
Esas No: 2015/24395
Karar No: 2016/818
Karar Tarihi: 26.01.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/24395 Esas 2016/818 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum ve davacı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava dışı işverene ait işyerinde 03.04.1986 tarihinde çalışmaya başladığı yönünde hakkında düzenlenen sigortalı işe giriş bildirgesi 11.04.1986 günü davalı Kuruma verilen davacının bildiriminin yapılmayıp sigorta priminin de ödenmediği, bildirgedeki kimlik bilgilerinin davacıya ait olduğu, sigorta sicil numarasının daha sonraki hizmetlerinde de kullanıldığı belirgin bulunmakla, davada istem 03.04.1986 günü hizmet akdine dayalı çalışıldığının ve anılan tarihin sigortalık başlangıcı olduğunun tespitine ilişkindir.
1)506 sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, bu Kanunun 79/10. maddesine dayalı olan ve hizmet tespiti davası olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup bunun doğal sonucu olarak da söz konusu 1 günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Yöntemince düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilen sigortalı işe giriş bildirgesi, ilgilinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de sigortalılığın kabulü açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez ve bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli başka kanıtlar aranmalıdır.
Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla öncelikle davalı işyerinin 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamına alındığı tarih tespit edilmeli, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu saptanmalı, hizmeti ortaya koyabilecek belgeler, Kurum görevlileri tarafından
düzenlenen rapor ve tutanaklar getirtilmeli, davalı iş yeri ile aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yeniden kolluk marifetiyle yöntemince belirlenerek bu kişilerin bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgili vergi dairesine yazı yazılarak davalı işverenin yükümlülük ve faaliyet durumu saptanmalı, böylelikle toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
2)Yine 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde "Bu maddenin uygulanmasında;18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi,18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir" hükmü öngörülmüştür. Maddedeki "malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar" sözcüklerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tabi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan davacının, aynı Kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmadığı da belirgindir. Bu nedenle, 01.01.1969 doğumlu olan davacı yönünden sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşın doldurulduğu 01.01.1987 olarak kabulü, bu tarihten önceki hizmet sürelerinin ise, yalnızca prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gereğinin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3) Somut davada Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği halde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 326. (HUMK 417.) maddesine göre davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin yasal bir zorunluluk olduğu gözetilmeksizin davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum ve davacı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.