Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/3152
Karar No: 2021/1105
Karar Tarihi: 28.09.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3152 Esas 2021/1105 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/3152 E.  ,  2021/1105 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 21. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline 2005 yılı Mart ayından itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını ve 01.08.2009 tarihine kadar ödendiğini, daha sonra hiçbir gerekçe gösterilmeden yaşlılık aylıklarının kesildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakkının saklı kalmak kaydıyla; yaşlılık aylıklarının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaline, bu husustaki vaki sataşmanın önlenmesine, şimdiye kadar ödenmeyen yaşlılık aylıklarına karşılık 2.000,00TL"nin hak edildiği tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    5. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; davalı Kurumun 21.09.2010 tarih 14362289 sayılı ve 3.936,22TL tutarlı borç tahakkuk işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiş; Ankara 6. İş Mahkemesinin 05.04.2011 tarihli ve 2011/68 E., 2011/144 K. sayılı kararı ile eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
    Davalı Cevabı:
    6. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemenin Birinci Kararı:
    7. Ankara 19. İş Mahkemesinin 06.12.2011 tarihli ve 2010/513 E., 2011/1071 K. sayılı kararında; davacının 2002 yılında 78 gün Has Yapı Şirketinden, 23.10.2002-18.11.2004 tarihleri arasında 747 gün İn-Pet Petrol Şirketinden, 19.11.2004-10.02.2005 tarihleri arasında 82 gün Yazcanlar Otomotiv Şirketinden bildirilen çalışmalarının bulunduğu, ancak bu şirketlerin anılan tarihlerde hiçbir faaliyetinin olmadığı, şirketlerin yetkilileri hakkında Ankara 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/395 Esas sayılı dosyası ile TCK"nın 220/2, 158/1-e, 43, 207/1, 53 ve 63. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, yargılamanın devam ettiği, bu dosyada ve Kurum tarafından düzenlenen raporlarda şirketlerden Has Yapı Şirketinin 01.10.2004-31.12.2007 tarihleri arasında, .... Petrol Şirketinin 01.10.2004-31.12.2007 tarihleri arasında, Yazcanlar Otomotiv Şirketinin 24.05.2002 tarihinden itibaren gerçek faaliyetinin bulunmadığı, bu tarihler arasında Kuruma bildirilen çalışmaların gerçek olmadığının tespit edildiği, davacının çalışmalarının gerçek olduğunu savunmadığı, aksine Kurumun denetleme görevini yerine getirmediği için zamanında bu tespiti yapmadığını, aylığın kesilmesi işleminin Kurum hatasından kaynaklandığı, bu nedenle aylık kesme işlemi yapamayacağını bildirdiği, davacının anılan çalışmalarının çıkarılması hâlinde yaşlılık aylığına hak kazanamayacağı, yapılan ödemelerin haksız olduğu, aylığın kesilmesine ve ödenen aylıkların geri alınmasına ilişkin Kurum işleminin yerinde olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
    8. Ankara 19. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.05.2013 tarihli ve 2012/11775 E., 2013/9311 K. sayılı kararı ile; davacının talebi iptal edilen hizmetlerinin gerçekte var olduğunun tespiti talebini de içerdiğinden sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde re"sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği, mahkemece öncelikle Kurumun teftişi sonrası Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğü ileri sürülen dava dosyasının akıbeti araştırılarak, Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (Türk Borçlar Kanunu madde 74) uyarınca hukuk hâkiminin, kesinleşmiş ceza kararına konu maddi olgularla bağlı olduğu gözetilerek, Kurumdan davacının yaşlılık aylığına esas alınıp iptal edilen hizmet süreleri sorularak, anılan bildirimlerin yapıldığı işverenlere ait ihtilaf konusu dönemleri kapsayan dönem bordroları celp edilerek, işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler re"sen saptanarak, Kurum kayıtlarına geçen çalışmaların gerçekte var olup olmadığı ve süresi yönünden bilgi ve görgülerine başvurularak, Kurum müfettişlerince yapılan teftiş sonucu düzenlenen raporlar da eksiksiz olarak celp edilerek, sonucuna göre ihtilaf konusu olmayan sürelerle, fiilen gerçekleştiği sabit olup iptali hatalı olan hizmet sürelerini belirlemek ve bu çerçevede yaşlılık aylığı tahsisi şartlarını irdeleyerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemenin İkinci Kararı:
    10. Özel Daire bozma kararı sonrası dosyanın tevzi edildiği Ankara 21. İş Mahkemesinin 08.09.2015 tarihli ve 2015/221 E., 2015/436 K. sayılı kararında; bozma ilamı gereğince Ağır Ceza Mahkemesine açılan davanın 150 sayfadan oluşan iddianamesinin getirtildiği, davanın derdest olduğu, davacının sigorta kaydında görülen şirketlerin hayali şirketler olduğu gerekçesi ile açılmış kamu davası olmasının sonucu değiştirmeyeceğinden akıbetinin beklenmesine gerek görülmediği, davacının isticvap edildiğinde endüstri mühendisi olduğunu, İstanbul’da çalıştığını, kendisine emekli olmak için “seni bu şirketlerde sigortalı gösterelim” diye söylenildiğini beyan ettiği, sigorta kaydında gözüken her üç şirketin de mesleği ile ilgisinin olmadığı, müfettiş raporunda da davacının SGK kaydında görünen şirketlerin gerçekte var olmadığı, davacının Yazcanlar Şirketinde 19.11.2004 – 10.02.2005 tarihleri arasında 82 gün sigortalı kaydının bulunduğu ancak ticaret sicil müdürlüğü yazısından anılan şirketin 23.01.2004’de ticaret sicil kaydının resen silindiği, 2002 yılında 78 gün sigortalılığının bulunduğu Has Yapı şirketinin de 27.01.2002 tarihinde tasfiyeye girdiği, İnpet Petrol Şirketinde 23.10.2002 – 18.11.2004 tarihleri arasında çalışmasının göründüğü ancak bu şirketin de 19.09.2002 tarihinde tasfiyeye girdiği, böyle olunca davacının tasfiyeye girmiş ya da ticaret sicil kaydı re"sen silinmiş şirketlerde çalışmasının mümkün olamayacağı davacının da bu şirketlerde fiili çalışmasının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
    11. Ankara 21. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    12. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 13.06.2016 tarihli ve 2016/2835 E., 2016/9751 K. sayılı kararı ile; “Eldeki dava dosyasına konu olayda, bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
    Mahkemece, öncelikle, Kurumdan, davacının ihtilaf konusu çalışmalarının iptalinde esas alınan Kurum teftiş raporu tüm ekleri ile birlikte celp edilerek, ihtilaf konusu olan çalışmaların geçtiği işverenler yanından yapılan ve Kurumca iptal edilen başka çalışmaların bulunup bulunmadığı ve bu yönde sigortalılar tarafından açılan başkaca davanın olup olmadığı Kurumdan sorularak, ceza soruşturmasında elde edilen delillerin eldeki davada değerlendirilmesi amacı ile ceza dava dosyasının ekleri ile birlikte bir sureti celp edilerek, ihtilaf konusu bildirimlerin yapıldığı işverenlere ait ihtilaf konusu dönemleri kapsayan dönem bordroları celp edilerek, işverenlerin bordrolarında kayıtlı ve Kurumca çalışmaları iptal edilmeyen kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler resen saptanarak, Kurum kayıtlarına geçen çalışmaların gerçekte var olup olmadığı ve süresi yönünden bilgi ve görgülerine başvurulmalı, sonucuna göre, ihtilaf konusu olmayan sürelerle, fiilen gerçekleştiği sabit olup iptali hatalı olan hizmet süreleri belirlenerek, bu çerçevede yaşlılık aylığı tahsisi şartları irdelenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    13. Ankara 21. İş Mahkemesinin 27.10.2016 tarihli ve 2016/180 E., 2016/664 K. sayılı kararı ile; davacının ticaret sicil kaydı terkin edilmiş, faaliyeti de olmayan bir şirkette veya tasfiyeye giren şirketlerde endüstri mühendisi olmasına rağmen pazarlamacılık yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, teftiş raporunda şirketlerin ticaret sicil kaydı terkin edildikten sonra yeniden tescillerinin yapıldığı veya tasfiyeye girmelerine rağmen bir anda 18-20 kişinin birden işçilik bildiriminin yapıldığının tespit edildiği yine her üç şirketin de bir veya iki ortağının aynı kişiler olduğu, davacının İstanbul’da çalıştığını, endüstri mühendisi olduğunu, emekli olmak istediğini söylemesi üzerine kendisine “seni bu şirketlerde sigortalı gösterelim” şeklinde söylendiğini ifade ettiği, her ne kadar Ankara"ya gelerek anılan şirketlerde pazarlamacılık yaparak fiilen çalıştığını belirtse de, bu durumun fiili çalışmasının olmadığının itirafı olduğu, davacının sigortalı gözüktüğü şirketlerin SGK Teftiş Kurulu Raporuna ve Ağır Ceza Mahkemesi iddianamesine yansımış durumları ve bu durumları kanıtlayan davacının beyanları karşısında ticaret kaydı terkin edilmiş veya tasfiyeye girmiş üç şirketle ilgili olarak komşu işyerleri, bu tip şirketlerde çalışması gösterilen aynı nitelikteki kişilerin araştırılıp, bulunabilirlerse dinlenmelerinin esası değiştirmeyeceğinden, 20.05.2010 tarihinde açılmış bu davada usul ekonomisi de gözetilerek başkaca bir araştırma yapılmasına gerek görülmediği, ilk bozmadan önce alınan 17.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda davacıya 25 yıl ve 5326 gün prim ödemesi üzerinden 12.02.2005 tarihinde yaşlılık aylığı bağlandığının belli olduğu, davacının iptal edilen çalışmalarının 907 gün olduğu, 5326 prim ödenen günden 907 gün çıkarıldığında 4419 gün kaldığı 5000 gün prim ödeme koşulu gerçekleşmediğinden dava tarihi itibarı ile yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamadığı da açıkça belli olduğundan bu konuda da başkaca bir araştırma yapılmasına gerek görülmediği gerekçesiyle önceki kararda direnilerek asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

    Direnme Kararının Temyizi:
    14. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


    II. UYUŞMAZLIK
    15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının Kurum Teftiş Kurulu raporu ile iptal edilen hizmetlerinin fiili çalışma olup olmadığı konusunda mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacının yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    16. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) Geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20"inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
    17. Bu durumda, 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun); bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
    18. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, mülga 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının “a” bendi kapsamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır.
    19. Bunlar: i. Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet sözleşmesine dayanması, ii. işin işverene ait iş yerinde ya da iş yerinden sayılan yerlerde iş organizasyonu içerisinde yapılması, iii. çalışanın 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinde (5510 sayılı Kanun’un 6. maddesi) belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.
    20. Dolayısıyla sigortalı olarak çalışabilmenin temel koşulu, hizmet sözleşmesine dayalı çalışmanın bulunmasıdır. Bu anlamda bir sözleşme, hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmediğinde sigortalılıktan söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.
    21. İşçi ve sigortalı kavramlarının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de, 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı İş Kanunu’nda ve 506 sayılı Kanun’da bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinde, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu’nda “Hizmet akdi” sözcüğü terk edilmiş, yerine “İş sözleşmesi” ifadesi kullanılmıştır.
    22. Hizmet akdi, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurları belirgin iken, 4857 sayılı Kanun’da daha önce Anayasa Mahkemesi ve öğretinin de kabul ettiği gibi “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir. 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesinde ise, hizmet akdinin 22.04.1926 tarihli ve mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade edeceği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, 506 sayılı Kanun döneminde sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları 5510 sayılı Kanun döneminde de farklılık arz etmemektedir.
    23. Hemen belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun’un atıf yaptığı 818 sayılı Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6098 sayılı Kanun’un 393. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi, işverenin de ona zamana ve yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”. Bu hâliyle 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesi uyarınca 818 sayılı Borçlar Kanunu’na yapılan atfın artık 6098 sayılı Kanun’un 393/1. maddesine yapıldığının kabulü gerekecektir.
    24. Sigortalılık niteliğinin kazanılması açısından işveren ile çalıştırılan kişi arasında hizmet sözleşmesinin yapılması tek başına yeterli değildir. Ayrıca işin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde yapılması gerekmektedir. Mülga 506 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre (5510 sayılı Kanun’un md. 11) işyeri, bir hizmet sözleşmesine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların işlerini yaptıkları yerdir. İşin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.
    25. Ayrıca 5510 sayılı Kanun"un Geçici 7. maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun"un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun"un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir (5510 sayılı Kanun 4 ve 92. maddeleri).
    26. Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle Kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve Kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin Kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada, işçinin birtakım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.
    27. Belirtilen amaca yönelik davaların yasal dayanaklarından 506 sayılı Kanun"un 79. maddesinin 10. fıkrasında “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” düzenlemesine; 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin sekizinci fıkrasında ise “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
    28. Sigortalı tarafından açılan hizmet tespiti davasında her türlü delille kanıtlanabilen çalışma olgusunun usulünce belirlenmesinden sonra, bu çalışmanın sigortalı çalışma olup olmadığı ve çalışılan zaman üzerinde durulmalıdır.
    29. Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur.
    30. Sigortalılık başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icap ettiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
    31. Hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin Kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
    32. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde, tarafları veya işyerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
    33. Bu amaçla tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte işyeri veya komşu işyeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir.
    34. Diğer taraftan bu davalarda, işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukukî bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
    35. Nitekim HGK"nın 14.11.2019 tarihli ve 2016/10-374 E., 2019/1184 K; 16.12.2020 tarihli ve 2017/21-2336 E., 2020/1044 K.; 11.02.2021 tarihli ve 2017/(21)10-2115 E., 2021/70 K. ile 04.03.2021 tarihli ve 2016/(21)-10-1856 E., 2021/206 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    36. Somut olayda, davacıya 11.02.2005 tarihli tahsis talebine istinaden 1395 günü Bağ-Kur sigortalılığı olmak üzere 5326 prim gün sayısı üzerinden 01.03.2005 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı, 10.04.2009 tarih ve 93208/SRŞ/27 sayılı raporundaki tespitler kapsamında davalı Kurumca davacının 23.10.2002-18.11.2004 tarihleri arası 747 gün İnpet Petrol Şirketinden; 10.04.2009 tarih ve 93208/SRŞ/37 sayılı rapor ile 19.11.2004-10.02.2005 tarihleri arasında Yazcanlar Şirketinden 82 gün bildirilen hizmetlerinin iptal edildiği, Has Yapı Şirketinden bildirilen 78 günlük çalışmasının da yine aynı tarihli ve 93208/SRŞ/16 sayılı rapora istinaden iptal edildiği ancak davacının hizmet cetveli incelendiğinde bu işyerinden bildirilen veya iptal edilen hizmetinin bulunmadığı, davalı Kurum tarafından sözü edilen hizmetlerin iptali ile yaşlılık aylığının kesilerek ödenen aylıkların borç çıkarılması üzerine asıl ve birleşen davaların açıldığı anlaşılmaktadır.
    37. Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sözü edilen şirketlere yönelik yapılan soruşturma sonucunda Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın halen derdest olduğu sadece iddianamenin dosya içinde bulunduğu, ceza dosyasındaki delillerin değerlendirilmediği görülmüştür.
    38. Bunların yanı sıra yaşlılık aylığı karar formu incelendiğinde; davacının 2000 yılındaki 245 gün ve 2001 yılındaki 360 gün hizmetinin aylık bağlanırken prim gün sayısı hesabına dahil edilmekle birlikte bunların hizmet cetvelinde görünmediği ve iptal edildiğine ilişkin bir bilginin yer almadığı, dava tarihinden sonra davacının hizmetlerinin geçtiği işyerleri hakkında da 28.04.2011 tarihli ve 120995/SRŞ:04, 07.04.2011 tarihli ve 120995/SRŞ: 3 ve 14.06.2011 tarih ve 120995/SRŞ: 08 sayılı raporların düzenlendiği, davacının bu raporlara konu işyerlerinde geçen hizmetlerinin iptal edilip edilmediğinin dosyadan anlaşılamadığı, davada yaşlılık aylığı bağlanması talebi de mevcut olduğundan bu durumun Kurumdan sorulması gerektiği anlaşılmıştır.
    39. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgular bir arada değerlendirildiğinde; davanın kamu düzeni ile ilgili olduğu, bu kapsamda hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık durumlarının önlenerek temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının sağlanması bakımından davanın özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği gözetilerek, iptal edilen hizmetlerin geçtiği işveren Has Yapı, İnpet-Petrol ve Yazcanlar şirketlerinin Kurum nezdindeki dönem bordroları getirtilerek bordrolarda isimleri yazılı olup sigortalılığı iptal edilmemiş ve davacı ile birlikte çalışmış kişilerin ve komşu işverenler ile benzeri işleri yapan işverenler tespit edilerek bu işverenler ve bunların bordrolarında kayıtlı çalışanların Kurum kayıtlarına geçmiş çalışmaların gerçekliği ve süresi yönünden tanık olarak bilgilerine başvurulmalıdır. Ayrıca Kurum teftiş raporu ve ekleri celp edilerek, ihtilaf konusu olan çalışmaların geçtiği işverenlerin yanından yapılan ve Kurumca iptal edilen başka çalışmaların bulunup bulunmadığı ve bu yönde sigortalılar tarafından açılan başka davaların olup olmadığı Kurumdan sorularak, ceza dosyasının ekleri ile birlikte bir suret getirtilerek toplanan deliller değerlendirilmelidir. Böylece toplanan deliller dikkate alınarak davacının anılan dönemlerde eylemli ve gerçek çalışması olup olmadığı tespit edilmelidir. Hâl böyle olunca Özel Dairenin bu hususları kapsayan bozma kararı yerindedir.
    40. Ne var ki, davacının Has Yapı Şirketinde geçtiği belirtilen 78 günlük çalışmasının 10.04.2009 tarihli ve 93208/SRŞ/16 sayılı rapor ile iptal edildiği ancak hizmet cetveli incelendiğinde bu işyerinden bildirilen veya iptal olarak görünen hizmetinin bulunmadığı anlaşıldığından, bu durum Kurumdan sorularak netleştirilmeli ayrıca davacının 2000 yılındaki 245 gün ve 2001 yılındaki 360 gün hizmetinin aylık bağlanırken prim gün sayısı hesabına dahil edilmesine rağmen bu hizmetlerin hizmet cetvelinde görünmediği ve dava tarihinden sonra davacının hizmetlerinin geçtiği bazı işyerleri hakkında da 28.04.2011 tarihli ve 120995/SRŞ:04, 07.04.2011 tarihli ve 120995/SRŞ:3, 14.06.2011 tarih ve 120995/SRŞ:08 sayılı raporların düzenlendiği anlaşıldığından yaşlılık aylığına esas alınan hizmet sürelerinin ve iptal edilip edilmediklerinin davada yaşlılık aylığı talebi olduğuda gözetilerek Kurumdan sorulması ihtilaf konusu olmayan prim ödeme süreleri birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
    41. O hâlde direnme kararı Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda (40. paragraf) belirtilen ilave sebeplerden dolayı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen sebeplerle ve yukarıda yazılı ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi