Esas No: 2020/6496
Karar No: 2022/1009
Karar Tarihi: 10.02.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6496 Esas 2022/1009 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine karar vermesi talebiyle açtığı dava üzerine yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar vermiştir. Davacı şirket, takip dayanağı olan sözleşmelerden dolayı borcu olmadığını iddia etmiştir. Ancak davalı şirket, mahkemeye ibraz ettiği adi yazılı satış sözleşmesiyle davanın dayanağını ispatlamıştır. Sözleşmeye göre taşınmazların satış bedeli 104.250 Euro olarak kararlaştırılmış, bakiye bedel olan 20.850 Euro'nun tahsili için icra takibi başlatılmıştır. Davacı şirket, dayandığı yemini ispat edemeyince davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi bozma kararı vermiştir. Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Ancak karar düzeltme isteği HUMK 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirini içermediği için reddedilmiştir. Kararda, davacı şirketin borçlu olduğunun tespiti için dayanılabilecek hükümler arasında Türk Borçlar Kanunu'nun Sebepsiz Zenginleşme hükümleri de yer almaktadır. Ayrıca, davacı tarafından sunulan sözleşmenin geçerliliği konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi gereğince ceza dosyası sonucu beklenilmesi gerektiği belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 07.10.2015 gün ve 2014/431 - 2015/711 sayılı kararı bozan Daire'nin 20.11.2019 gün ve 2019/2218 - 2019/5243 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili aleyhine Antalya 13. İcra Müdürlüğü’nün 2011/8511 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin takip dayanağı sözleşmelerden dolayı davalıya bir borcunun bulunmadığını, esasen taraflar arasında akdedilen bir sözleşme olmadığını, gayrimenkullerin teminat niteliğinde davacı adına tescil edildiğini iddia ederek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, icra takibinin dayanağının 30.03.2009 tarihli sözleşmeden kaynaklı bakiye taksit alacağı olduğunu, söz konusu sözleşme uyarınca davalının davacıya ... İlçesi... Mevkii’nde bulunan ... ada 5 parsel B blok 2 ve 3 nolu bağımsız bölümleri toplam 104.250,00 Euro karşılığında sattığını, satış bedelinin 30.03.2009 tarihli sözleşmeye göre 20.850,00 Euro tutarlı taksitler halinde 5 eşit taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığını, 4 taksitin davacı tarafça ödendiğini, son taksitin ödenmediğini, söz konusu taşınmazların tapusunun davacı adına tapuda devredildiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan 10.06.2010 tarihli sözleşmenin feshi ve paranın iadesi başlıklı sözleşme içeriği ve imzanın sahte olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, icra takibinin ve davanın dayanağını teşkil eden 30.03.2009 tarihli adi yazılı satış sözleşmesinin davalı şirket ile davacı arasında imzalandığı, satışı kararlaştırılan 2 adet gayrimenkulün tapularının davacı şirket adına devredilerek adi yazılı şekilde yapılan sözleşmenin geçerli hale geldiği, davalının icra takibinin ve davanın konusunu teşkil eden sözleşme ilişkisini ispatladığı, sözleşmeye göre taşınmazların satış bedelinin toplam 104.250,00 Euro olarak kararlaştırıldığı, bakiye bedel 20.850,00 Euro'nun tahsili için icra takibi başlatıldığı, davacı tarafça dayanılan yeminin eda edildiği gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine dair hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nce bozulmasına karar verilmiştir.
Bu kez, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 55,00 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 709,50 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen davalıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 10/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davaya esas teşkil eden 30.03.2009 tarihli adi yazılı sözleşmede satıcı (davalı), alıcı ise RH Finance Oy adına Reijo Heiskanen olup 1. maddede sözleşmeye konu 2 dairenin satış bedeli 104.250 Euro'nun 5 eşit taksitte ödenmesi, 3. maddede "tapu devrinin, alıcının şirketinin üzerine veya onun noter kanalıyla belirlemiş olduğu temsilcisine" yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Sözleşmenin 3. maddesinde belirlenen tapunun alıcılar adına devredileceği şirket 24.04.2009 tarihinde ticaret siciline tescil edilen 1/100 payı Reijo Antero Haskanen, 99/100 payıda RH Finance Oy olan davacı şirket olup, 1/100 pay sahibi olan Reijo Antero Hakanen hem davacı şirketin hem de sözleşmeyi düzenleyen RH Finance Oy şirketinin temsilcisidir.
30.03.2009 tarihli sözleşmeye konu taşınmazlar, sözleşmenin 3. maddesi gereğince kurulan davacı şirkete 10.06.2010 tarihinde yine sözleşme gereğince temlik edilmiş olup alıcıların imzasını taşımadığı gibi resmi şekil şartına uyulmaması nedeni ile de geçerli bulunmayan adi yazılı sözleşme, tapu intikalinin yapılması ile hükümlerine uyulması gerekli bir sözleşme haline gelmiştir.
Sözleşme bedelinden, son taksit olan ve icra takibine konu edilen 20.850 Euronun alıcı tarafından henüz ödenmediği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sorun, bu bedelden sözleşmede alıcı olarak gözüken RH Finance Oy ve Reijo Heiskanen mi, yoksa sözleşmenin 3. maddesi gereğince alıcıların kurdukları ve alıcılarından başka hissedarı bulunmayan ve tapuyu devralan davacı şirket mi sorumlu olacaktır.
Davacı şirketin, sözleşmenin 3. maddesi gereğince alıcılar tarafından kurulmuş olmasına, sözleşmedeki alıcılar dışında davacı şirkette başka hissedar bulunmamasına ve sözleşme gereğince davacı şirketin sözleşmeye konu taşınmazları da temellük etmiş bulunmasına göre davacı şirket gerek sözleşme hükümleri gereğince ve gerekse sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre icra takibine konu borçtan sorumlu olup davacının aksi yöndeki savunması T.M.K 2. maddesi hükümlerine de aykırıdır.
Davacı, yargılamada 10.06.2010 tarihli sözleşme ile 30.03.2009 tarihli sözleşmenin taraflarınca feshedildiğini ileri sürmüş, davalı tarafça sözleşmedeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı savunulmuş, bu konuda düzenlenen raporlarda 10.06.2010 tarihli sözleşmedeki imzaların davalı yetkilisi Gunther LJ. Vinck'e ait olmadığı mütalaa edilmiş ise de 10.06.2010 tarihli sözleşme Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2016/134 Esas sayılı dosyasına konu edildiğinden 6098 sayılı T.B.K 74. maddesi gereğince ceza dosyası sonucu beklenmelidir.
Bu halde davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Daire bozma ilamının kaldırılarak yerel mahkeme kararının davacı temyizi üzerine açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.