23. Hukuk Dairesi 2011/646 E. , 2011/736 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, borçlu ... Ltd. Şirketi aleyhine İstanbul 13.İcra Müdürlüğü"nün 2008/4813 esas sayılı dosyasında takip yaptığını, başka alacaklıların da bulunması nedeniyle icra müdürlüğünce sıra cetveli düzenlendiğini, davalının sıra cetvelinde ikinci sırada, müvekkili şirketin ise dördüncü sırada yer aldığını, davalı ile borçlu arasında ticari ilişki bulunmadığını, davalı alacağının muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalıya ayrılan payın davacı alacağına tahsisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, borçlu ile 30.11.2006-01.01.2008 tarihleri arasında geçerli servis taşımacılığına ilişkin sözleşme bulunduğunu, yapılan hizmetin karşılığı olarak 28.03.2008 tarihli 45.000,00 TL bedelli çek ile 01.04.2008 vade tarihli bononun alındığını, müvekkilinin borçlu şirketten alacaklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, takip konusu çek ve bononun ticari kayıtlarda gösterilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, faturalar altında imza mevcut değilse de banka kanalı ile yapılan tahsilatların faturalar ile örtüştüğü, vergi dairesi yazısından davalı faturalarının kanuni süresi içeresinde vergi dairesine bildirildiğinin anlaşıldığı, davacı tarafından muvazaa iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz istemine ilişkindir.
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, alacağına itiraz edilen alacaklıya aittir. Alacaklı, alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyit eden usulüne uygun delillerle ispatlamalıdır. Senetler ancak tarafların ve onların cüz-i ve külli haleflerine karşı ileri sürülebileceğinden, davacı üçüncü kişi bakımından bir ispat aracı olamazlar. Somut olayda, borçluya, servis hizmeti verdiğini ve karşılığında dava konusu kambiyo senedini aldığını savunan davalının bu savunmasını yukarıda belirtildiği şekilde ispatlaması gerekir. Davalının takip, kesinleşme ve haciz tarihlerinin önce olması tek başına yeterli olmayıp, her zaman düzenlenebilecek nitelikteki kambiyo senedi bakımından borcun doğum tarihinin belirlenmesi gerekirken, ispat yükünün davacı yana yüklenmesine dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.