4. Hukuk Dairesi 2010/10997 E. , 2012/1741 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... Yatırım San. ve Tic. A.Ş. vd. aleyhine 18/09/2008 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/11/2009 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... Yatırım San. ve Tic. A.Ş. ile ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne ve değer itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davalılar ... ve ... Yatırım San. Ve Tic. AŞ den ödetilmek üzere istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, gösterilen davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
Dava konusu haber, ... gazetesinin 12.07.2008 günlü sayısında “Müdüre Bak”, “Böyle rezalet görülmüş müdür” başlıklarıyla okuyucuya sunulmuş olup davacının, okul müdürü olarak görev yaptığı ... ili ... ilçesi ... Lisesinde okul aile birliği başkan yardımcısı ve üyesinin şikayet dilekçeleri ile okulda yaşandığı iddia olunan olaylar okuyucuya aktarılmıştır.
Dosya içeriğinden, okul aile birliği başkan yardımcısı ve muhasip üyesinin 23.06.2008 günlü, onyedi sayfadan ibaret şikayet dilekçesi ile davacı hakkında Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’na, Çankaya Kaymakamlığına şikayetçi oldukları, söz konusu şikayet dilekçesi üzerine davacı hakkında 14.07.2008 günü soruşturma izni verildiği, MEB müfettişlerince yapılan soruşturma sonunda davacı hakkında iddia olunan bir takım suçlamalar nedeni ile disiplin yönünden cezalar önerildiği, idari yönden de müdürlük görevinden alınmasının teklif olunduğu anlaşılmaktadır.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda; okul müdürü olarak görev yapan davacının okulda öğretmenler arası gruplaşmalara neden olmasına, öğretmen ve öğrencilere hakaret etmesine, sınav salonlarında gerekli önlemleri almayarak şaibeye sebep olmasına, kızının ders notunu yükseltmek için öğretmeni ile konuşmasına, okul bahçesinde mangal yakarak alkollü içki içmesi, bilgisayar odasında futbol maçı izleyip alkollü içki içmeye devam etmesine ve devam eden nedenlere ilişkin olduğundan davalı yazar yazı başlıklarında okuyucunun dikkatini çekmek amacı ile bir takım nitelendirmelerde bulunmuştur. Gazetecilik tekniği gereği kullanılan dikkat çekici başlık ve üslup özle biçim arasındaki dengeyi bozar nitelikte bulunmamaktadır. Nitekim davacı hakkında yayında belirtilen hususlarda soruşturma yapılmış ve davacıya disiplin cezası önerilmiştir. Soruşturma safhasında dinlenmiş bulunan bazı tanıklar, davacı hakkındaki isnatları doğrular nitelikte beyanda bulunmuşlardır.
Şu durumda, davacı hakkındaki şikayet dilekçeleri, bu dilekçeler uyarınca yayın tarihinden sonra açılan idari soruşturma dosyası düşünüldüğünde, dava konusu yayının yayınlandığı tarih itibari ile görünür gerçekliğe uygun olduğu, ayrıntı niteliğindeki bir takım beyanların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun dikkatini çekmeye yönelik olduğu, görünür gerçekliği değiştirmediği, yayımlanmasında toplumsal ilgi bulunduğu, konu ile anlatım biçimi arasındaki düşünsel bağın kopartılmadığı, yayının tümü itibari ile hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/02/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.