Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından sözleşmeye dayalı olarak ilamsız takip yapılmış, örnek 7 numaralı ödeme emri 14.08.2009 tarihinde borçluya tebliğ edilmiştir. Borçlu ise yasal 7 günlük süreden sonra 24.08.2009 tarihinde icra dairesine vekili vasıtasıyla itiraz dilekçesi vererek borca itiraz ettiği gibi aynı tarihte de icra mahkemesine yaptığı başvuruda, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkemece duruşma açılmaksızın yapılan inceleme neticesinde, "muhtarlık yazılarından borçlunun tebligat yapılan adreste ikamet ettiğinin anlaşıldığı, tebliğ işlemi sırasında komşuya haber verildiği, komşunun imzadan imtina ettiği, TK.20-21, Tüzüğün 26-27-28.maddelerine riayet edildiğinden" bahisle şikayetin reddine karar verilmiştir.
İcra dosyasında borçluya ödeme emrinin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 21.maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21.maddesinde; "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" hükmü yer almaktadır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin birinci fıkrasında; "Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir" hükmü öngörülmüştür.
Burada Tüzüğün 28.maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucuna tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı. Hakim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adreste kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespit halinde ise Tüzüğün 28.maddesinin 2, 3, 4.fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla Tüzüğün 28.maddesine öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere, sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği "tevsik edilmeden" Tebligat Kanunu"nun 21.maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlenmesi yanında mumamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.
21.maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmanın mutlaka yapılmasına ve belgelenmesine bağlıdır.(HGK.nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-773/17 sayılı kararı)
Somut olayda tebliğ işleminin, "bildirilen adreste tevziat saatlerinde kimsenin bulunmaması üzerine tebliğ imkansızlığı nedeniyle tebligat mahalle muhtarına verilerek haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılıp durum en yakın komşusuna haber verilmiştir. Imzadan imtina edilmiştir" şeklinde yapıldığı anlaşılmıştır.
Görüldüğü gibi tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunup bulunmadığı, şayet adreste bulunmuyor ise bulunmama nedeni yukarıda ifade edildiği üzere araştırmadan tebligatı mahalle muhtarına yapmıştır.
Bu durum karşısında sözü edilen tebligat usulüne uygun değildir. Ancak 7201 Sayılı Kanunun 32.maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. O halde mahkemece şikayetin kabulü ile 7201 Sayılı Kanunun 32.maddesi gereğince öğrenme tarihi olarak bildirilen 18.08.2009 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü yerine yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.
SONUÇ :Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 30/03/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.