8. Hukuk Dairesi 2012/6260 E. , 2013/1125 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
... ve müşterekleri ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair... 3. Aile Mahkemesi"nden verilen 27.02.2012 gün ve 602/170 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların miras bırakanı ...’ın 08.05.2008 tarihinde öldüğünü, davacıların murisin çocukları, davalının ise eşi olduğunu, ... ile davalı ...’ın 09.10.1995 tarihinde evlendiklerini, aralarında 22 yaş farkı bulunduğunu, evlilik birliği sırasında davacıların babası ... tarafından bedeli ödenmek suretiyle 956 ada 1037 sayılı parselde 19 nolu meskenin alındığını, davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, o günün parası ile 120.000,00 TL değerinde olduğunu, muris ...’ın Almanya’da çalıştığını, ...’nin ise ev hanımı olup çalışmadığını, dava konusu evde yatak odası, oturma odası, salon takımları ile mutfak takımları, avize, halılar, beyaz eşya (televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, ocak vs.) gibi eşyaların bulunduğunu, açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL’nin gecikme faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili 06.11.2009 tarihli cevap dilekçesinde; davalı ...’nin ...’ın ikinci eşi olduğunu, ilk eşinden gelen ziynet eşyaları ile vekil edeni tarafından biriktirilen paralar ve davalının üç kardeşinin Hollanda da çalışmaları nedeniyle davalıya verdikleri yardımlarla dava konusu dairenin alındığını, murisle bir ilgisinin bulunmadığını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; “…davalı tarafından 3.10.1996 tarihinde alınan taşınmazın davalının kişisel malı olduğu kanaatine varıldığını, bu taşınmazın bedelinin muris tarafından ödenmesinin davalıya bağış olarak kabul edilmesi gerektiğini, davacıların bu nedenle taşınmaz üzerinde katkı payı alacağı olamayacağını, verilen paranın elden bağış niteliğinde bulunduğunu, bağıştan rücu anlamına gelen herhangi bir davranışın dosyaya yansımadığını, eşyalar bakımından ise, satın alma tarihlerinin tam olarak belirlenemediğini, söz konusu eşyaların dava konusu ev satın alındığında muris ile davalının ortak kullanılması için alınmış
.//..
2012/6260-2013/1125 -2
olduğu kabul edilse dahi bunun yine bağış olarak kabul edileceğini, bağıştan rücu anlamına gelebilecek eyleminin görülmediğini gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine” karar verilmesi üzerine hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 743 sayılı TKM.nin yürürlükte bulunduğu dönemde anılan kanunun 170.maddesi uyarınca taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu evrede alınan taşınmazdan kaynaklanan katkı payı alacağı ile, ev eşyalarına ait bedelin tahsili isteğine ilişkindir.
Taraflar 9.10.1995 tarihinde evlenmiş, davalının eşi ...’ın 8.5.2008 tarihinde ölümüyle eşler arasında mal rejimi TMK.nun 225/1.fıkrası uyarınca ölüm tarihinde sona ermiştir. Eşler arasında, evlendikleri 9.10.1995 tarihinde 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten ölümün meydana geldiği 8.5.2008 tarihine kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m. 202). Eşler başka bir mal rejimini seçtikleri ileri sürmediklerinden aralarında geçerli bulan mal rejimi ölüm tarihinde sona ermiştir. ( TMK.225/1, 4722 sayılı K., m.10)
Mahkemece, taşınmazın bedelinin muris tarafından davalıya yapılan elden bağış niteliğinde bulunduğu ve ev eşyalarının da aynı şekilde bağışlandığının kabulü gerektiği görüşüyle, her iki istek bakımından davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu 956 ada 1037 sayılı parselde bulunan 19 numaralı bağımsız bölüm 3.10.1996 tarihinde satın alma yoluyla edinilmiş olup, tapuda davalı ... adına kayıtlıdır. Davacılar söz konusu dairenin babalarının geliriyle edinildiğini, tapunun davalı adına bulunduğunu, davalı ev hanımı olup herhangi bir gelirinin ve katkısının olmadığını, ev eşyalarının da aynı şekilde babaları tarafından edinildiğini belirterek taşınmazın tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki payları oranında adlarına tapuya kayıt ve tesciline, olmadığı taktirde ev ve içindeki eşyalara karşılık olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 100.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, öncelikle istenen 100.000 TL"nin ne kadarının daire ve ne kadarının ise, ev eşyası için istendiğinin davacı vekilinden sorulması ve açıklığa kavuşturulması gerekir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre miras bırakan ... Almanya’da çalışan ve orada emekli olan biridir. Davalı ise ev hanımı olup ... ile ikinci evliliğini yapmıştır. Aynı şekilde ...’nin de ikinci evliliğidir. İstek ev bakımından katkı payı alacağına ilişkindir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile dinlenen tanık beyanları olayın gelişimi, tarafların hukuki durumları, gelirleri ve dosyaya yansıyan diğer hususlar birlikte değerlendirildiğinde eşler arasında mal ayrılığı rejimi geçerli olduğu dönemde söz konusu taşınmazın 3.10.1996 tarihinde edinildiği murisin bu evi alacak mali güce sahip olduğu, dosya kapsamıyla belirlenmiştir. Davalı her ne kadar ilk eşinden gelen ziynet eşyalarının satışından elde edilen para, biriktirdiği para ve Hollanda’da çalışan kardeşlerinden gelen para ile taşınmazı edindiğini bildirmiş ise de, bu iddiasını kesin ve inandırıcı delillere dayalı olarak kanıtlayamamıştır. TMK.nun 6.maddesi gereğince herkes iddia ve savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Taşınmazı satan ve 10.01.2011 tarihli yargılama oturumunda davalı tanığı olarak dinlenen ..., 19 nolu bağımsız bölümü pazarlıkla 120.000,00 TL’ye sattığını 60.000,00 TL’sini peşin olarak muris ... Bey tarafından ödendiğini, kalan 60.000,00 TL’nin ise, ... ile davalı ...’nin birlikte geldiklerini, ... tarafından paranın kendisine verildiğini, süre içerisinde ...’nin kardeşi ...’ın da gelip gittiğini, başka kardeşlerini görmediğini, gelen ... ile para konusunun gündeme gelmediğini, herhangi bir para konuşulmadığını ve ödenmediğini beyanında açıklamış ve detaylı bilgi vermiştir. Davalının kardeşi ... keşifte dinlenmiş olup, parayı bizzat taşınmazı
.//..
2012/6260-2013/1125 -3-
satan yüklenici ...’e verdiğini belirtmiş ise de, yüklenicinin açık beyanıyla bu hususun doğru olmadığı ve ...’in beyanında samimi bulunmadığı görülmüştür.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında söz konusu bağımsız bölümü ölen eş ... tarafından alındığının kabulü gerekir. Bu konuda bir duraksama söz konusu değildir. ...’nin taşınmazı aldığı sırada davalıya bağış yönünde herhangi bir bağış iradesi ve kastı bulunmamaktadır. Bu husus dosya kapsamıyla sabittir. Bağışı çağrıştıracak bir açıklama ve ibareye rastlanılmamıştır.
Ev eşyalarıyla ilgili temyiz itirazlarına gelince; kural olarak ev eşyalarının mal rejimiyle doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. Söz konusu eşyalar TMK.nun 683.maddesi çerçevesinde aynı hakka dayalı olarak istihkak davalarına konu olabilmektedir. Bu tür istekler söz konusu olduğunda ilke olarak eşyalar aynen mevcut ise, aynen iadesine, değil ise, bedelin tahsiline karar verilir. Ev eşyalarının aynen istenmesi mülkiyet hakkına dayalı olup, zamanaşımına tabi olmadığından her zaman istenebilir. Eşyaların bedelinin istenmesi halinde ise, 6098 TBK"nun 146. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Dava dilekçesiyle davacı tarafından diğer dilekçe ve beyanları göz önünde tutulduğunda eşyaları aynen istediklerine ilişkin bir beyanlarına rastlanılmamıştır. Bu durum karşısında eşyaya ilişkin istek bedelin tahsiline yönelik bulunmaktadır. Ne var ki, dava dilekçesinde eşyaların isimleri sayılmış ise de, bu eşyaların evlilikten önce mi sonra mı alındığı, kim tarafından edinildiği, fatura, belge ve makbuzlarının bulunup bulunmadığı konusunda Mahkemece herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi, değer kaybı göz önünde bulundurularak herhangi bir değer tespiti de bulunmamaktadır. Bir bakıma eşyalar kim ya da kimler tarafından alınmış, ise ona ait olduğu kural olarak kabul edilir. Tanık ve yazılı belge dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Öncelikle eşyalara ait tarafların fatura, makbuz, yazılı belge vb.nin bulunup bulunmadığının bildirilmesi ve dosyaya sunulması için taraflara bu konuda süre ve imkan tanınması, buna göre durumun öncelikle değerlendirilmesi, bu tür belgelerin bulunmaması ve dinlenen tanık beyanlarıyla da olayın açıklığa kavuşmaması halinde davacı taraf dava dilekçesinde “her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline de dayandığının kabulüyle bu konuda davacı tarafın yemin teklif etme hakkını kullanıp kullanmayacağı ve teklif etmek istedikleri taktirde davalı tarafından yemin teklifini kabul edip etmeyeceği yönünden imzalı beyanları alındıktan sonra yeminin eda edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eşyaların da bağış niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle eşyalarla ilgili davanın da reddine karar verilmesi doğru değildir.
Muriste eşyalar bakımından da bağış kastı ve iradesini gösteren en ufak bir emareye dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Mahkemenin bu yöndeki gerekçesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 04.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.