4. Hukuk Dairesi 2010/13507 E. , 2012/1921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 05/08/2009 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/07/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
Davacı, davalı ile gayri resmi evlendiğini ve iki çocuklarının olduğunu, yıllardır resmi nikah yapılmasını istemesine rağmen davalının resmi nikah yapmaya yanaşmadığı gibi başka bir bayanla resmi nikah yaparak evlendiğini, uzun süre evlilik vaadiyle bekleyip terkedildiği için kendisi ve çocukları için maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş, mahkemece, maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK 24), isme saldırı (TMK 26), nişan bozulması (TMK 121), evlenmenin feshi (TMK158), bedensel zarar ve ölüme neden olma (BK 47) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesidir (BK 49). Bunlardan TMK.’nın 24. maddesi ile BK’nun 49. maddesi daha kapsamlıdır. TMK’nun 24. maddesinin belli yerlere yollaması nedeniyle böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar (örneğin; TMK 26, 174, 287); bunların dışında BK’nun 49. maddesi uygulanır.TMK’nın 24. ve BK’nın 49. maddesinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar yada kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Tekniğin gelişimi ve yaşam koşullarına göre belirlenmiş varlıklar, açıklanan olgularla çerçevelendirildiğinde, davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalması durumunda manevi tazminat isteği reddedilmelidir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davalı gayri resmi birlikte yaşadığı davacıyı terkederek başka biriyle resmi nikah yaparak evlenmiştir. Davalının başka biriyle resmi nikah yapmış olması davacı küçüklerin iç huzurunu bozacak, onların kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte bir olgu değildir. Şu durumda yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek çocuklar yönünden manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA; davalının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/02/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu olayda davacı davalı ile resmi nikah olmaksızın 10 yıl süre ile birliktelik yaşamış, bu nikahsız birleşmeden iki ortak çocukları dünyaya gelmiştir. Davacı dava tarihi itibariyle 35 yaşında olup; birliktelik tarihi itibariyle de 25 yaşında ve reşittir. TMK 124 ve devamı maddelerinde resmi evlilik tanımlanmış olup, reşit olan davacının nikahsız birlikteliğe razı olduğunun kabulü gerekir. Birlikteliğin 10 yıl kadar devam ettiği ve iki çocuklarının da dünyaya geldiği düşünüldüğünde, davacının uzun süre bu haksızlığa razı olup ve hatta taraf olduğu anlaşılmaktadır.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan eksilmedir. Hukukun yasakladığı birlikteliğe razı olan ve taraf olan davacının manevi zararının olduğundan söz edilemez.
Bu nedenlerle çoğunluğun davacıya verilen manevi tazminatı uygun görmesindeki kararına katılmıyorum. 13/02/2012
KARŞI OY YAZISI
Dosya içeriğine göre dairemiz çoğunluk görüşünde çocukların kişisel saldırıya uğramadığı yönünde kabul benimsenmiştir. Aşağıdaki nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
1-Tarafların resmi olmasa da "aile" olarak yaşadıkları ve çocukların (bir kısım davacıların) davalıyı "baba" olarak tanıdıkları ve bu şekilde uzun yıllar birlikte yaşadıkları sabittir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 8.m uygulamasında resmi kayıt olmasa da kan bağı oluşmasını "aile" olarak kabul etmektedir.
Şu halde taraflar kesin olarak ailedir.
2-Taraflar aile olmakla ebeveyne düşen yasal görevler de bulunmaktadır. Çocuklar da tıpkı anneleri gibi davalı tarafından terkedilmiştir. Çocukların davalı tarafından madden ve/veya manen terkedilmiş olması çocukların maneviyatına doğrudan saldırıdır. Bu ise çocuk davacılara manevi tazminat isteme hakkı verir.
3- Çocuk Hakları Sözleşmesine göre de çocukların ana ve babaya sahip olma hakları temel haklardandır. Davalı madden ve manen bu yükümlülüğünü de ihlal ve ihmal etmiştir.
Bu nedenlere göre ilk derece mahkemesi kararının ilgili kısmı onanmalıydı. 13/02/2012