20. Hukuk Dairesi 2016/12076 E. , 2019/1172 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... köyü, ... mevkiinde sınırlarını bildirdiği yaklaşık ...,5 dönüm miktarındaki taşınmazın yörede yapılan arazi kadastrosunda tesbit harici bırakıldığını, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu ileri sürerek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile (A) harfi ile gösterilen 3825,95 m² yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya tesciline, (B) harfi ile gösterilen yere ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından taşınmazın (A) harfli bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.10.2014 gün ve 2014/3919-8642 E.K sayılı ilamıyla bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle, ""temyize konu taşınmazın ormana sınır olması, davanın ilgisi nedeniyle ... Yönetimine yaygınlaştırılmaması doğru olmadığı gibi, ... araştırması ve zilyetlikle imar ve ihya koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususları da usulünce belirlenmemiştir."" gereğine değinilmiştir. Yapılan yargılama sonunda mahkemece; davacıya ... Yönetimini davaya dahil etmek üzere verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde ara karar yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1949 yılında yapılarak kesinleşen ... kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 2000 yılında yapılarak dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. Arazi kadastrosu 1977 yılında yapılmıştır.
Dosyada mevcut duruşma tutanaklarının incelenmesinde mahkemece, 30.09.2015 tarihli duruşmada, davacıya ... Yönetimini davaya dahil etmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesi yönünde ara karar kurulmuş, 25.11.2015 tarihli celsede ise anılan ara kararın yerine getirilmemiş olması nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 119/... maddesinde, dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmış, 119/.... maddesinin (b) bendinde ""davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri""nin bulunması gerektiği belirtilmiş, 119/2 maddesinde ise; 119/... de sayılan bentlerden (a), (d), (e), (f), (g) bentleri dışında kalan hususlarda eksiklik bulunması halinde hakimin eksikliği tamamlaması için davacı tarafa bir haftalık kesin süre vereceği, bu süre içinde eksiklik tamamlanmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği belirtilmiştir.
Maddeden anlaşılacağı üzere davacı ve davalının ad, soyad veya unvanları, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa yasal temsilcinin veya vekilin adı, talep sonucu ve davacı veya vekilinin imzası dava dilekçesinde bulunmuyorsa hâkimin davacıya vereceği kesin süre içinde bunları tamamlamasını istemesi ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi gerekir.
Ayrıca 6100 sayılı HMK"nın 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere (YHGK"nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/...-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.) Bu nedenle hakim tarafından kesin süre verilirken;
...-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
...-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
O halde; HMK’nın 119/2. maddesince davaların uzamasını engellemek amacıyla konulan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, zorunluluk bulunmadıkça davanın reddi veya açılmamış sayılması için gerekçe yapılmamalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine ilişkin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/02/2019 günü oy birliği ile karar verildi.