, HMK"nın 46/1. maddesinin a, c ve e bentlerinde yazılı bulunan kanun hükümlerine aykırı karar ve hüküm verildiğine dair en küçük bir emare dahi bulunmadığını, özel amaçla davranıldığı yönünde bir delil bulunmadığını, koşulların oluşmadığını, sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delil sunulmadığını, davanın zamanaşımı ve esastan reddine, HMK"nın 49. madde hükmü uyarınca davacının disiplin para cezasına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İhbar olunan ... cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesindeki isnatların hiç birinin doğru olmadığını, 2012 yılında emekli olduğunu, tarafları tanımadığını, 2007/395 E., 2011/488 Karar sayılı dosyadaki yargılamada yaptığı işlemlerin tamamen yasalara uygun olduğunu, hakimin sorumluluğunu gerektirecek hiç bir hal söz konusu olmadığını, davanın iddialarının tamamen soyut, hak aramanın ötesinde iftiraya yönelik olup, yerinde olmadığını ve HMK"nın 46/a, c ve e bentlerindeki koşulları taşımayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan ... cevap dilekçesinde özetle; Bakırköy 6. Aile Mahkemesine Ağustos 2012 tarihinde yetkilendirildiğini, davaya konu edilen dosyanın Yargıtay denetiminden sonra bozularak gelmekle yeni esasa kayıt edilip, usul ve yasaya uygun gördüğü bozma ilamına uyulmasına karar vererek yargılamaya devam ettiğini, dava dilekçesinin 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 nolu paragraflarında isnat edilenlerin kendisinin mahkemeye yetkilendirme tarihinden öncesine dayandığını, ancak bu isnatların dahi dosya münderecatından anlaşılacağı üzere gerçeklerle alakası olmadığını, dosyada hakimlerce ve tarafından yapılan işlemlerin tamamen yasalara uygun olup, hakimin sorumluluğunu gerektirecek hiçbir hal söz konusu olmadığını, soyut iddialardan oluşan ve HMK"nın 46. maddesindeki koşulları taşımayan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dosyanın 06.07.2015 tarihli ön inceleme tensip tutanağı ile Dairemiz Üyesi İsmet Şimşek"e naip Üye olarak tevdii edildiği, HMK"nın 137 ve devamı maddeleri uyarınca yöntemine uygun bir biçimde ön inceleme ve ön inceleme duruşmasının yapıldığı bu dava ile ilgili Bakırköy 6. Aile Mahkemesi"nin 2012/123 Esas, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2011/134956 soruşturma ve 2011/3771 karar sayılı hazırlık evrakları ile Bakırköy 5. ve 6. Aile Mahkemelerine ait Esas ve Tensip Defterlerinin istendiği ve ön inceleme aşamasında yapılacak başka işlem kalmadığından tahkikat duruşmasına geçilmesine karar verildiği, ilgili dosya ve evraklar ile defterlerin geldiği anlaşılmıştır.
Dava; 6100 sayılı HMK"nın 46. maddesi uyarınca hakimin sorumluluğunu gerektiren maddi tazminat isteğine ilişkindir.
Somut olayda; davacı tarafın dayandığı HMK"nın 46/1-a, c ve e bentlerinde açıklanan hususlardan dolayı hakimlerin sorumluluğunun doğup doğmadığı ve bundan hareketle Devletin sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği hususu, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
Olayın dayanağını Bakırköy 6. Aile Mahkemesi"nin 2007/395 Esas (Bozmadan sonra 2012/123 Esas sayılı) sayılı dosyasında verilen tedbir kararları oluşturmaktadır. Anılan dosyada “katılım payı alacağı şeklinde dava açan Münevver Nesrin Özkan"ın dava dilekçesinde davalının İmar Bankası Bakırköy Şubesi"nde 15017042 nolu ve davalının ..."la müşterek, 15022822 nolu hesaplarda %50 katılma alacağı olduğunu beyanla tedbir talebi üzerine 21.06.2007 tarihinde tensip zaptı ile belirtilen hesaplara tedbir konulmuştur. 05.06.2008 tarihli celsede davalı vekili müvekkili ... ile kardeşi ..."a ait olup dava ile ilgisi bulunmaması nedeniyle hesapta ..."a ait %50 hisse yönünden tedbirin kaldırılmasını talep ettiklerini bildirip, ... adına vekaletnamelerini dosyaya ibraz etmiştir. Mahkemece, İmar Bankası İflas İdaresine yazı yazılarak 150202822 nolu hesabın ... ve İzmail Özkan adına %50"şer oranında müşterek olup olmadığının sorulmasına mütakiben 11.09.2008 tarihli celse 5 nolu ara kararı ile “davalı ... ile ..."ın birlikte hissedar olduğ hesaba konan tedbir kararında ... hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılmasına, dosya kapsamına göre ... hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılması talebinin reddine” karar verilmiştir. 18.12.2008 ve 23.06.2009 tarihli celselerde de yine “tedbirin kaldırılması talebinin reddine...” karar verilmiştir.
Mal rejiminden kaynaklı davanın reddine dair mahkeme kararının 8. Hukuk Dairesi"nin 29.11.2011 tarihli ilamı ile bozulması üzerine dosya yeniden esasa kaydedilmiş, bu yargılama devam ederken 17.04.2012 tarihli oturumda davanın davalısı ve karşı davacısı ... vekili (aynı zamanda ... vekili), müvekkilinin bankadaki hesabı üzerine dava dilekçesindeki miktar ile sınırlı olarak tedbir konulmasını talep etmiş, aynı tarihteki 5 nolu ara kararı ile “davalı – karşı davacı vekiline müvekkilinin hesabı üzerinde dava dilekçesindeki miktarla sınırlı olarak tedbir konulmasını (değiştirilmesini) talebinin reddine” karar verilmiştir. Daha sonra 31.07.2012 tarihli ara kararı ile davacı – karşı davalı vekilinin (davacımızın) 30.05.2012 tarihli dilekçesinde ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği özel bankadaki hesabın dava tarihinde bulunmayıp, her davaya açıldığı zamanki hal ile bakılacağından bu talebin reddine, ayrıca TMSF"deki paraya 5667 sayılı Kanun gereğince faiz de uygulandığından talebin reddine, karar verilmiştir. 23.10.2012 tarihli oturumda, davalı – karşı davacının talebi doğrultusunda 1 ve 2 numaralı ara kararları ile mevduatını ödeme bankası olan TC. Ziraat Bankası AŞ"ye devretmesi hususunda muhtariyetine, bu mevduata faiz uygulanmaz ise bu durumun talep halinde yeniden değerlendirilmesine, 21.12.2012 tarihli oturumda da, davalı ..."ın talebinin kabulü ile üçer aylık dönemlerde mevduata uygulanan en yüksek yasal faizin uygulanmasına, 29.01.2013 tarihli oturumda ise, Ziraat Bankasındaki paranın ihtiyati tedbir devam eder şekilde blokeli olarak gönderilmesine, 13.02.2013 tarihli oturumdaki 4 numaralı ara kararı ile faiz amacıyla banka değiştirilmesine karar verildiğinden reddine, karar verilmiş 20.03.2014 tarihli hükümle birlikte 6 nolu bentte “dosyadaki tedbirin verilen miktar üzerinde devamına, kalan miktar üzerinden kaldırılmasına” karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 46. maddesinde, hakimin sorumluluğunu gerektiren sebepler sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan maddeye göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak maddede gösterilen sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. Somut olayda; HMK"nın 46/1. fıkrasının a, c ve e bentlerine dayanılarak maddi ve manevi tazminat davası açılmış bulunmaktadır. HMK"nın 46/1-a bendinde; “kayırma veya taraf tutma, yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması” c bendinde, “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması...” hükmüne yer verilmiş ve e bendinde ise, “hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” hükmü yer almıştır. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ile dayanağı olan ekteki dosyalar ile birlikte değerlendirildiğinde davaya bakan hakimlerin HMK"nın 46/1-a bendinde yazılı olan, kayırma, taraf tutma yahut taraflardan birine kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı karar vermiş olması hususu ile aynı fıkranın c bendinde yer alan, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verildiğinin kabulüne olanak görülmemektedir. Aynı maddenin e bendinde yer alan, hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması unsuru da somut olayda gerçekleşmemiştir. Söz konusu bentlerdeki unsurların gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için davaya bakan hakimlerin bir bakıma kasıtlı tutum ve davranışları ile zararın oluşmasına, maddi ve manevi tazminatın meydana getirilmesine sebebiyet vermiş olmaları gerekmektedir. Somut olayda, kasıtlı tutum ve davranışlardan öte mahkeme hakimlerine atfı kabil kusura da rastlanmamıştır.
Davacı tarafın dava dilekçesinde ve yargılama sırasında iddia ettiği, Bakırköy 4., 5. ve 6. Aile Mahkemeleri"nin ortak kullandıkları anlaşılan “Esas Defterinde” katılım payı alacağı davasının 19.06.2007 tarihinde, yine Bakırköy 6. Aile Mahkemesi"nin “Tevzi Defterinde” aynı davanın Mahkemenin 2007/395 Esasına 18.06.2007 tarihinde kaydedildiği, dava dilekçesinin ise 19.06.2007 tarihinde havale edildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu esas ve tevzi defterleri ile dava dilekçesi üzerindeki havale ve kayıt tarihleri farklı ise de, bu farklılığın esasa etkili olmadığı, taraflar yönünden olumlu ya da olumsuz bir sonucunun davaya ve dosyaya yansımadığı gibi bu durum mahkeme hakimleriyle ilişkilendirilmemiş ve HMK"nın 48. maddesine uygun olarak bu yönde delil de bildirilmemiştir.
Ayrıca; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nın (Memur Suçları Bürosu"nun) 2011/3771 Karar nolu evrakının incelenmesinde, Aile Mahkemesi dava dosyasının davalısı olan ..."ın başvurusu üzerine, yazı işleri müdürü Aybüke Güneş, Emine Göktaş ve mübaşir Nurettin Ciğerci hakkında dosyanın 5. Aile Mahkemesine tevzi edilmesine rağmen adı geçenlerin müdahalesi ile kendi mahkemelerine tevzi ettirildiği iddiası ile yapılan tahkikat sonucunda 24.01.2011 tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği görülmektedir. Aynı kovuşturma sırasında davacı ... ile birlikte müşterek hesap sahibi ..."ın alınan ifadelerinde, İmar Bankası hesaplarının TMSF"ye geçmiş olduğundan şimdiye kadar henüz ödeme yapılmaya başlanmadığını bildirmişlerdir. Bu beyanlardan mahkemece tedbirin konulduğu ve kaldırılmasına karar verildiği tarihler arasında normal şartlar altında da ilgili hesap sabiplerine henüz ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Müşterek hesaptaki payların aksi iddia edilip kanıtlanmadığı sürece eşit olduğu kabul edilmeli ise de aksine şart koşulmamışsa banka mevduat sahiplerinden herhangi birine ödeme yaparak diğer kişilere karşı sorumluluktan kurtulur. Bir başka anlatımla mevduat türünde ortaklardan birinin kendi payından fazlasını ya da tamamını çekmesi mümkündür. Bu halde, müteselsil borç ilişkisinde olduğu gibi diğer ortaklar para çeken ortağa payları oranında rücu hakkını kullanabilirler. (11 HD. 21.03.2002 tarih, 1579/2539 HGK. 11.02.1998 tarih, 40/75, 13 HD. 10.05.2004 tarih, 2003/16263 Esas, 2004/6900 Karar sayılı kararları). Bu nedenledir ki tedbir konulmaması halinde davacı ..."ın ..."la müşterek hesabındaki paranın tamamında tasarruf edebileceği düşünüldüğünde başlangıçta talebe de uygun olarak numarası bildirilen müşterek hesaba tedbir konulmasında, açık bir kanun hükmüne aykırı davranıştan söz edilemez.
Ayrıca, yukarıda ayrıntıları açıklandığı gibi, davacıya ait müstakil ve müşterek olmak üzere iki ayrı hesaba tedbir kararı verilip, daha sonra davacı tarafın tedbirin kaldırılması yönündeki tüm talepleri reddedilmiştir.
Müflis Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. İflas İdaresi, İmar Bankasının 08.06.2005 tarihinde iflasına karar verildiğini, davacının tedbir konusu ....042 nolu hesabında 96.488,75 TL (tam payla müstakil) ve ....822 nolu hesapta ise dava dışı ..."la müşterek olmak üzere 319.652,23 TL. işlem bedelli (ana para) Hazine bonosu adı altında yatırım işlemi hesapları bulunduğu, bankadaki hesaplara 09.08.2007 tarihine kadar yasal faiz işletildiğini, bu tarihten sonra ise, yine Yasal mevzuat gereği herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmediği bildirilmiştir. Yine aynı kurum tarafından, dava dışı ..."a ait müşterek hesaptaki hisse üzerindeki tedbir kararının 18.04.2012 tarihli müzekkere ile kaldırıldığı, 28.05.2012 tarihi itibariyle davacı ... tarafından ödeme başvurusu yapılmadığı, ilgilinin başvurması halinde ..."a ait hissenin tedbir nedeniyle blokeli olarak ödeme bankası olan TC. Ziraat Bankası A.Ş."ye devredileceği bildirilmiş, 23.10.2012 tarihli ara karar gereği, davacının TMSF"ye başvurusu üzerine dava konusu hesaplardaki para Ziraat Bankasına devredilmiş ve 21.12.2012 tarihli ara kararı ile de üçer aylık dönemlerde mevduata uygulanan en yüksek yasal faizin uygulanmasına karar verilmiştir.
Dava konusu tedbir konulan hesapların İmar Bankası hesaplarında bulunuyorken, bu bankanın iflası sonrasında TMSF"ye devredilmiş olması sebebiyle mevzuat yetersizliği ve yapılan yazışmalara yeterince açık cevapların verilmemiş olması nedeniyle bu hesapların durumlarının yerel mahkeme tarafından tam olarak belirlenemediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dairemizin 29.11.2011 tarihli bozma kararının içeriği ve sonrasında, davacı tarafın da talebi dikkate alınarak yapılan yazışmalar sonrasında, TMSF ve İflas İdaresi"nin 28.05.2012 tarihli ve sonraki tarihli yazı cevaplarıyla dava ve tedbir konusu hesapların önceki ve mevcut durumlarının tam olarak belirlendiği, bundan sonra ise söz konusu hesaplara faiz işletildiği ve hak kayıplarının ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında; Hakimlerin dolayısıyla Devletin hukuki sorumluluğunu öngören HMK"nın 46. maddesinin a, c ve e bentlerindeki iddia edilen hususların dava konusu olayda gerçekleşmediği, buna bağlı olarak da maddi tazminatın unsurlarının oluşmadığı sonucuna varıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- HMK"nun Hakimlerin hukuki sorumluluğunu düzenleyen 46. maddesinin unsurları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın esastan REDDİNE,
2- 6100 sayılı HMK"nun 49. maddesi gereğince takdiren 1000 TL disiplin para cezasının davacılardan alınarak Hazineye irad kaydına,
3- Davanın reddedildiği gözetilerek alınması gereken maktu 29,20 TL harcın peşin alınan 371,60 TL harçtan düşümü ile artan 342,04 TL"nin istek ve kararın kesinleşmesi halinde davacılara iadesine,
4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 12. maddesi uyarınca 3500 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ..."ne verilmesine,
5- Davacının yaptığı tüm yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, hükmün kesinleşmesine kadar davacı tarafın yatırdığı gider avansından (HMK. md. 333) kullanılmayan kısmın kaldığı taktirde davacıya iadesine,
6- Dosyaya getirtilen mahkeme ve icra dairesi dosyalarından asıl olanların fotokopilerinin dosyada tutularak asıllarının ilgili merciine iadesine...”
dair oy birliğiyle verilen 10.05.2016 gün ve 2015/5 E., 2016/4 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkili ve eşinin boşanma davası henüz kesinleşmeden, eşi tarafından müvekkili aleyhine açılan bir dava ile 200.000,00 TL katılma alacağı ile birlikte müvekkilinin TMSF"ye devredilen Türkiye İmar Bankası"ndaki hesaplarına tedbir konulmasının talep edildiğini, tevzi sonucu Bakırköy 5. Aile Mahkemesi hâkiminin dava dilekçesini 19.06.2007 tarihinde kayıt için kaleme havale ettikten sonra dilekçedeki “TEDBİR TALEPLİDİR” yazısının üstüne bir imza daha attığını ve yapışkanlı not kağıdına “Hesaplara 200 bin liralık tedbir konsun 19/6” yazıp imzaladığını ve dilekçenin üstüne yapıştırdığını, müvekkilinin bu talimatın suretini almak üzereyken mübaşir tarafından elinden alınıp saklandığını, dava dilekçesinin kayıt için her nasılsa Bakırköy 6. Aile Mahkemesi kalemine götürüldüğünü, Bakırköy 6. Aile Mahkemesi yazı işleri müdürünün “TEDBİR TALEPLİDİR” notu üstündeki imzanın üstüne tevzi kaşesi bastığını, el yazısıyla 5. Aile Mahkemesi hâkiminin sicilini ve kendi mahkeme numarasını yazıp mühür bastığını ve bir gün önceki tarih olan 18.06.2007 tarih ve 2007/395 Esas numarası ile esas defterine kaydettiğini, daha sonra şüpheli bir tensip zaptı ve elden takipli müzekkere ile dava dışı 3. kişinin hissesi dahil faiz işlemeyen hesaplarının tümüne haksız, ölçüsüz ve teminatsız olarak tedbir konulduğunu, Hâkim ...’un davaya ilk kez 11.09.2008 tarihli 4. celsede katılıp, ... hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılmasına karar verdiğini, ancak bu ara kararının müzekkeresinin de bir çok kez yazılı ve sözlü talebe karşın 2012 yılında dosyaya başka bir hakim bakıncaya kadar yazılmadığını, müvekkili tarafından yazı işleri müdürünün hâkimin güvenini suistimal ettiği düşüncesiyle savcılığa şikâyet edildiğini, ancak soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, daha sonra davanın reddedildiğini ve tedbirin kaldırılmadığını, temyiz incelemesinde Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından kararın bozulduğunu, bozma üzerine 2012/123 Esas sayılı dosya ile yapılan yargılamanın ilk celsesinde Hâkim Emin Arıcı’nın dava dışı üçüncü kişi hissesi üzerindeki tedbiri kaldırdığını ve müzekkereyi de aynı gün yazdırdığını, fakat yeni atanan Hâkim ..."ün tedbirin dava dilekçesindeki taleple sınırlanması yönündeki dilekçelerini reddettiğini, daha sonra müvekkilinin yüksek mevduatlı başka bir mevduat hesabı üzerine tedbir konulması, TMSF"deki faiz işlemeyen para üzerindeki tedbirin kaldırılması yönündeki talebinin yine Hâkim ... tarafından gerekçesiyle reddedilip banka teminat mektubu sunma önerilerinin de görmezden gelindiğini, bilirkişi seçiminin ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun usulüne uygun olmadığını, karşı dava ile ilgili bir araştırma ve inceleme yapılmadan tüm taleplerinin reddedildiğini, 200.000,00 TL değerindeki davada davacının, bu miktar üzerine tedbir konmasını talep etmesine rağmen, müvekkilinin kişisel ve 3. şahısla müşterek TMSF nezdindeki 642.000,00 TL’lik iki hesabının tümü üzerine tedbir konulması nedeniyle bir yıllık faiz kaybının 100.000,00 TL’yi aştığını, tüm itirazlara rağmen tedbirin 5 yıl devam ettirildiğini ileri sürerek, Bakırköy 6. Aile Mahkemesi Hâkimleri ... ve ..."ün HMK"nın 46/1. maddesinin a, c ve e bentleri uyarınca hukuki sorumluluğunun doğduğunun kabulü ile TMSF tarafından 05.10.2007 tarihinde müvekkiline ödenecek 328.000,00 TL"nin 2013 yılına kadar ödenmeyip faiz de işletilmemesi ve sair zararlara karşılık, HMK"nın 107/1 maddesi gereği asgari bir miktar olarak belirttikleri 25.000,00 TL"lik zararın bilirkişi marifetiyle hesaplatılmasına ve bu tutarın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili HMK"nın 46. maddesinde gösterilen sorumluluk nedenlerinin örnek niteliğinde olmayıp sınırlı ve sayılı durumları ifade ettiğini, davada HMK"nın 46. maddesindeki koşulların oluşmadığını, HMK"nın 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerini ispata yarayacak yeterli delil sunulmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İhbar olunan Hâkim ... beyan dilekçesinde dava dilekçesindeki isnatların hiç birisinin doğru olmadığını, yargılamada yaptığı işlemlerin tamamen yasalara uygun olduğunu, hakimin sorumluluğunu gerektirecek hiç bir hâlin söz konusu olmadığını, davacının iddialarının tamamen soyut, hak aramanın ötesinde iftiraya yönelik olduğunu, davanın HMK"nın 46/a, c ve e bentlerindeki koşulları taşımadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan Hâkim ... beyan dilekçesinde Bakırköy 6. Aile Mahkemesine yetkilendirildiği sırada dava konusu dosyanın Yargıtay’dan bozularak gelmekle yeni esasa kayıt edildiğini, bozma ilamına uyarak yargılamaya devam ettiğini, bozma ilamının bütün gereklerinin yerine getirildiğini, hüküm aşamasına gelene kadar faizle ilgili tüm taleplerin titizlikle incelenip karşılandığını ancak dava konusu olduğu için para üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmadığını, yapılan işlemlerin tamamen yasalara uygun olup, hâkimin sorumluluğunu gerektirecek hiçbir halin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.