Esas No: 2020/1616
Karar No: 2022/1003
Karar Tarihi: 10.02.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1616 Esas 2022/1003 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/1616 E. , 2022/1003 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 29.01.2020 tarih ve 2019/2719 E. - 2020/65 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacılar Polar Finance Yatırım Danşımanlığı A.Ş. ve ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.02.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılardan ... ile Polar A.Ş. vekili Av. ... ile davalı Yemekhane Ltd. Şti. vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı Yemekhane... Ltd. Şti. arasında 03.09.2012 tarihinde hisse devir anlaşması imzalandığını, bu anlaşma kapsamında müvekkillerinin, diğer davalı İstanbul Lezzet ve Sunum Akademisi Eğitim Turizm ve Dan. San. ve Dış Tic. A.Ş. (USLA)'de sahip oldukları hisselerinin tamamını davalı Yemekhane... Ltd. Şti.'ne devrettiğini, 13.09.2012 tarihinde USLA tarafından genel kurul toplantısı yapıldığını, toplantı tutanağının 3. maddesi ile müvekkillerinin sadece 2011 yılı çalışmalarından dolayı mali ve hukuki açıdan ibralarının yapıldığını, söz konusu genel kurul işlemleri anlaşmanın 5.2. maddesi uyarınca belirlenen sürede yapılmasına rağmen madde içeriğine uygun olarak müvekkillerinin ibra edilmediğini, davalıların sözleşme kapsamında belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle anlaşmanın 5.2. maddesi uyarınca 1.000.000.- TL cezai şartın muaccel hale geldiğini, söz konusu cezai şartın ödenmesi konusunda davalıların ihtar edildiğini, ihtarnamenin 30.10.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, davalıların gönderdikleri cevabi ihtarnamede cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu, cezai şartın koşullarının oluşmadığını, hangi tarihe kadar ibranın yapılması gerektiğinin sözleşmede açık olmadığını, hesap dönemi kapanmadığı için 2012 yılının tümü için ibra yapılmasının teknik olarak mümkün olmadığını, 12 Ekim 2012 tarihinde yapılan genel kurulda sözleşme kapsamında gerekli ibraların yapıldığı gerekçesiyle ödeme talebine olumsuz cevap verdiklerini, anlaşmada belirtilen süre geçtikten sonra yapılan genel kurul ile eksikliklerin tamamlanmaya çalışılmasının davalıları hukuki sorumluluktan kurtarmayacağını iddia ederek 1.000.000.- TL tutarındaki cezai şartın, 06.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı İstanbul Lezzet ve Sunum ... A.Ş. vekili, müvekkili şirketin yedi ortaklı olup işbu ortaklardan iki tanesinin sermaye şirketi, diğer beş tanesinin ise gerçek kişi olduğunu, şirket ana sözleşmesine göre şirket hisselerinin tamamının nama yazılı olup şirket hisselerinin A, B, C ve D grubu olmak üzere düzenlendiğini, şirketin A grubu hissedarlarının Korkut Anıç ve Cedide Müjen Ağaoğlu Anıç, B grubu hissedarlarının ise davacılar olduğunu, davacı gerçek kişilerin aynı zamanda davacı şirketin de ortakları olduğunu, şirketin C grubu hissedarlarının ise diğer davalı Yemekhane... Ltd. Şti. ile Mevlüde Aygün Ugan olduğunu, kuruluş aşamasında şirkette D grubu hissesi ile hissedar olan kişinin hissesini devrederek şirketten ayrıldığını, davalı USLA'nın faaliyetlerine başlayabilmesi için özellikle yemek pişirme eğitiminin verileceği binanın gerekli makine ve aletlerle donatılıp hazırlanabilmesi için ciddi bir yatırıma ihtiyaç duyduğunu, A ve B grubu hissesine sahip büyük ortaklar arasında anlaşmazlıklar çıktığını, şirketin temsilde çoğunluk hisseye sahip A ve B grubu hissedarları arasında çıkan anlaşmazlıklar sebebiyle karar alamaz duruma geldiğini, bunun üzerine şirketin günlük işleyişini sürdürebilmesi ve yapılan yatırımların boşa gitmemesi amacıyla şirket sermayesinin artırılması konusunda ortakların mutabakata vardıklarını, B grubu hissedarları olan davacıların uzlaşmaz tutumunu devam ettirmesi, sermaye artışının bir türlü yapılamaması nedeniyle A grubu hissedarları şirketin günlük faaliyetlerini sürdürebilmesi için gereken parayı temin amacıyla gerekli girişimlerde bulunduklarını ve şahsi olarak şirket adına harcama yaptıklarını, bu sebeple davalı USLA ve diğer davalı Yemekhane Ltd. Şti.'ndeki davacılara ait hisselerin satın alınmak suretiyle davacıların bu şirketten ayrılmaları konusunda tarafların anlaşmaya vardığını, ağır şartları içeren hisse devir sözleşmesini kabul ettiklerini, müvekkillerinin davacıları ibra taahhüdünü yerine getirdiğini, hisse devir sözleşmesi tarihinden 10 gün sonra 13 Eylül 2012 tarihli olağanüstü genel kurul ile davacıların ibrasının usulüne uygun gerçekleştirildiğini, 12 Ekim 2012 tarihli genel kurulda da yine davacıların ibrası yönünde karar alındığını, yönetim kurulu üyelerinin belirli bir yıldaki faaliyetlerinin ibrasının ancak o yılın tamamlanmasını müteakip hazırlanacak bilanço ve yıllık faaliyet raporlarının tamamlanması ile mümkün olabileceğini, davacıların cezai şart istemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacıların geç ibrası sebebiyle zarara uğramadıklarını, zarar tehlikesi altında da bulunmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Yemekhane... Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin catering ve ziyafet hizmeti veren bir şirket olduğunu, 2011 yılında aralarında davacıların da bulunduğu diğer ortaklarla birlikte davalı şirkete kurucu ortak olarak katıldığını, şirketin kuruluş aşamasında C grubu hissedar olarak şirkete katılan müvekkilinin hissesinin diğer hissedarlara göre daha az olup USLA'nın çoğunluk hisselerinin A ve B grubu hissedarlara ait olduğunu, USLA'nın kuruluş aşamasında faaliyetlerine başlayabilmesi için ciddi bir miktarda yatırım yapma gereğinin hasıl olduğunu, A ve B grubu hissedarlar arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle USLA şirketinin kirasını ödeyemez duruma düştüğünü, icra tehdidi ile karşı karşıya kaldığını, USLA'nın içine sürüklendiği mali problemlerin müvekkili şirketin kredibilitesine zarar verir hale gelmesi nedeniyle B grubu hissedarlarının hisse satışı için talep ettiği ücreti kabul etmek zorunda kaldığını, buna ilaveden B grubu hissedarlarının USLA'nın işleyişini engellemesi, kiralanan binadan tahliye riski olmak üzere diğer alacaklıların da USLA aleyhine takipler başlatması nedeniyle müvekkili şirketin ve diğer davalı USLA'nın davacıların hisselerini devralarak şirketten çıkmalarını temin için ağır hisse devri sözleşmesi koşullarını kabul etmek zorunda kaldıklarını, müvekkilinin davacıları ibra etme taahhüdünü yerine getirdiğini, ara bilançoya dayanan bir ibra kararının gerçek bir ibra sayılamayacağını, hisse devir sözleşmesi tarihinden 10 gün sonra 13 Eylül 2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında davacıların ibrasının usulüne uygun gerçekleştirildiğini, 12 Ekim 2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında da yeni bir ibra kararı alındığını, bir hesap yılı tamamlanmadan gerçek bir ibradan söz edilemeyeceğini, davacıların gerek 2011 yılı ve gerekse 2012 yılı için ibra edilmiş olmalarına rağmen huzurdaki davayı haksız olarak ikame ettiklerini, davacıların kötü niyetli olup cezai şart talep etmelerinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davacıların herhangi bir zararı bulunmadığı gibi zarar tehlikesi altında da olmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davacılardan ... vekili, 15.05.2015 havale tarihli dilekçesiyle davasından feragat etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.2. maddesine göre, hisse devir tarihinden itibaren 30 gün içerisinde toplanacak genel kurul toplantısında, hisse devir tarihi öncesinde görev yapmış yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle ibraları konusunda karar alacakları, belirtilen süre içerisinde genel kurul yapılıp ibra işlemleri tamamlanmadığı taktirde 1.000.000,00 TL tutarında cezai şartın ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği, taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin yapıldığı 03.09.2012 tarihinden sonra 13.09.2012 tarihinde davalı USLA şirketinin genel kurul toplantısı yaptığı, davacıların 2011 yılı faaliyetlerinden dolayı ibrasına dair karar alındığı, 12.10.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında da davacıların 03.09.2012 tarihine kadar olan mali ve idari işlemleri nedeniyle ibra edildikleri, yine 22.03.2013 tarihinde düzenlenen olağan genel kurul toplantısında da davacıların şirketin kuruluşundan, hisselerini devrettikleri tarihe kadar yürüttükleri yönetim kurulu üyelikleri sebebiyle ibralarına karar verildiği, TTK'nın 558/2. maddesine göre, genel kurulda ibraya ilişkin olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek pay iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava haklarının ortadan kalktığı, ibranın hukuki niteliği itibariyle ibra kararının alınabilmesi için her hesap dönemi için bilançoların ve faaliyet raporlarının çıkartılması, bunların genel kurulda okunması, tartışılması ve görüşülmesinin zorunlu olduğu, her ne kadar özel ibra kararı alınmasına yasal bir engel yok ise de fiili uygulamanın bu şekilde gerçekleştiği ve ibranın mali yıl tamamlandığında bir sonraki yıl hesap döneminin ilk üç ayında yapıldığı, bu kapsamda ibranın 2011 yılı çalışmalarından dolayı bir aylık süre içesinde yapıldığı, 01.01.2012-03.09.2012 tarihleri arasında mali ve idari işlemlerdeki ibra yönünden 2012 yılı bilançosu onaylanmadan ve tamamlanmadan faaliyet raporu ve bilançolar tamamlanıp genel kurulda müzakereye açılarak oylanmadan ibra kararının verilmesine hukuken imkan bulunmadığı, TTK'nın 644 ve 420. maddelerinin ibra kararını düzenlediği ve toplantının bir ay sonraya bırakılabileceği hususunun yerleşmiş bir uygulama olduğu, bu sebeple hesap dönemi sona ermeden 03.09.2012 tarihine kadar olan işlemler nedeniyle davacıların ibra edilmelerine dayalı sözleşmeye konulan cezai şartın geçersiz olduğu, TTK'nın 559. maddesine göre kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin şirketin kuruluşundan ve sermaye artımından doğan sorumluluklarının, şirketin tescil tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamayacağı, bu düzenlemenin kesin nitelikte olup buna aykırı olan kararların yoklukla malul olduğu, USLA'nın 2011 yılında kurulduğu, davacıların da bu şirketin kurucu ortak ve kurucu yönetim kurulu üyeleri olduğu, devir sözleşmesinde öngörülen ibra edilmeme halinde cezai şart ödeneceğine ilişkin düzenlemenin aynı zamanda kurucu ortak ve kurucu yönetim kurulu üyeleri olan davacıların kuruluştan kaynaklı ibralarını da kapsadığı, sözleşmenin bu hükmünün TTK'nın 559. maddesindeki emredici düzenlemeye aykırılık teşkil ettiği, kanunun açık emredici hükmüne aykırı olan cezai şart düzenlemesinin bu sebeple geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ... vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacılardan ... 15.05.2015 tarihinde davasından feragat etmesine rağmen bu davacı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken diğer davacılar ile birlikte esastan reddine karar verilmesinin usule uygun olmadığı, bu konudaki istinaf nedeni haklı olup ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu yönden düzeltilmesi gerektiği, davacılar ile davalı alıcı Yemekhane Yiyecek ve İçecek ... Ltd. Şti. ve diğer davalı İstanbul Lezzet ... A.Ş. arasında 03.09.2012 tarihinde, davalı İstanbul Lezzet... A.Ş.'deki hisselerin davalı Yemekhane Yiyecek ... Ltd. Şti.'ne devri konusunda hisse devir sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin 5.2. maddesinde, ''Hisse devir tarihinde ayrıca İstanbul Lezzet ... A.Ş. (USLA) yönetim kurulu toplanarak olağanüstü genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararı alacak ve hisse devir tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde toplanacak bu genel kurul toplantısında, hisse devir tarihi öncesinde görev yapmış olan yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemleri nedeniyle ibra edilmesini sağlayacaklardır. Belirtilen süre içerisinde genel kurul yapılıp ibra işlemleri tamamlanmadığı taktirde, satıcılar lehine USLA'da devir tarihi öncesinde görev yapmış olan yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin doğabilecek zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak kaydıyla, USLA ve alıcılar müştereken ve müteselsilen, kendilerine gönderilecek ilk yazılı bildirimi müteakip en geç 5 gün içerisinde 1.000.000,00 TL tutarındaki cezai şartı nakden ve defaten satıcılara ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder. '' hükmünün düzenlendiği, davalı İstanbul Lezzet ... A.Ş.'nin 12.09.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesinde, ''Şirketin 2011 yılı çalışmalarından dolayı yönetim kurulu ibrasına geçildi. Yönetim kurulu üyelerinin her biri mali ve hukuki açıdan kendi ibralarında sahip oldukları paylardan doğan oy haklarını kullanmayarak toplantıya katılan diğer ortakların oy birliği ile ayrı ayrı ibra edildiler'' şeklinde davacıların 2011 yılı için ibralarına karar verildiği, davalı İstanbul Lezzet ... A.Ş.'nin 12.10.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesinde, ''Şirketin 2011 yılı çalışmalarından ve 03.09.2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile taraflar arasındaki hisse devir tarihine kadar yapılan çalışmalardan dolayı yönetim kurulu ve şirket müdürlerinin ibrasına geçildi. Yönetim kurulu üyelerinin her biri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle kendi ibralarında sahip oldukları paylardan doğan oy haklarını kullanmayarak toplantıya katılan diğer ortakların oy birliği ile 2011 takvim yılı ve 03.09.2012 tarihine kadar mali ve idari işlemler nedeniyle ayrı ayrı ibra edildiler'' şeklinde karar alınarak davacıların bakiye dönem için de ibralarına karar verildiği, böylece davacıların tüm görev dönemleri için ibra edilmiş oldukları, davalı İstanbul Lezzet... A.Ş.'nin 22.03.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısının 5 nolu gündem maddesi ile yine davacıların 2011 ve 2012 yıllarında yürüttüğü faaliyet ve hesapları ile ilgili oy birliği ile mali ve hukuki açıdan tekrar ibra edildikleri, davacıların Beyoğlu 15. Noterliği’nce tanzim edilen 23.10.2012 tarihli ve 18896 yevmiye nolu ihtarname ile taraflar arasındaki anlaşmanın 5.2. maddesi uyarınca 30 gün içerisinde hisse devir tarihinden önce görev yapmış olan yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemleri nedeniyle ibra edilmediğinden aynı maddede belirtilen 1.000.000,00 TL cezai şartın taraflarına ödenmesini talep ettikleri, hisse devir sözleşmesinin yapıldığı 03.09.2012 tarihinden sonra 12.09.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında davacıların, 2011 yılında yaptıkları mali ve idari işlemlerden dolayı ibra edildikleri, hisse devir tarihi olan 03.09.2012 tarihi ile 01.01.2012 tarihleri arasındaki mali ve idari işlemlerden dolayı ise sözleşme metninde yer alan 30 günlük süre dokuz gün aşıldıktan sonra ibra kararı alındığı, davacıların ibra kararının sözleşmenin 5.2. maddesinde belirlenen 30 günlük süre geçtikten sonra alındığı ve davalıların sözleşmeye riayet etmedikleri gerekçesiyle bu maddede belirlenen cezai şartı talep ettikleri, TTK'nın 559. maddesinin, ''Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren 4 yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz'' hükmünü içerdiği, somut olayda, yönetim kurulu üyelerinin ve şirket müdürlerinin mali ve idari işlemler nedeniyle ve sözleşmede öngörülen faaliyet dönemleri için ibralarının şart koşulduğu, genel kurulda alınan kararlar ile de davacıların faaliyet dönemleriyle ilgili mali ve idari işlemleri nedeniyle ibraları yönünde karar alındığı, ibra kararlarının şirketin kuruluşundan sonraki işlemleri ilgilendirdiği, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin 5.2. maddesinin TTK'nın 559. maddesindeki kanunun emredici hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden ilk derece mahkemesinin bu gerekçesinin yerinde olmadığı, ibra kararlarının, her hesap dönemi için sonraki hesap döneminin ilk üç ayında toplanan olağan genel kurul toplantısında alınabileceği gibi zamansal süreç bakımından daha kısıtlı bir süre veya belirli işlemler için de alınabileceği, ibranın şahıs, konu ve zaman bakımından sınırlandırılmasının mümkün olduğu, İlk Derece Mahkemesi’nin, ibranın sonraki hesap döneminin ilk üç ayında toplanan olağan genel kurul toplantısında alınabileceği, bunun dışında ibra kararı alınmasının mümkün olmadığı, bu sebeple sözleşmede belirlenen 30 günlük sürenin geçersiz olduğu yönündeki gerekçesinin de yerinde olmadığı, taraflar arasında 03.09.2012 tarihinde sözleşme akdedildiği, 10 gün sonra toplanan olağanüstü genel kurulun, yönetim kurulu üyelerini ve müdürleri 2011 yılı içerisinde yaptıkları mali ve idari işlemlerden, 12.10.2012 tarihinde toplanan olağanüstü genel kurulun ise yönetim kurulu üyeleri ve müdürleri 2011 yılı da dahil olmak üzere hisse devir tarihine kadar ibra ettikleri, anlaşıldığı üzere 2011 yılına ait ibranın, sözleşmenin 5.2. maddesinde belirlenen 30 günlük süre içerisinde alındığı, 01.01.2012-03.09.2012 tarihleri arasındaki mali ve idari işlemlerden dolayı yapılan ibranın ise 30 günlük sürenin tamamlanmasından dokuz (9) gün sonra davacılar tarafından herhangi bir ihtara gerek kalmadan alındığı, sözleşmenin 5.2. maddesinde hisse devir tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde toplanacak genel kurul toplantısında hisse devir tarihi öncesinde görev yapmış yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerinin ibrasının öngörüldüğü, bu kapsamda 2011 yılı için ibra kararının alındığı, 01.01.2012 tarihinden hisse devir tarihi olan 03.09.2012 tarihine kadarki işlemlerden dolayı da aynı sürede ibra kararı alınacağına dair davalıları sınırlayan net bir taahhüdün sözleşmede yer almadığı, bu durumda davalı tarafın süresinde ibra kararını aldığının kabulü gerektiği, kaldı ki davalı tarafın, sözleşmede açık bir yükümlülük bulunmamasına rağmen 2012 yılı için dönem sonunu beklemeden olağanüstü toplanarak 2012 yılı için de ibra kararı aldığı, kurul olarak ibranın, dönem sonunda toplanacak genel kurulda yapılacağı, davalı tarafın olağan genel kurulunda davacıları ilgili dönem için süresinde ibra ettiği, olağanüstü genel kurul yaparak ara dönem için ibra kararı almak konusunda sözleşmede açık bir taahhüdü bulunmadığı, davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerektiği, diğer taraftan TMK'nın 2. maddesi uyarınca herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uymakla mükellef olduğu, davalı tarafın, sözleşmedeki taahhüdü gereğince 2011 yılı için ibrayı süresinde yaptığı, 2012 yılı faaliyet döneminde kalan dönem faaliyeti için dönem sonunu beklemeden, kısa bir süre içinde ikinci ibra kararını da aldığı, bu durumda hiç bir şekilde zarara uğrama ihtimali bulunmayan davacıların sözleşmedeki ibra süresinin dokuz gün geçirildiği gerekçesiyle ceza koşulu talep etmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde görülmediği, uyulan bozma ilamı uyarınca ve yukarıdaki hukuki açıklamalar çerçevesinde İlk Derece Mahkemesi’nin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı ... tarafından açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davacılar ... ve Polar Finance Yatırım Danışmanlığı A.Ş. tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ... vekilince temyiz edilmiştir.
(1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
(2) İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ... vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce yeniden esas hakkında hüküm kurulduğu ve duruşma açıldığı anlaşılmış olup davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ... lehine istinaf duruşma vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken bu yönde hüküm kurulmamış olması doğru değil ise de tek başına bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2 maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bent uyarınca davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının “8” nolu fıkrasının (c) bendine “İstinaf yargılaması duruşmalı yapılmış olup hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 1.700,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ...’a verilmesine,” rakam ve yazı dizisinin eklenmesi suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ...'a verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacılar Polar Finansce Yatırım Danışmanlığı A.Ş. ve ...'a iadesine, 10/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
6100 sayılı HMK 323/1-ğ maddesinde "vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti" yargılama giderleri kapsamında sayılmış,
HMK 326/1 maddesinde de "kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği" düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıların istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak yeniden hüküm kurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının gerekçesinin genişletilmesi" suretiyle davanın reddine ve davalı lehine istinaf duruşma vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince icra edilen duruşma sonunda davanın reddi nedeniyle davacılar aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinde HMK 326 maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Sayın çoğunluk görüşü, duruşma sonunda davası reddedilen davacı lehine vekalet ücreti verilmesine yönelik olup çoğunluk görüşü HMK 326 maddesine açıkça aykırıdır.
Açıklanan nedenle, Bölge Adliye Mahkemesi kararı vekalet ücreti yönünden usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanması yerine yazılı gerekçe ile düzeltilerek onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.