23. Hukuk Dairesi 2011/4143 E. , 2012/1425 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Av... ile davacı vekili Av. ... gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, kooperatif üyesi olan davalının aidat borçlarını ve gecikme cezasını ödemediğini, davalı hakkında 85.074,33 TL tutarındaki asıl alacak, gecikme cezası ve faiz istemine ilişkin takip başlattıklarını, davalının haksız ve dayanaksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin peşin ödemeli ortak olduğunu, D blok teras katta bulunan dairenin 130.000,00 TL"ye alımı konusunda kooperatifle anlaştıklarını, bu meblağın 123.261,00 TL"sinin 18.02.2004-27.09.2006 tarihleri arasında ödendiğini, davalının taahhüt ettiği halde yapmadığı eksik imalatlar için 7.000,00 TL harcandığını, kooperatif yönetimince ortaklardan site aidatı alınmadığını, bu hususta genel kurul kararı bulunmadığını, takip konusu yapılmayan alacağın itirazın iptali davası ile istenemeyceğini, takipte istenen yakıt, sıcak su bedelinin ödendiğini, yıllık % 9 faiz talebinin ve % 5 gecikme cezasının dayanağının gösterilmediğini, faize faiz işletildiğini, müvekkilin temerrüde düşürülmediğini savunarak, davanın reddini, % 40 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının sabit bedelle kooperatif üyesi olduğu, 29.06.2003 tarihli genel kurulda belirlenen 130.000,00 TL daire bedelinin 100.422,42 TL"sini ödediği, daire satış bedelinin 29.577,58 TL"lik kısmının ödenmediği, daire bedelinin ödenmemesinin genel hükümlere tabi olduğu, temerrüde düşürülmeyen davalıdan takip tarihine kadar faiz istenemeyeceği, takip tarihinden sonra yasal faiz istenebileceği, davalının site yönetim aidatı ve yakıt bedeli olarak 1.125,00 TL borcunun bulunduğu, bu miktara göre genel kurullarda belirlenen % 5 oranı üzerinden hesaplanan 653,81 TL gecikme cezasından sorumlu tutulduğu, alacağının likit olduğu, davacının haksız ve kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, itirazın 31.356,39 TL"lik kısmının, 29.577,58 TL satış bedeli için takip tarihinden itibaren yasal faiz, 1.125,00 TL için takip tarihinden itibaren aylık % 5 gecikme tazminatı alınması, BK 84"ncü maddesinin uygulanması, icra vekalet ücreti ve icra gideri yönünden itirazın iptali ile takibin bu miktarlar üzerinden devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin ve kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş, hükümden sonra karar başlığındaki davacı unvanının tashihi cihetine gidilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri vekili temyiz etmiştir.
1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Dava, aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 23"ncü maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın (devam eden inşaatların finansmanına katılımı için) aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 sayılı Yasa"nın 23"ncü maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz.
Diğer yandan, itirazın iptali davalarında davacı alacaklı, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini talep eder. Bu dava, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz ettiği alacak olan normal bir eda davası olup, alacak davasından farklı olarak itirazın iptali davası, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK"nun 66"ncı maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu nedenle, tamamen icra takibine dayalı olarak, takip edilen alacağın İİK"nun 67"nci maddesi hükmü çerçevesinde takip talebine bağlı olarak sonuçlandırılması ve buna istinaden icra inkar veya kötüniyet tazminatı ile tarafların sorumlu tutulabilmeleri sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, Mahkemenin genel giderlere ilişkin verdiği karar, yukarıda açıklanan ilkelere uygun ise de; icra takibi davalının normal statüde kooperatif üyesi olduğu iddiasına dayalı üyelik aidatı ve genel giderlere ilişkindir. Davalı, peşin ve sabit bedel ödemek suretiyle üye olduğunu, kendisinden aidat alınamayacağını savunmuş, Mahkemece, davalının savunması yerinde görülerek davalının peşin ve sabit bedel ödemek suretiyle üye olduğu ve kendisinden aidat alınamayacağı kabul edildiği halde takip talebine konu edilmeyen daire satış bedelinin ödenmeyen bakiye miktarı üzerinden hüküm kurulmuştur. Davacı taraf ödenmeyen, aylık kooperatif aidatı istemine dayalı takip üzerine işbu itirazın iptali davasını açtığına göre, HMK"nun 26"ncı, HUMK"nun 74"ncü maddeleri kapsamında davanın, davacının bu iddiasıyla sınırlı olarak incelenmesi gerekir. Bu durumda takipte istenmeyen bir alacağa ilişkin Mahkeme"nin hüküm kurması doğru olmamış, hükmün taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
3) Bozma nedenine göre davalı vekilinin icra inkar tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
4)Taraf vekillerinin tashih kararına ilişkin temyizine gelince; HUMK"nun 459"ncu maddesinde; "İki tarafın isim ve sıfat ve neticei iddialarına mütaallik hatalar ve esas hükümdeki hesap hataları kendilerinin istimaından sonra mahkeme tarafından tashih olunur. Tashih olunan cihet hüküm zirine yazılır." HMK 304"ncü maddesinde ise; "Hükümdeki yazı
ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kağıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir."
Mahkemece, anılan yasa maddelerine uygun olarak yapılan tashih işlemi ve verilen karar yerinde olmakla beraber, temyizi kabil olan ve taraf vekillerince de temyiz edilen tashih kararı ile ilgili olarak "tashih şerhinin kesinleşmesi halinde nihai kararın altına yazılmasına" şeklinde hüküm kurulması gerekirken, "tashih şerhinin karar kesinleştiğinde hüküm aslının altına aynen yazılmasına" ifadesiyle hangi kararın ( tashih kararının mı, esas hakkındaki nihaı kararın mı) kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği belirtilmeyerek uygulamada tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, böylece infazı kesinleşmeye bağlı olmayan nihai kararın infazına engel olunması anlamına da gelebilecek anılan şekilde hüküm kurulması da yerinde görülmemiştir. Ne var ki, asıl kararın bozulması üzerine mahkemece, yeniden karar verileceğinden ve yeni karar, kesinleşmeden infaza konulması mümkün olacağından bu husus sonuca etkili görülmemiş, bu nedenle taraf vekillerinin tashih kararına ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, taraflar yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir olunan 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.