Hukuk Genel Kurulu 2017/2431 E. , 2021/1097 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Amasya Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... İdaresi vekili dava dilekçesinde; dava konusu 937 parsel sayılı taşınmazın 2006 yılında 123 nolu Orman Komisyonu tarafından 6831 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmaları sonucunda orman tahdit sınırları içinde kaldığını, tutanakların itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, dava konusu yerin hava fotoğrafları, amenajman planı ve 1/25000 ölçekli memleket haritasında orman sayılan yerlerden olduğunu, orman kadastrosundan önce alınan tapuların hukukî geçerliliğinin bulunmadığını ve bu yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek taşınmazın orman tahdit sınırları içerisinde kalan tapusunun iptali ile müdahalenin önlenmesine, orman vasfı ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... 09.07.2010 tarihli duruşmadaki beyanlarında; taşınmazın orman tahdidi içinde kalan kısmı için davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
6. Davalılar ... ve ...; yargılamaya katılmamış, savunmada bulunmamışlardır.
Yerel Mahkeme Kararı:
7. Amasya Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.02.2012 tarihli ve 2010/923 E., 2012/189 K. sayılı kararı ile; dava konusu 937 parsel sayılı taşınmazın davalıların miras bırakanı adına hükmen tesciline karar verildiği, sonrasında yapılan orman kadastro çalışması sonucunda bu hüküm dikkate alınmadan taşınmazın orman tahdit hattı içerisine alındığı, kadastro işleminin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı, kadastro görevlilerince kesin hükümlerin re"sen dikkate alınması gerektiği, dikkate alınmaması hâlinde kesin hüküm tahdidin re"sen iptali sonucunu doğurmasa da hak düşürücü sürenin dolmaması durumunda kesin hükmün varlığının mahkemece yok sayılamayacağı gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Amasya Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... İdaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince 25.01.2013 tarihli ve 2012/10547 E., 2013/336 K. sayılı kararı ile; "… Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 2006 yılında yapılıp, sonuçları 16.10.2006 ilâ 16.04.2007 tarihlerinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşmiştir.
Vermiş Köyünde 1982 yılında yapılıp 13.03.1984 ilâ 11.04.1984 tarihleri arasında ilân edilen genel kadastroda 937 parsel sayılı taşınmaz, tarla olarak davalıların murisi Hurşit Erzurumluoğlu adına tesbit edilmiş; tesbite, Orman Yönetimi tarafından komisyona itirazda bulunulmuş, komisyonca itiraz hakkında yetkisizlik kararı verilerek tutanak ve ekleri Tapulama Mahkemesine devredilmiş, Amasya Kadastro Mahkemesinin 22.06.1995 tarih ve 1994/35-1995/32 sayılı kararı ile davanın reddine, 937 parsel sayılı taşınmazın Hurşit Erzurumluoğlu adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12.05.1998 tarih ve 1998/4204-4689 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Davacı ... Yönetimi, kesinleşmiş tahdide dayalı olarak dava açmıştır. Bir yerde orman kadastrosu yapılmışsa, kural olarak: bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir. Orman kadastro komisyonlarının sınırlandırma sırasında kesinleşmiş mahkeme kararlarını dikkate alması, bunlara riayet etmesi gerektiği hususu kuşkusuzdur. Dikkate alınmadığı, görülmediği ya da uygulanması unutulduğu takdirde, ilgililer buna karşı kanunun öngördüğü süre içerisinde tahdide itiraz davası açabilirler. HGK"nın 20/03/1996 gün ve 1995/20-1086 - 174 sayılı kararında da belirtildiği gibi, kesin hükmün varlığının tahdidin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Kesin hüküm, davalılar tarafından 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içersinde açılacak orman kadastrosuna itiraz davasında gözönünde bulundurulabilir.
Somut olayda, mahkemece davalılar tarafından 2006 yılında yapılan orman kadastrosuna itiraz davası açılıp açılmadığı araştırılmadan davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece, davalılar tarafından orman kadastrosuna itiraz davası açılıp açılmadığı belirlenerek açılmış ise orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesi ve o davanın sonucuna göre karar verilmesi, açılan bir dava bulunmaması halinde kesinleşmiş tahdite göre davanın çözümlenmesi gerekmektedir…" gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Amasya Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.01.2015 tarihli ve 2013/893 E., 2015/56 K. kararı ile; kesin hüküm her iki taraf açısından bağlayıcı olduğundan sadece davalıların açacağı davada değil davacı ... İdaresinin açtığı eldeki davada da re"sen göz önünde tutulması gerektiği, kaldı ki orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarının 2006 yılında yapıldığı, davalıların tahdidin iptaline yönelik dava açma hak ve sürelerinin de devam ettiği, hak düşürücü sürenin de geçmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı ... İdaresi tarafından kesinleşmiş tahdide dayalı olarak açılan eldeki davada, mahkemece davalılar tarafından orman kadastrosuna itiraz davası açılıp açılmadığı araştırılmadan, taraflar arasında görülen Amasya Kadastro Mahkemesinin 22.06.1995 tarihli ve 1994/35 E., 1995/32 K. sayılı kararı re"sen göz önünde bulundurularak davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Ülkemizin bazı bölgelerinde 3116 ve 6831 sayılı Orman Kanunları"na göre orman kadastrosunun yapılıp kesinleşmesinden yıllar sonra aynı yerde 2613 veya 766 sayılı Kanun hükümlerine göre arazi (tesis) kadastrosunun, bazı bölgelerde ise, arazi kadastrosunun yapılmasından yıllar sonra orman kadastrosunun yapılmış olduğu, bazı bölgelerde orman kadastrosu yapıldığı hâlde, hâlen arazi kadastrosunun yapılmamış, ya da daha önce arazi (tesis) kadastrosu yapıldığı hâlde, hâlen o yerde orman kadastrosunun yapılmamış olduğu görülmektedir.
14. Bu itibarla, orman iddiasıyla Hazine ve Orman İdaresince açılan tapu iptali ve tescil davalarında orman araştırması; taşınmaz hakkında 6831 sayılı Kanun"a göre yapılıp kesinleşmiş bir orman kadastrosu bulunup bulunmadığı dikkate alınarak yapılmaktadır. Tapuda kayıtlı olan ve hakkında 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunan bir taşınmaza karşı, Hazinece veya Orman idaresince orman iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davalarında, mahkemece orman araştırması, 6831 sayılı Kanun"a göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu esas alınarak yapılır.
15. Bu hâlde, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede yapılan orman tahdidine ve varsa aplikasyon, ile düzeltme çalışmalarına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği dosyaya getirtilerek, Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından dosyanın durumuna göre seçilecek bir veya üç orman mühendisi bilirkişi ve bir fen elemanı aracılığıyla keşif yapılarak, orman sınır noktaları, tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, orman sınır noktaları bulunup röperlenmesi, tutanaklardaki anlatımların değerlendirilmesi; tutanaklarla tahdit haritası arasında çelişki bulunup bulunmadığının belirlenmesi; çelişki bulunmakta ise çekişmeli parsel yönünden tahdit tutanakları ile haritalar arasındaki çelişki tahdit tutanaklarına değer verilmek suretiyle giderilecek şekilde müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak, açıklamalı, krokili rapor alınması ile sonuca gidilmelidir.
16. Dava konusu taşınmaz hakkında tapu malikleri lehine; orman idaresinin de taraf olduğu ve orman idaresi aleyhine kesin hüküm teşkil eden bir mahkeme kararı bulunduğu hâllerde, orman kadastro komisyonlarının sınırlandırma sırasında kesinleşmiş mahkeme kararlarını dikkate alması ve bunlara riayet etmesi gerektiği hususu kuşkusuzdur. Dikkate alınmadığı, görülmediği yada uygulanması unutulduğu takdirde ilgilileri buna karşı yasanın öngördüğü süre içerisinde tahdide itiraz davası açabilirler. Kesin hükmün varlığı tahdidin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Yanlışlığın hak sahipleri tarafından süresinde açılacak bir dava ile düzeltilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 20.03.1996 tarihli ve 1995/20-1086 E., 1996 / 174 K. sayılı kararı).
17. Hak sahipleri tarafından 6831 sayılı Kanun"un 11. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde orman kadastrosuna itiraz edilerek dava açılmamış ise, kesinleşen orman sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitirmiş olacağından, taşınmazın hâlen orman sınırları içinde bulunduğunun kabulü gerekir. Hak düşürücü süreden sonra açılan davada kesin hükmün varlığı ileri sürülemez.
18. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; dava konusu 937 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun"un 2/B madde uygulaması 2006 yılında yapılmış, sonuçları 16.10.2006 ilâ 16.04.2007 tarihlerinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Davacı ... İdaresi 02.06.2010 tarihinde kesinleşmiş tahdide dayalı olarak eldeki davayı açmıştır.
19. Dava konusu taşınmazın bulunduğu Vermiş Köyü"nde 1982 yılında 766 sayılı Tapulama Kanunu"na göre yapılıp 13.03.1984 ilâ 11.04.1984 tarihleri arasında ilân edilen tapulama çalışmalarında, dava konusu 937 parsel sayılı taşınmaz, tarla olarak davalıların murisi .... adına tespit edilmiş; tespite, Orman İdaresi tarafından komisyona itirazda bulunulması üzerine komisyonca itiraz hakkında yetkisizlik kararı verilerek tutanak ve ekleri Tapulama Mahkemesine devredilmiştir. Amasya Kadastro Mahkemesinin 22.06.1995 tarihli ve 1994/35 E., 1995/32 K. sayılı kararı ile Orman İdaresi tarafından açılan davanın reddine, 937 parsel sayılı taşınmazın tespitte olduğu gibi ...adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.05.1998 tarihli ve 1998/4204 E., 1998/4689 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
20. Yukarıda da ifade edildiği üzere (§16), dava konusu taşınmaz hakkında tapu malikleri lehine, orman idaresinin de taraf olduğu ve orman idaresi aleyhine kesin hüküm teşkil eden bir mahkeme kararı bulunduğu hâllerde, orman kadastro komisyonu tarafından dikkate alınmadığı, görülmediği yada uygulanması unutulduğu takdirde, kesin hükmün varlığı tahdidin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Orman kadastro komisyonu tarafından yapılan tahdidin iptali için hak sahipleri tarafından hak düşürücü süre içerisinde tahdide itiraz davası açılması gereklidir.
21. Bu durumda mahkemece, hak sahipleri olan davalılar tarafından 2006 yılında yapılan orman kadastrosuna itiraz davası açılıp açılmadığı belirlenerek, açılmış ise orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesi, açılan bir dava bulunmaması hâlinde kesinleşmiş tahdide göre davanın çözümlenmesi gerekirken davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
22. Hâl böyle olunca, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı ... İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.