Esas No: 2020/7044
Karar No: 2022/709
Karar Tarihi: 27.01.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7044 Esas 2022/709 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7044 E. , 2022/709 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.07.2020 tarih ve 2020/642 E. - 2020/572 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ticaret unvanının kılavuz unsuru olan “RODEO” markasını uzun yıllardır nizasız ve fasılasız bir şekilde kullandığını ve 24 ve 25. sınıflarda tescilli “RODEO” esas unsurlu markalarının mevcut olduğunu, davalının WIPO nezdinde "RODEO" ibareli uluslararası marka başvurusunda bulunduğunu, WIPO tarafından TPMK’ye bildirim yapılarak Resmi Marka Bülteninde yayınlandığını, bu ilana istinaden müvekkili tarafından “RODEO” ibareli markaları ile itiraz edildiğini, itiraz üzerine TPMK MDB tarafından kısmi ret kararı verildiğini, bu karara başvurucu olan davalının itirazı üzerine 2016-M-1402 sayılı YİDK kararı ile Markalar Dairesince verilen red kararının kaldırıldığını, reddedilen mallar yönünden tescil işlemlerinin devamına karar verildiğini, bu duruma WIPO'ya süresinde bildirim yapmayan davalı Kurumun sebebiyet verdiğini, müvekkil şirketin “RODEO” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, bu nedenle de YİDK kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, davalı yanın markasını tescil ettirmekte kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalı TPMK YİDK'nın 2016-M-1402 sayılı kararının iptaline, tescil edilmiş olması halinde diğer davalı markasının tüm mallar bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı TPMK vekili, Madrid Protokolü hükümleri çerçevesinde yapılan maddi hatanın düzeltilmesine dair bir karar olduğunu, bu bakımdan kararın hukuka uygun olup iptalini gerektirir herhangi bir hususun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, Kurum kararının yerinde olduğunu, Madrid Protokol’ü uyarınca yapılan işlemlerin yerinde olduğunu, kaldı ki davacı markaları ile başvurunun benzer olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, bozma ilamında belirtildiği gibi başvuru konusu markanın kapsamında yer alan 9. sınıftaki “gözlük kılıfı, güneş gözlükleri, kayak gözlüğü ve kayak kabı” ile 28. sınıftaki “jimnastik ve spor malzemeleri” malları ile itiraza mesnet markaların kapsamında yer alan 25. sınıftaki mallar arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında benzerlik bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirket adına tescilli 2011/81151 sayılı markanın, 9. sınıf kapsamında bulunan "gözlük kılıfı (Spectacle glasses), güneş gözlükleri (sunglasses), kayak gözlüğü ve kayak kabı (ski goggles and spectacle frames)" malları ile 24 ve 25. sınıfların tescil kapsamındaki tüm mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, davalı TPMK YİDK'nın 2016-M-1402 sayılı kararının iptaline ilişkin davanın ve fazlaya dair diğer istemlerin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı ...Ş vekili tarafından temyiz edildi.
1- HMK'nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, temyiz incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, hükmün gerekçe ile çelişmemesi esastır.
Dava, TPMK YİDK'nın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, kararın gerekçesinde, "Somut uyuşmazlıkta, Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi başvuru konusu markanın kapsamında yer alan 9. sınıftaki “gözlük kılıfı, güneş gözlükleri, kayak gözlüğü ve kayak kabı” ile 28. sınıftaki “jimnastik ve spor malzemeleri” malları ile itiraza mesnet markaların kapsamında yer alan 25. sınıftaki mallar arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında benzerlik bulunduğu kanaatine varılmış" olduğu belirtilmişse de, hüküm fıkrasının 1. bendinde gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacak ve kararın icrasında tereddüte sebebiyet verecek şekilde, "davalı şirket adına tescilli 2011/81151 sayılı markanın, 9. sınıf kapsamında bulunan "gözlük kılıfı (Spectacle glasses), güneş gözlükleri (sunglasses), kayak gözlüğü ve kayak kabı (ski goggles and spectacle frames)" malları ile 24 ve 25. sınıfların tescil kapsamındaki tüm mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine," yönünde hüküm kurulmuştur.
Bu durum karşısında, mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki içerecek şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle re’sen bozulması gerekmiştir. Ayrıca, mahkemece, bozmaya uyularak tesis edilecek yeni hükümde temyiz yoluna başvuranın sıfatına göre taraflar yararına oluşan usuli müktesep hakların da göz önüne alınması gerekmektedir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı ...'ye iadesine, 27/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.