Esas No: 2020/6344
Karar No: 2022/707
Karar Tarihi: 27.01.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6344 Esas 2022/707 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalı ile yaptığı işbirliği sözleşmesi gereği, davalıya satılacak olan 5 daire için 300.000 TL bedelli çekin teminat olarak verildiğini ancak satış sözleşmesinin imzalanmadığını ve çekin iade edilmediğini iddia ederek, dava konusu çeke ödeme yasağı konulması ve %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, sözleşmenin hayata geçirilemediği gerekçesiyle dava ve birleşen davanın reddine karar vermiştir. Yapılan istinaf başvurusu sonucunda Bölge adliye mahkemesince başvurunun esastan reddi kararı verilmiştir.
İİK’nın 72. maddesi gereğince asıl ve birleşen dava, teminat olarak verilmekle birlikte bedelsiz hale geldiği ileri sürülen çekten ötürü borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, çekin taraflar arasında taşınmaz satımının gerçekleşmemesi halinde davacı yana iade edileceği belirtilmektedir. Çekin teminat vasfının taşınmaz satımının gerçekleşmemesine değil gerçekleşmesi halinde sona ereceği ve tahsil edilebilir hale geleceği, bağlanma parası olarak davacı yana ödenen tutarın taşınmazın bedelinden düşülmesinin teminatı olarak düzenlendiği belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06.03.2017 tarih ve 2015/1109 E- 2017/230 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 16.03.2020 tarih ve 2017/4297 E- 2020/687 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirket ile davalının arasında 13.03.2015 tarihli işbirliği sözleşmesinin imzalandığını, ayrıca 17.06.2015 tarihli adi yazılı sözleşmenin de davalı adına temsilcisi ile imzalandığını, buna göre 5 adet dairenin satış vaadi sözleşmesi ile davalıya satılacağı ve bunun için davalı tarafından önden 300.000.- TL'nin davacıya verileceği hususunda anlaşıldığını, davacıya verilen bu paranın teminatı olarak ise davalı temsilcisine dava konusu 300.000.- TL bedelli çekin teslim edildiğini, ancak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin davalı tarafından imzalanmadığını, buna rağmen dava konusu teminat olarak verilen çekin de davacıya iade edilmediğini, bu nedenle sözleşme gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle çekin bedelsiz olduğunu belirterek, dava konusu çeke ödeme yasağı
konularak, nihayetinde dava konusu 300.000.- TL bedelli çekin bedelsiz olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile takip başlatılması durumunda %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dava ise diğer borçlular tarafından davalıya yönelik olarak açılmış olup, asıl dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili, çekin sebepten mücerret olduğunu, sözleşmede çekin teminat amaçlı verildiğine ilişkin yazılı bir delil olmadığını, çekin ödeme amaçlı verildiğini ancak bedelinin ödenmediğini, ayrıca sözleşme gereklerinin davacı tarafından yerine getirilmediğini belirterek asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamanın sonucunda, taraflar arasında yapılan işbirliği sözleşmesine göre davalının işlerini temsilcisinin takip edeceğinin yazılı olduğu, ancak davacının taahhüt ettiği taşınmazların adına kayıtlı olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla sözleşmenin hiçbir zamanı hayata geçirilemediği, tarafların aldıklarını geri vermekle yükümlü olduğu, davacının aldığı tahsilatları geri vermekle yükümlü olduğu, ancak bu kapsamda çekin teminat çeki olarak verildiği iddiasına dayanamayacağı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 27/01/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
Asıl ve birleşen dava, teminat olarak verilmekle birlikte bedelsiz hale geldiği ileri sürülen çekten ötürü borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup yasal dayanağı İİK’nın 72. maddesidir.
Dosya kapsamı ve özellikle davacı yan ile davalı temsilcisi arasında akdedilen 17.6.2015 tarihli adi yazılı sözleşmede, mezkur çekin teminat çeki olarak davalı temsilcisine verildiği kesin ve uyuşmazlık dışıdır. Nitekim mahkemece de durum böyle kabul edilmiştir. Bu durumda çekin neyin teminatı olduğunun ve bu vasfının ne zaman sona ereceğinin belirlenmesi gerekir. Mezkur 17.6.2015 tarihli sözleşmede, çekin taraflar arasında taşınmaz satımının gerçekleşmemesi halinde davacı yana iadesi gerektiği açıkça belirtilmekte olup çekin teminat vasfının taşınmaz satımının gerçekleşmemesine değil gerçekleşmesi halinde sona ereceği ve tahsil edilebilir hale geleceği, bağlanma parası olarak davacı yana ödenen tutarın taşınmazın bedelinden düşülmesinin teminatı olarak düzenlendiği belirgindir. Taraflar arasında taşınmaz satımının gerçekleşmediği uyuşmazlık konusu olmayıp mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda dava ve davadan sonra icra takibine konu edilen çekin davacı yana iadesi gerekmektedir. Taşınmaz satımının gerçekleşmemesi halinde, davacılara ödenen 300.000 TL’nin iadesinin bu dava ile ve dava konusu çek ile ilişkilendirilmesi doğru olmayıp yerel mahkemece verilen kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan Daire çoğunluğunun aksi yöndeki kararına katılamıyorum.