8. Hukuk Dairesi 2018/1912 E. , 2019/3281 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından esasa yönelik, davacı vekili tarafından tavzih kararına yönelik temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen mallar nedeniyle toplam 300.000,00 TL alacağın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüyle 81.849,86 TL alacağın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine; 01.12.2017 tarihli tavzih kararı ile de davalı lehine vekalet ücretine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından sadece tavzih kararına yönelik olarak, davalı vekili tarafından ise esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
1. Davacı vekilinin tavzih kararına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Bilindiği üzere; hükümlerin tavzihi, hükmün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkralar ihtiva etmesi halinde, hükmün gerçek anlamının meydana çıkarılması için başvurulan bir yoldur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 305. maddesinde) (HUMK. mad. 455) “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.” denilmektedir.
Yukarıda belirtildiği gibi, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça, verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hâkim burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir.
Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir (YHGK’nin 14.6.1967 tarihli ve 1967/9–462 E. 300 K.sayılı ilamı).
Özellikle belirtilmelidir ki, hâkim, tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip, bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi, hüküm verirken unutmuş olduğu vekâlet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dâhil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu anlatımlardan çıkan netice; tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, cilt 5, Altıncı Baskı şehir 2001 cilt 5, s. 5270 vd.)
O halde, Mahkemece gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yer verilmeyen bir hususun, tavzih kararı ile hüküm fıkrasına ilave edilmesi usul ve yasaya uygun olmadığından 01.12.2017 tarihli tavzih kararının bozulmasına karar verilmiştir.
2. Davalı vekilinin asıl karara ilişkin temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
a. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, Mahkemece bozma gereklerine uygun biçimde hüküm verildiğine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b. Hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK mad. 26).
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde davacı tarafın dava dilekçesinde faiz talebi olmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte alacağa karar verilmesi hatalı olmuştur (HMK mad. 26).
Ayrıca, Mahkemenin 31.05.2010 tarihli kararında taşınmaz nedeniyle 43.500,00 TL alacağın tahsiline yönelik kısmının Dairenin 30.11.2010 tarihli kararı ile onanmasına karar verildiğinden kesinleştiği anlaşılmakla, taşınmaz nedeniyle kabul edilen alacak miktarının toplam alacağa dahil edilerek taşınmaza yönelik miktar yönünden yeniden hüküm kurulması da hatalı olmuştur.
Kabule göre de, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup, reddedilen miktar üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT gereğince avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken avukatlık ücreti hükmedilmemesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin tavzih kararına yönelen temyiz itirazları yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle yerinde görüldüğünden, temyize konu 01.12.2017 tarihli tavzih kararının BOZULMASINA, davalı vekilinin asıl hükme yönelen temyiz itirazları yukarıda 2.b. bentte gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin asıl hükme yönelen diğer temyiz itirazlarının yukarıda 2.a. bentte gösterilen sebeplerle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 27.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.