12. Ceza Dairesi 2015/10139 E. , 2016/12340 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suçlar : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, tehdit
Hükümler : 1- Sanık ... Terzi hakkında kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan: Beraat
2- Mağdur sanık ... hakkında tehdit suçundan: TCK"nın 106/1-1, 62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanık ..."nin beraatine, tehdit suçundan mağdur sanık ..."ın mahkumiyetine ilişkin hükümler, mağdur sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Sanık hakkında kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik mağdur sanığın temyiz isteminin incelenmesinde;
CMK"nın 237/1. maddesinde, mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilecekleri belirtilmiş olup, aynı Kanun"un 237/2. maddesinin, “Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.” hükmü de nazara alındığında, mağdur sanığın, 15.05.2014 tarihli duruşmada, davaya katılma yönünde bir talebi bulunmadığını ve sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmesi karşısında, hükmü temyiz etme hakkı bulunmayan mağdur sanığın, sanık hakkında kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince isteme uygun olarak REDDİNE,
B) Mağdur sanık hakkında tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik mağdur sanığın temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Kanuni düzenlemeler ve istikrar kazanan yargı kararlarına göre; yalnızca hukuka ve yöntemine uygun biçimde kaydedilmesi durumunda kişilerin ses ve görüntü kayıtları delil olarak değerlendirilebilir. Buna karşın bir kişinin gizlice kaydedilen ses ve görüntü kayıtları hukuka aykırı olduğundan delil olarak değerlendirilmesi olanaklı değildir. Ancak, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2013 tarihli ve 2012/1270 esas, 2013/248 sayılı kararında da belirtildiği üzere; kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur.
İncelelenen dosyada; mağdur sanık ..."in, aralarındaki gayri resmi ilişkiyi sona erdirmek isteyen kız arkadaşı sanık ... ile buluştukları 2014 yılı Şubat ayı içerisinde, kendisine ait araçta oturdukları esnada, tehdit içeren sözler sarfettiğinin sanık ... tarafından gizlice kaydedilen ve çözümü yaptırılan ses kayıtlarına dayalı olarak tespit edildiği gerekçesiyle mağdur sanık ..."in TCK"nın 106/1-1. maddesinde tanımlanan tehdit suçunu işlediği iddiasına konu olayda,
Sanıkla mağdur sanık arasındaki görüşmenin, mağdur sanığı böyle bir konuşmaya yöneltmeyen sanık tarafından gizlice kaydedilmesi, kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi tehlikesini ortadan kaldırmaya yönelik zorunlu bir önlem niteliğinde olup, görüşme ve içeriğinin mağdur sanık tarafından da doğrulanması karşısında, mağdur sanığın, “...diyordum sana ya, seni ben alamazsam, ikimizi ortadan kaldıracağım, ya da beni kaldıracağım, o kadar basit....ya biz beraber hayat kuracağız, ya da ikimiz beraber hayatımızı bitireceğiz...” şeklindeki sözleri ile tehdit suçunu işlediğine dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
TCK"nın 106/1-1, 62/1. maddeleri gereğince hükmedilen 5 ay hapis cezasının aynı Kanun"un 50/1-a, 52/2. maddeleri uyarınca günlüğü 20,00 TL"den 3.000,00 TL adli para cezasına çevrilmesi karşısında, hüküm fıkrasının 1 numaralı bölümünün 5. paragrafındaki adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının, “150” yerine, sehven “112” olarak yazıldığı anlaşıldığından, bu husus mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mağdur sanığın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle hükmün bozulması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 02.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.