Hukuk Genel Kurulu 2017/1715 E. , 2021/1091 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından sigortalı bulunan çekiciye boşaltım yerinde verilen hasardan dolayı sigortalısına ödenen tazminatın rücuen tahsili amacıyla davalı aleyhine Afyonkarahisar 2. İcra Dairesinin 2011/5297 E. sayılı dosyasında başlatılan icra takibine davalının haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Afyonkarahisar Şeker Fabrikasının Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. bünyesinde olup fabrikanın ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunmadığını, yetkili mahkemenin Ankara Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, bahsi geçen kaza ile ilgili olarak, olay tarihinden bugüne kadar müvekkil şirkete gerek davacı, gerek fabrika veya adli makamlardan intikal etmiş ya da ettirilmiş hiçbir bilgi ve belge bulunmadığından beyanda bulunmalarının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.09.2012 tarihli ve 2012/75 E., 2012/384 K. sayılı kararı ile; davalı ile dava dışı yüklenici arasında düzenlenen sözleşmeye göre her türlü doğacak zarardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlendiği, dava konusu haksız fiilde davalı şirketin herhangi bir kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 07.05.2013 tarihli ve 2013/1129 E., 2013/6504 K. sayılı kararı ile;
“…T.Ş....Ş Afyon Şeker Fabrikası Müdürlüğü ile dava dışı yüklenici firma olan Barata Tarım Makine San. Tic. Ltd. Şti. ile arasında yapılan sözleşme ile sabit otomatik pancar boşaltma makinesinde pancarın boşaltılması revizyon ve bakım onarım işi ve kanallarda pancarın yüzdürülerek sevki işi yüklenici firmaya aittir. Somut olayda, davacı ..., sigortalısına ait araç pancar boşaltımını yaparken hasarlandığı iddiası ile sigortalısına ödediği tazminatı rücuen talep etmektedir. Davalı idare ile dava dışı yüklenici firma arasındaki sözleşmenin 30/1 maddesi ve teknik şartnamenin 21. maddesi gereğince işin yapımı sırasında meydana gelen kaza, hasar ve zararlara ait bütün sorumluluk ve sonuçlarının yükleniciye ait olacağı hüküm altına alınmış ise de; bu hüküm sözleşmenin tarafları arasındaki iç ilişkiyi düzenlediği, zarar gören ve onun halefi olan şahıslar bakımından bağlayıcılığı bulunmadığı açıktır. Ayrıca sözleşmenin 18.1 maddesi gereğince davalı idarenin sözleşme konusu işleri kendi kontrol birimi ile denetim ve gözetim altında tuttuğu anlaşıldığından BK.nun 142. ve devamı maddeleri uyarınca davalı şirketin müteselsilen sorumlu olduğu düşünülmeli, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Yerel mahkemece direnme adı altında verilen karar, Hukuk Genel Kurulunca; usulün öngördüğü niteliklere haiz kısa karar oluşturulması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş; Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.06.2014 tarihli ve 2014/276 E., 2014/383 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyularak önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davalı Şirket ile dava dışı yüklenici arasında imzalanan sözleşme ile teknik şartnamede yer alan “işin yapımı sırasında meydana gelen kaza, hasar ve zararlara ait bütün sorumluluk ve sonuçlarının yükleniciye ait olacağı” yönündeki hükmün sözleşmenin tarafları arasındaki iç ilişkiyi düzenleyip düzenlemediği, anılan hükmün zarar görenin halefi konumunda olan davacıya karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği, dava dışı yüklenici ile davalının zarardan müteselsilen sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Borçlar hukukuna hâkim olan “nispilik ilkesi” gereğince borç ve alacak ilişkisi kural olarak sözleşmenin tarafları arasında hüküm ifade eder. Bu ilişkinin dışında kalan üçüncü kişilere karşı alacak ve borç ilişkisi ileri sürülemez.
13. Uyuşmazlığın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 51.maddesi;
“Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.
Kaideten haksız bir fiili ile zarara sebebiyet vermiş olan kimse en evvel, tarafından hata vaki olmamış ve üzerine borç alınmamış olduğu halde kanunen mesul olan kimse en sonra, zaman ile mükellef olur”.
hükmünü içermektedir. Maddede öngörülen “Kanun” deyimi, sadece Borçlar Kanunu’nda öngörülen sorumluluk hâllerini değil, kamu hukuku ve diğer tüm kanunlarda yer alan yasal sorumlulukları da kapsamaktadır.
14. Böylece, birden çok kimse birlikte sebep olmadıkları zarardan haksız fiil, sözleşme, kanun gibi çeşitli nedenlerden dolayı zarardan sorumlu ise; zarar gören (davacı) dilerse zararının tümünü sorumlu olanlardan birinden talep edebileceği gibi, eksik teselsül kuralı gereğince sorumluların hepsinden zararının karşılanmasını da isteyebilecektir.
15. Eş söyleyişle, birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK’nın 50. maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen 51. maddesi ve aynı Kanun’un 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. Ancak, aynı Kanun’un 141. maddesi gereğince teselsül, ister Kanun’dan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Aynı ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1983 tarihli ve 1983/9-553 E., 1983/724 K. sayılı kararında da kapsamlı bir biçimde açıklanmıştır. Nitekim eldeki davada, davalı BK’nın 58. maddesinde düzenlenen “bina malikinin sorumluluğu”, dava dışı yüklenici ise şartlar gerçekleştiği takdirde “haksız fiil sorumlusu” olarak zarardan sorumlu olacaktır.
16. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ... şirketince, sigortalısına ait aracın pancar boşaltımını yaparken hasarlandığı iddiası ile sigortalıya ödenen tazminatın mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1301. maddesi kapsamında rücuen tahsili talep edilmiştir. Mahkemece yalnızca davalı ile dava dışı yüklenici arasındaki sözleşme ilişkisi değerlendirilerek eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile, dosya kapsamına uygun düşmeyecek şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Zira davalı şirket ile dava dışı yüklenici firma arasındaki sözleşme ve teknik şartname gereğince işin yapımı sırasında meydana gelen kaza, hasar ile zararlara ait bütün sorumluluk ve sonuçlarının yükleniciye ait olacağı hüküm altına alınmış ise de; anılan hüküm yalnızca sözleşmenin tarafları arasındaki iç ilişkiyi düzenlemektedir. Bu hükmün zarar görenin halefi olan davacı bakımından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Yine sözleşmenin 18.1 maddesi gereğince davalı idarenin sözleşme konusu işleri kendi kontrol birimi ile denetim ve gözetim altında tuttuğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda mahkemece, sözleşme ilişkisi gereğince davanın reddi yerine, yukarıda açıklanan maddeler uyarınca davalı şirketin müteselsilen sorumlu olduğu düşünülerek, işin esasına girilmeli, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
17. Öte yandan, “15.02.2012” olan dava tarihinin gerekçeli kararın başlığında “18.06.2014” olarak gösterilmesi maddi hataya dayalı olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.
18. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.