10. Hukuk Dairesi 2014/17958 E. , 2016/853 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Tarihi : 08.05.2014
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 11.07.2002 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 506 sayılı Kanun’un 26/2"inci maddesi uyarınca davalı sürücü üçüncü kişiden rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, temyiz edlmeden kesinleşen ve sanık-sürücünün 4/8 oranında, kazalı sigortalının 4/8 oranında kusurlu bulunduğu ceza dosyası ile hak sahiplerinin, sigortalının işvereni, taşıma (servis) işinin devredildiği nakliye firması, araç maliki ve sürücü aleyhine açtıkları, davanın konusu kalmadığından hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen tazminat davasında alınan, olayda %50 oranında davalı sürücüyü, %50 oranında kazalı sigortalıyı kusurlu bulan kusur raporunu esas almak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi olup, kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı Yasa"nın 26/2. maddesinde ise, 3. kişinin rücû alacağından sorumluluğu için, kasıt veya kusuruyla iş kazasının oluşumuna etkide bulunma koşulu öngörülmüştür.
İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır. Buna göre; işverenin/üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, davalı ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasındaki Münasebet başlığını taşıyan 53. maddesindeki, "Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." hükmü ve benzer nitelikteki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 74. maddesindeki "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz." hükmü çerçevesinde, hukuk hakiminin, kesinleşmiş ceza kararına konu maddi olgularla bağlı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın 26. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücû davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücû hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında bağlayıcı nitelikte bulunmamakta; 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi çerçevesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde, güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir. (Hukuk Genel Kurulu 17.01.2010 tarih 2010/10-10 Esas, 2010/14 Karar sayılı Kararı). Oysa somut olayda , kusur raporuna dayanılan tazminat dosyası konusuz kalmış olup, anılan rapor güçlü delil olarak da kabul edilemez.
Bu kapsamda, kusurun belirlenmesinde, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma, inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalıya iadesine, 26.01.2016 günü oybirliği ile karar verildi.