Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3949 Esas 2020/6426 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3949
Karar No: 2020/6426
Karar Tarihi: 03.11.2020

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3949 Esas 2020/6426 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/3949 E.  ,  2020/6426 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki 6183 sayılı Yasa’ya dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı Hazine vekili, davalı borçlu şirketin kamu alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazın şirket müdürü ... ’in eşi ... ’a 11.02.2009 tarihinde sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
    Davalı borçlu şirket vekili, müvekkilinin mal kaçırma amacının olmadığını, borçlarını ödeme amacı ile taşınmazını sattığını belirterek, haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.
    Mahkemece, 6183 sayılı Yasa’ya dayalı olarak dava açabilmesi için öncelikle kesinleşmiş ve muaccel hale gelmiş bir kamu alacağının bulunması gerektiği, bir başka deyişle ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmiş olması ve bu ödeme emrinin kesinleşmiş olması gerektiği, dosya kapsamındaki tüm deliller incelendiğinde davacının davasına dayanak yaptığı vergi borçlarının dava konusu taşınmazın satışının yapıldığı tarihten sonra kesinleşip muaccel hale geldiğinin anlaşıldığı, davacının davasını ispat edemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    6183 sayılı Yasa’ya dayalı olarak açılan tasarurfun iptali davaları da İİK’nun genel hükümlerine göre açılan tasarrufun ipali davaları gibi, tasarurfun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması ve amme borçlusu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması gerekir. Ancak borcun doğumu takibin kesinleşme tarihi değil takibe konulan vergi borcunun yasal olarak ödenmesi gereken zamandır.
    Somut olayda, davalı borçlu şirket hakkındaki 2008 yılında doğan vergi borçları ile ilgili olarak 20.09.2008 tarihinde takibe geçilmiş, ödeme emri 29.06.2009 tarihinde tebliğ edilerek takip kesinleşmiştir. İptali istenilen tasarruf ise borcun doğmundan sonra 11.02.2009 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu durumda mahkemenin, vergi borçlarının dava konusu taşınmazın satışının yapıldığı tarihten sonra kesinleşip muaccel hale geldiği yönündeki tesbiti isabetli değildir.
    Öte yandan, 6183 sayılı Yasa’nın 30. maddesine göre kamu alacaklarının bir kısmını veya tamamının tahsiline olanak bırakmamak amacı ile borçlu tarafından bir taraflı tasarruflar ile borçlunun maksadını bilen veya bilmesi gereken kimseler ile yaptığı tasarruflar geçersizdir. Bu anlamda borçlu şirketin yöneticisinin eşi olan üçüncü kişinin borçlu şirketin mali durumunu bilmemesi de yaşam deneyimlerine uygun değildir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve bilirkişi aracılığı ile davalı üçüncü kişinin taşınmazı satın aldığı 11.02.2009 tarihindeki şirket kamu borcunun tesbiti yapılarak, tesbit edilen bu miktar ile sorumlu olacak şekilde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdr.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 03/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.