10. Hukuk Dairesi 2015/23541 E. , 2016/816 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, hak sahibi konumundaki davalıya yersiz olarak ödenen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği üzere davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 02.02.2010 tarihinde kesinleşen davalıya, yaşamını yitiren ve 506 sayılı Kanunun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm (yetim) aylığının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davacı Kurumca kesilerek, 17.05.2011-19.11.2012 döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuku işlemi tesis edildiği anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56"ncı maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Öncelikle belirtilmelidir ki, inceleme konusu hükmün Anayasa"ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi"nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Fıkra, oldukça sade biçimde kaleme alınmış, madde başlığında “bağlanmayacak” sözcüğüne yer verildikten sonra fıkra metninde “bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir” ibareleri kullanılmış, böylelikle, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte
yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
Somut olayda; davalı ve eşinin 02.02.2010 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma ilamında davalı ve eşinin adreslerinin aynı yer Tarlaağzı Köyü bila sayılı yer olduğu, boşanma kapsamında davalı yada müşterek çocuk için herhangi bir nafaka talebi bulunmadığı ve devamında davalı ve eşinin 22.11.2012 tarihinde yeniden evlendikleri; 30.05.2013 tarihli ve 2013/350 sayılı sosyal güvenlik denetmeninin hazırlamış olduğu rapora göre davalı ve eşinin ayrı olarak yaşadıklarını iddia ettikleri ... köyü muhtarlarının tarafların boşandıklarından bilgileri olmadığına, sonradan duyduklarına ilişkin imzalı beyanları ile imzadan imtina etmiş olsa da boşandıklarından haberi olmadığını beyan ettiği tanzim edilen tutanaktan anlaşılan davalının eşinin kardeşinin açıklaması; 21.04.2011"e kadar davalı ve eşinin adreslerinin boşanma ilamında yazılı aynı yer olduğunu gösterir Adres Geri İzleme Raporu; davalı ve eşinin 2007 yılı genel seçimleri ve halk oylamasında aynı yer sandık ve ardışık sıra ile ve diğer dava konusu dönem içerisindeki seçimlerde ise
aynı sandık sırasında kayıtlı olduklarını gösterir seçim kurulu seçmen kayıtları, yine davalı ve eşinin dava konusu dönemin de yer aldığı abonelik adreslerinin aynı yer olduğunu gösteren ... kayıtları karşısında, Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de dosya arasında bulunan bilgi ve belgeler mahkemenin gerekçesi ile örtüşmemektedir.
Mahkemece yapılacak iş; öncelikle Kurum tarafından tanzim olunan denetim raporunun aksi ispat oluncaya değin geçerli belgelerden olduğu gözetilmek suretiyle, davalı ve eşinin Adres Bilgileri Raporunda kayıtlı oldukları adresler yönünden her iki köy için dava konusu dönemi kapsayacak şekilde geniş kapsamlı, titizlikle ve gerekirse bilgi edinilen şahısların isim yada sıfatları da tutanağa eklenmek suretiyle yeniden Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı; dava konusu dönem içerisinde görev yapan mahalle/köy muhtar ve azalarının kanaat edinmeye yetecek sayıda tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çelişki oluşursa giderilmeye çalışılmalı ve Kurum kapsamında beyanları alınan muhtarların huzurda alınan aksi yöndeki beyanları arasındaki çelişki giderilmeli, bu hususta gerekirse denetim raporunu tanzim eden denetmenler tanık sıfatıyla dinlenilmeli; medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, davalı ve eşinin 22.11.2012 tarihinde yeniden evlendikleri de gözetilerek, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.