Esas No: 2020/61
Karar No: 2020/351
Karar Tarihi: 15.12.2020
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/61 Esas 2020/351 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/61
KARAR NO: 2020/351
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: G E B Z E ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/584
KARAR NO: 2017/666
KARAR TARİHİ: 07/09/2017
DAVA: Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Kocaeli ili, Gebze ilçesi, ... Mah. ... ada, ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binada ... nolu dairenin babası ..., ... nolu dairenin kardeşi ... ve ... nolu dairenin de kardeşi ... tarafından satın alındığını, 2000 yılından beri ... nolu dairede malik sıfatıyla kendisinin oturmakta olduğunu, daireler satıldığında kapı pencere ve hazır mutfağın bulunmadığını, daireler bu haliyle davalı kooperatiften satın alındıktan 5 ay sonra, ağustos 2000 tarihinde babası ...'nın vefat ettiğini, kardeşleri ve kendisinin dairenin eksik kalan ince işlerini tamamladıklarını, kooperatif başkanı ile görüştüklerinde 3 kardeşin toplam yapılan ödemeler ve kalan borç çıkartılarak ...'in kendisine el yazısı ile yazılı kağıt verdiğini, buna göre toplam 13.031 Alman Markı ödendiğinden kalan borcun 3 daire için 19.569 Alman Markı olduğunu, bu borcun 5.840 Alman Markının kendisinin payına hesap ettiğini, bu borcu 17.05.2001 tarihinde 2.621,00 TL olarak kooperatif başkanı ...'in oğlu ...'e ödediğini, kooperatif borcu bulunmadığını, kooperatife üyelik kaydının yapılmadığını, ... nolu dairenin ... adına üyelik kaydının yapıldığını, Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/363 Esas sayılı davası ile aleyhine ecrimisil ve tahliye davası açıldığını, netice olarak her iki dosyanın birleştirilmesine, ... nolu dairenin ... adına olan üyelik kararının kaldırılmasına, söz konusu dairenin üyelik kaydının adına yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; müvekkil kooperatifin 20 üyeden ibaret olduğu, kooperatifin üzerine kurulu olduğu arsanın eski sahibi olan dava dışı ... ile davacı arasında iddia edilen alacak-borç ilişkisinin varlığı müvekkil kooperatifi ilgilendirmediğini, davacının iddiaların asılsız olduğunu, davacının iddia edildiği gibi sahibi olduğu ... nolu dairenin müvekkil ...'e devri söz konusu olmadığını, kooperatif kayıtlarından da anlaşıldığı üzere ... nolu daire müvekkil kooperatif adına kayıtlı iken 10/01/2016 tarihinde davalılardan ...'in 5 nolu dairenin maliki olarak üyeliğe kabul edildiğini, bu zamana kadar tüm aidat ve apartman giderlerini ...'in ödediğini, dava dilekçesinde iddia edilen ödemelerin hiç biri kooperatif ile ilgili olmadığı, davacının 2000 yılından itibaren söz konusu konutu işgal ettiğini, başta taahhüt edilmesine rağmen kira da ödemediğini bu nedenle davacı aleyhine ecri misil ve müdahalenin önlenmesi davası açıldığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, " 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 8/1 ve kooperatif ana sözleşmesinin 11. maddesi gereği kooperatif üyeliği için üye olmak isteyen kişinin yazılı olarak yönetim kuruluna başvurusu üzerine yönetim kurulu tarafından kişinin ortaklığa kabul edilmesine karar vermesi gerekir. Davacının iddiası çerçevesinde dosya kapsamı incelendiğinde kendisi, babası olan ... yada babasının yetkilisi olduğu ... Ticaretin kooperatif üyelik kaydı bulunmadığı, yine davacının ... yada ...' den üyeliği devir aldığına ilişkin devir sözleşmesini, kendi adına yada mirasçı olarak ...-... adına kooperatife üyelik kaydı için ana sözleşmenin 11. maddesine göre düzenlenmiş ve Kooperatif başkanlığına hitaben yazılmış dilekçe örneğini dosyaya sunmadığı, kooperatif ile ...-... arasında 3 daire karşılığı üyelik için anlaşma yapıldığına dair yazılı bir sözleşmenin de dosyaya sunulmadığı, sadece ... adına düzenlenen tediye makbuzlarının delil olarak dosyaya sunulduğu, üyeliğin başladığı 2000 yılından sonraki aidatlar ve apartman giderleri içinde ödeme yapıldığına ilişkin makbuz örneklerinin dosyaya sunulmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacının sunmuş olduğu ... adına düzenlenen makbuzlar da kooperatif kayıtları ile doğrulanmamış, ... şirketi kaydı silindiğinden defterlerinin incelenmesi mümkün olmamıştır. Ancak aynı zamanda kooperatif yönetim kurulu başkanı olan davalı tanığı ... mahkememize verdiği ifadesinde tediye makbuzlarının kendisi tarafından imzalandığını kabul ettiğinden her ne kadar kooperatif defterlerine kayıtlı değilse de bu tediye makbuzlarının içeriğinin doğru olduğu mahkememizce de kabul edilmiştir. Davacı bu tediye makbuzlarının 3 daire için düzenlendiğini ifade etmiş ise de tanık bu tediye makbuzlarının aynı zamanda davacının kardeşi olan ... ve ...' nin ödemelerine karşılık 2 daire için düzenlendiğini kabul etmiştir. Nitekim ... ve ... 25/06/2006 tarihli 2005 yılı ve devam eden yıllarda ki olağan genel kurul toplantılarında hazirun listesinde gösterilmişler ve 2005, 2006, 2010 yılı genel kurul toplantılarına da katılmışlardır. ...' ya daire satışı ve borcu bulunmadığına dair 15/04/2008 tarihli belge ile ...' ya daire satışı ve borcu bulunmadığına dair 11/08/2011 tarihli belge dosyaya sunulmuş olup bu belgeler de tanık beyanını doğrulamaktadır. Öte yandan davacının adına tespitini talep ettiği ... nolu dairenin sahibi gözüken ...'in üye kayıt defterine göre üyeliğe giriş tarihi 10/03/2015 olup ilk olarak 25/06/2006 tarihinde yapılan 2005 yılı olağan genel kurul toplantısında hazirun cetvelinde gösterilmiştir. Sonra ki yıllarda yapılan olağan genel kurul toplantı tutanakları hazirun cetvelleri incelendiğinde ..., ... ve ... isimleri yer aldığı halde davacının isminin yazılı olmadığı görülmüştür. Kooperatif üye kayıt defterinde davacının ismi kayıtlı olmadığı gibi genel kurul ya da yönetim kurulu tarafından davacının ortaklığa kabul edilmesine ilişkin alınmış bir karar yoktur. Davacı dosyaya kendi adına düzenlenmiş yaptığı aidat ödemelerini gösteren makbuz vs. sunamamıştır. Netice olarak ; davacının dayandığı makbuzlarda kendi adı yazılı olmadığından ... ya da davacının murisi ... tarafından üyelik hakkının davacıya devir edildiğine dair yazılı bir belge de dosyaya ibraz edilmediği, kooperatif tarafından ... ödeme makbuzlarının 2 daire için kabul edilerek bu 2 dairenin davacının kardeşlerine tahsis edildiği ve üye kayıtlarının da yapıldığı, aksi düşünülse dahi üyeliğin başladığı 2000 yılından dava tarihi olan 2012 yılına kadar davacının davalı kooperatife peşin ödeme ya da aidat vs. ödemesi bulunmadığı başka bir ifade ile davacının üzerine düşen mali sorumlulukları yerine getirmediğinden fiilen de üyelik koşullarının oluşmadığı, davacının hak iddia ettiği bağımsız bölümün başka bir kişi adına tahsisli olduğu ve Kooperatifler Kanunu'na ve ana sözleşmeye göre davacının geçerli bir şekilde kooperatif üyeliğini kazanmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca emsal Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 10/03/2016 tarih, 2015/3747 E. ve 2016/1471 K. sayılı kararında açıklandığı üzere "Davacı tarafından ortaklığa kabul edildiğini iddia ettiği 25.08.2001 tarihinden, işbu davanın açıldığı 21.12.2009 tarihine kadar yaklaşık 8 sene hiçbir hak talebinde bulunulmamasının, ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği, bu durumun benimsendiği ve açılan davanın TMK'nın 2. maddesi hükmündeki iyiniyet kurallarına uymadığı sonucuna varılmıştır..." yönünde ki ilamının da mahkememizde görülen bu dava ile örtüştüğü, davacınında üyeliğin başladığı 2000 yılından davanın açıldığı 2012 yılına kadar (aynı koşullarda üye yapıldığını iddia ettiği kardeşlerine 2005 yılından itibaren üyelik hakkı verildiği halde ) kooperatife müracaat ya da dava yoluyla hak talebinde bulunmayarak ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiğinin kabulü gerekeceğinden açılan davanın TMK'nın 2. maddesindeki iyi niyet kurallarına da aykırı olacağından davanın reddine; üyeliğin tespiti davasında husumetin kooperatif yöneltilmesi yeterli olduğundan davalı ... aleyhine açılan davanın HMK'nın 114/1-d maddesindeki taraf ve dava ehliyetine ilişkin dava şartı gerçekleşmediğinden HMK'nın 115/2 maddesi gereğince usulden reddine " karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil üve yapılmadığını ancak, aradan 9 yıl geçtikten sonra ecr-i misil talepli icra takibi sonrasında ve Gebze 2.Aslive Hukuk Mahkemesinin 2010/363 Esas sayılı davası ile aleyhine ecrimisil ve tahliye davası öğrenebildiğini, bu davanın bu sebeple açıldığını, mahkemece 16.03.2017 tarihli duruşmada alınan ifadesinde davalı Koop. Bşk. olan ..., makbuzlardaki imzaların kendisine ait olduğunu açık bir şekilde kabul ettiğini ancak bu ödemelerin davacı ...'ya ait dairenin ödemesi olmadığını bilakis kardeşleri ... ve ... kaya için alınan daireler için olduğunu ileri sürdüğünü ancak buna ilişkin hiçbir resmi kayıt veya belge sunamadığını, gerçeğin ortaya çıkması bakımından davalı kooperatifin 2000 yılı ve sonrasına ait ticari defterlerin ve envanter defteri - defteri kebir gibi muhasebe kayıtlarının dosyaya ibrazı tarafımızdan istenmiş olmasına rağmen davalılar tarafından bu döneme ilişkin hiçbir muhasebe kaydı mahkemeye sunulamadığını, kanaatimizce ispat külfeti ver değiştirdiğini, ancak yerel mahkemece bu husus, itirazlarımıza rağmen dikkate alınmadığını, keza davalılar tarafından Gebze 2. Asliye Hukuk Mah.nin 2010/363 E. sayılı dosyasıyla açılan tecavüzün sona erdirilmesi ve ecr-i misil talepli dava dosyasında dinlenen beyanlarında dava konusu yerin muris ... tarafından bedel karşılığında satıl alındığını, muris öldükten sonra kalan borçları kendileri ödediklerini beyan ettiklerini, bu tanık beyanların dikkate alınmadığını, ayrıca ...'in usule aykırı şekilde üye kaydı yapıldığını, ...'in üyelik borcunu ödediğine ilişkin hiç bir muhasebe kaydı bulunmadığını, sonuç olarak, müvekkilin kardeşleriyle birlikte üye sıfatıyla ortak olduğu dosyaya sunulan ödeme makbuzları tanık beyanlarıyla ortaya konulduğunu, kooperatifin 2000-2006 yılları arasındaki resmi defterlerdeki kayıtların düzenli tutulmadığı açılış kapanışlarının usulünce yapılmadığı ve lehe delil olma vasfının olmadığı tesbit edilmesine rağmen, diğer üyelerde aranmayan resmi kayıtların müvekkil için aranması eşitlik ilkesine aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK'nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir. Tarafların dava ve cevap dilekçesinde dayandıkları deliller dosyaya ibraz edilmiş, tanıklar dinlenmiş, mahalinde keşif yapılmış, bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyetininden kök ve ek raporlarda özetle; davacı ...'nın davacı kooperatife üye olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt ve kooperatif Yönetim Kurulunca alınmış bir karar bulunmadığı, davalı kooperatifin 2002 ile 2012 yıllarında yapılan Olağan Genel Kurullarında tescillenen ve de kararlar ekine alınan hazirun cetvellerinde isminin yer almadığı ancak, davalı ... ile davacının iki kardeşine ait üyelik kaydı yer aldığı, 2005 yılına ait olağan genel kurul toplantı tutanağı ile bu yıldan sonraki dava tarihine kadar olan yılların olağan genel kurul toplantılarında davacının kardeşleri olan ..., ... ile davalı ...'in hazirun listesinde isimlerinin yer aldığı, ... ve ...'nın 2005-2006 ve 2010 yıllarındaki genel kurul toplantılarına da katıldıkları, davacının dilekçe eki suret belge tediye makbuzlarına göre ... tarafından ...'e ödemelerin göründüğü ancak, ilgili ödemeler ile daire bedeline mukabil olabilecek bire bir ödemeler olup olmadığı hususunda dava dışı şirket kayıtlarında ihtiyaç duyulabileceği, şirket tarafından yapılan ödemelerin 2000 yılı sonrası kayıtlarının ibraz edilmiş olduğu (2001-2012) ilgili ödemelerin kooperatif kayıtlarıyla uygunluğunun gelinen aşamada tespit ve teyit edilemediği bildirilmiştir. Tanık olarak dinlenen ... davacının dayandığı tediye makbuzlarındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiş ancak içereğini kendisi tarafından yazılmadığını, makbuzların davacı ...'nın kardeşleri olan ... ve ... tarafından yapılan ödemeler için düzenlendiğini, halen ...'nın ikamet ettiği dairenin aidatlarının ... tarafından ödendiğini, ...'ya arsa sahibi olarak 2 daire için söz verdiğini, halen bu iki dairede ... ile ...'nın oturduğunu, davacı ...'nın kooperatif aidatı ile apartman aidatını ödemediğini, kendisinden bir daire istediğini, ihtilaflı daireyi ...'ya gösterdiğini, ...'nın bu daireye taşındığını ancak bu daire için bir ödeme yapmadığından üyelik kaydının yapılmadığını beyan etmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun ikinci bölümünde, ortaklık sıfatının kazanılması ve kaybedilmesi üst başlığı ile, “8.” maddede ortaklığa girme şartları düzenlenmiştir. Birinci fıkrada, kooperatif ortaklığına girmek isteyen gerçek ve tüzel kişilerin, kooperatif ana sözleşmesi hükümlerinin bütün hak ve ödevleri ile birlikte kabul ettiklerini belirten bir yazı ile kooperatif yönetim kuruluna başvurulacağı, İkinci fıkrada, yönetim kurulunun, ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin anasözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırmak zorunda olduğuna yer verilmiştir. Yasanın 14/2. fıkrasında ise, ortaklığın devredilebileceği, yönetim kurulunun, ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde, bu kişiyi ortaklığa kabul edeceği düzenlenmiştir. Davalı kooperatifin ana sözleşmesinin incelenmesinden, ortaklık şartlarının “10”. maddede, ortaklığa kabulün ise “11.” maddede düzenlendiği, düzenlemede, gerekli şartları taşıyıp da, kooperatife ortak olmak isteyenlerin yazılı olarak yönetim kuruluna başvuracağı, ortaklığa kabulün yönetim kurulu kararı ile gerçekleşeceği, Yönetim kurulu, ortaklar ile ortak olmak için başvuranların 10. maddede gösterilen şartları taşıyıp taşımadığını araştırmak zorunda olduğu, “17.” maddede, ortaklığın devri düzenlenmiş ve ortaklığın yazılı olarak yönetim kuruluna bildirilmek süreti ile ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebileceği, yönetim kurulunun bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığı kabulden kaçınamayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, davacının yada babası ...'nın kooperatif üyeliğine ilişkin kooperatif nezdinde, yasa ve anasözleşmeye uygun bir müracaat ve kabul kararının bulunmadığı, bu nedenle davacının geçerli bir şekilde kooperatif üyeliğini kazandığını ispatlayamadığı, davacının delil olarak dayandığı ... tarafından düzenlenen 25/10/2000, 30/10/2000, 13/11/2000, 22/09/2000, 20/10/2000 tarihli ... imzasını taşıyan tediye makbuzların, davacının ... nolu daireden kaynaklanan kooperatif üyeliğine istinaden düzenlendiği ve davacının 2000 yılından dava tarihi olan 2012 yılına kadar üzerine düşen mali sorumlulukları yerine getirdiği kanıtlanamadığı, mahkeme kararında belirtilen emsal yargıtay kararlarında açıklandığı gibi davacının, aynı koşullarda üye yapıldığını iddia ettiği kardeşlerine 2005 yılından itibaren üyelik hakkı verildiği halde davacının ortaklığa kabul edildiğini iddia ettiği tarihten dava tarihine kadar yaklaşık 12 sene içinde kooperatife müracaat ya da dava yoluyla hak talebinde bulunmamasının, ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği ve açılan davanın TMK 2. maddesi hükmündeki iyiniyet kurallarına aykırı olduğu sonucuna varılmakla davacının esasa ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Ancak mahkeme kararında belirtildiği gibi üyeliğin tespiti davasında husumetin davalı kooperatife yöneltilmesi yeterli olup davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken HMK 114/1-d maddesindeki taraf ve dava ehliyetine ilişkin dava şartı gerçekleşmediğinden HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine, HMK 355 maddesi gözetilerek davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olduğundan HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı tarafın esasa ilişkin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca REDDİNE, HMK 355 maddesi gözetilerek davalı ... yönünden verilen karar yönünden Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/584 E. 2017/666 K. sayılı 07/09/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-Davalı SS. Özşahin Kent Konut Yapı Kooperatifi aleyhine açılan davanın sübut bulmadığından REDDİNE, 4-Davalı ... aleyhine açılan davanın pasif sıfat yokluğu nedeniyle reddine 2-Alınması gereken 54,40 TL ilam harcından peşin alınan 21,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 33,25 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, 4-Davalılar tarafından yatırılan gider avansından harcanan müzekkere ve davetiye gideri toplamı 84,20 TL'den ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6- Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmiş olduklarından AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine, d-HMK'nun 333. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde kalan gider avansının davacıya İADESİNE, İstinaf İncelemesi Yönünden; 3- İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre başvurma harcının hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya bırakılmasına 4- İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına 5- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde temyizi kabil olarak oy çokluğu ile karar verildi.15/12/2020
MUHALEFET ŞERHİ Asıl hükümde yargılama gideri olarak hükme bağlanan vekalet ücreti , asıl hükme bağlı fer'i nitelikte bir karardır. Bu sebeple istinaf yasa yolu başvurulması sonucunda KALDIRILAN bir hükümde fer'i nitelikte olan vekalet ücreti usuli kazanılmış hak doğurmaz. Nitekim Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 19.07.2011, 2011/5512-9527 sayılı ilamında ''....mahkemece hükmün yedinci bendinde aynen ''bozmadan önce birinci kararla taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdir edilmediğinden bu konu da temyiz bulunmadığından ve taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğunda taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına aynı nedenle yargılama giderlerinin davacılar üzerine bırakılmasına ''denilmiştir. -Dairemizce , mahkemenin ilk kararı üzerine belirlenen bozma nedenleri ne göre yeni bir hüküm kurulması gerekeceğinden , bozma ilamı vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşturmamaktadır. Bu durumda, davaların kabul veya red durumuna göre taraflar lehine ve aleyhine olmak üzere vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken bu hususta yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....'' belirtilmektedir. Yargılama gideri arasında, yer alan vekalet ücreti Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu halde, vekil ile müvekkilin kendi aralarında düzenlenen yazılı ücret sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret değil, davadaki sonuçlara göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenmektedir. 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, Avukatlık Kanunun 168/3 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir. '' Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.'' Dairemizce ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılan inceleme sonucunda; mahkeme kararının KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verildiği göz önünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen kararın ortadan kaldırılarak yeniden bir karar verildiğine göre, dairemizce kararın verildiği tarihteki geçerli tarifeye göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. İş bu nedenle kaldırılan ilk derece mahkeme kararının tarihi nazara alınmak suretiyle vekalet ücretinin belirlenerek hüküm oluşturulmasına dair sayın çoğunluğun görüşe katılmamaktayım.