10. Hukuk Dairesi 2015/8313 E. , 2016/862 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptali, İsviçre Sosyal Güvenlik Kurumuna giriş tarihinin 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık başlangıcı olarak tespiti ile yurtdışı hizmet borçlanmasıyla askerlik borçlanması gözetilerek yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının 20.8.2010 tarihi itibariyle 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında, ziraat odası kaydına istinaden tarım sigortalısı olarak tescil edildiği, başkaca bir tescil kaydı bulunmadığı, 02.9.2013 tarihinde 4920 gün yurtdışı hizmet borçlanması, 09.9.2013 tarihinde ise 482 gün karşılığı askerlik borçlanması bedelini ödeyip 24.9. 2013 tarihinde yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, Kurum tarafından davacının 6541 gün sigortalılık süresi bulunduğu ve prim borcu olduğu belirtilerek talebi reddettiği, yapılan yargılama sonunda mahkemece davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının geçerli kabul edildiği, buna göre en son sigortalılığı sebebiyle tüm borçlanmaların da 4/I-b kapsamında değerlendirilmesi gerektiği değerlendirmesiyle, 65 yaşını doldurmadığı ve prim borcu bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamından, mahkemenin davacının tarım bağ kur sigortalılığının geçerli kabul edilmesine dair kabulü ile 17.04.2008 tarihli, 5754 sayılı Yasanın 79. maddesiyle 3201 sayılı Yasanın 5. maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkrada, “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmünün getirilmiş olması karşısında, her durumda davacının tüm borçlanmalarının 4/I-b kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine dair yaklaşımı isabetlidir.
Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2008/ 21-693 – 2008/ 713 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 1479 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için 25 veya 15 yıl sigortalılık süresi yanında aranan diğer bir koşul da maddenin (a) bendinde; yazılı talepte bulunma ve talepte bulunduğu tarihte prim ve her
türlü borçlarını ödemiş olmak şeklinde belirtilmiştir. Anılan 35. madde kapsamında, 4447 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi ve sonrasında; tam yaşlılık aylığı bağlanmasında 25 tam yıl, kısmî yaşlılık aylığında 15 tam yıl sigorta primi ödenmesinin koşul olduğu gözetildiğinde; aynı maddenin (a) bendinde öngörülen “kuruma prim ve her türlü borcun ödenmiş olması” koşulunun; iş bu “25 tam yıl sigorta priminin ödenmesi” ya da “15 tam yıl sigorta priminin ödenmesi” koşullarına ilişkin olarak ele alınması gereği açıktır. Bu koşul, 3396 sayılı Kanun ile getirilmiş olup, madde gerekçesindeki “...mer’i mevzuata göre hiç prim ödemeden yaşlılık aylığı talebinde bulunan sigortalılar prim borçlarını alacakları yaşlılık aylığına mahsup ederek aylığa müstehak olmaktadırlar. Tasarı ile sigortalıların büyük bir bölümünün primlerini zamanında ödememeleri sebebiyle Kurumun prim alacaklarının tahsilinde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilmesi; Kurumun aktüeryal dengesinin korunması ve zamanında primlerini ödeyen sigortalılarla ödemeyen sigortalılar arasındaki eşitsizliğin önlenmesi maksadıyla maddeye bu bend ilave edilmiştir.” açıklaması da bu yönü belirgin biçimde doğrulamaktadır. Kaldı ki, 5510 sayılı Kanunun geçici 63. maddesi kapsamında, "Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi (23.04.2015) takip eden ay başından itibaren (01.05.2015) üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez...."
Yukarıdaki açıklamalar karşısında somut olaya gelince, 1479 sayılı Kanunun gecici 10/ 3. maddesi kapsamında, doğum tarihi 11.02.1949 olup tahsis talep tarhi itibariyle 58 yaşını çoktan doldurmuş ve 15 tam yıl prim ödeme koşulunu yaptığı borçlanmalarla gerçekleştirmiş (5402 gün) davacının, yazılı istek tarihini takip eden aybaşı olan 01.10.2013 itibariyle kısmi yaşlılık aylığına hak kazandığı gözetilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.01.2016 günü oybirliği ile karar verildi.