17. Ceza Dairesi Esas No: 2015/949 Karar No: 2015/898 Karar Tarihi: 16.04.2015
Elde veya üstte taşınan eşyayı özel beceri ile almak suretiyle hırsızlık - Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2015/949 Esas 2015/898 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanığın suçlu bulunarak mahkumiyetine karar verilmiştir. Temyiz başvurusunda bulunulmuş ve yapılan incelemede, sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz sistemine ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmamasının yanlış olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, suçu işlemede sanığın rolü doğru olarak belirlenmiştir. Ancak, suçta sanığın işbirliği yaptığı ama kimliği tespit edilemeyen çocuk için ayrı bir karar verilmesi gerekmekteydi. Ayrıca, sanık hakkında kısıtlama kararı verilemeyeceği de dile getirilmiştir. Bu nedenlerle, kararın bozulmasına karar verilmiştir. Kanun maddeleri olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 58/6-7, 168 ve 53/1 maddeleri kararın gerekçesinde belirtilmiştir.
17. Ceza Dairesi 2015/949 E. , 2015/898 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Elde veya üstte taşınan eşyayı özel beceri ile almak suretiyle hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü: Sanığın ikamet adresine tebligat yapıldığında cezaevinde olduğunun anlaşılması karşısında, 19.03.2010 tarihli temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede; Tekerrüre esas hükümlüğü bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6-7. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz sisteminin ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-Sanıkla beraber suçu işleyen ve kimliği tespit edilemeyen çocuğun kaçarken katılanın çalınan parasını pazarcı tanık Bişar"a verdiği ve katılana iadesini sağladığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 168. maddesi ile uygulama yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, 2-Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde yazılı kısıtlamalara seçimlik olarak karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ..."ın temyiz sebepleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 16.04.2015 tarihinde oyçokluğuyle karar verildi.
KARŞI OY:
Pazar yerinde alışveriş yapmakta olan mağdurun etrafını kuşatıp cebinden 225 TL parayı alma suçuna katılanlardan birinin ve suç konusu parayı mağdurun cebinden alan kişinin sanık Kudret olduğu, paranın elden ele dolaştırıldığı, diğer sanıkların olay yerinden kaçtıkları ancak sanığın pazarcılar ve zabıta tarafından yakalanarak muhafaza altına alındığı, ceza sorumluluğu bulunmayan yaştaki küçüğün de kaçan iki kadının peşinden giderek elinde bir balya para ile olay yerinden uzaklaşmaya çalıştığı, ancak Bişer isimli pazarcının kendisine müdahale ederek paranın kimin olduğunu sorması üzerine küçüğün parayı kendisine verdiği, bu olayı gören kaçmakta olan kadınlardan birinin falata ve bıçakla bu tanığın üzerine yürüdüğü ve ardından iki kadın ve bir küçüğün koşarak uzaklaştıkları anlaşılmaktadır. Sanık dışındaki faillerin kimliklerinin tespiti mümkün olmamıştır. Sanık soruşturma ve kovuşturma evrelerinde suçla ilgilisinin bulunmadığını, elinden para alınan kişiyi ve diğer kadınları tanımadığı ileri sürmüştür. Belirtmek gerekir ki sanığın tayin edilen temel cezanın TCK"nın 61. maddesi gereğince alt sınır aşılarak tayini ve dilen cezanın kusur yeteneği olmayanı suçta araç olarak kullanılması sebebiyle, TCK"nın 37/2. madde fıkrası uyarınca artırılması gerekirdi. Görülüyor ki suçun faili olan sanığın TCK"nın 168. maddesi kapsamındaki "bizzat pişmanlık" bir tarafa en ufak bir pişmanlığı bile meevcut değildir. Durumu değerlendiren mahkeme de yerinde bir kabulle "sanıktan sadır bir etkin pişmanlık" bulunmadığı kanaatine ulaşmıştır. Sayın çoğunluğun buna rağmen verdiği TCK"nın 168. maddesinin uygulanmasının gerektiren (1) sayılı bozma kararına yerinde olmadığı gerekçesiyle katılmıyorum. Mahkeme hükmünün (2) sayılı bozma doğrultusunda düzeltilerek onanması gerekirdi.