Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/900
Karar No: 2018/55

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/900 Esas 2018/55 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/900 E.  ,  2018/55 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 30.01.2014
    Sayısı : 345-27

    Sanık ..."ın görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK"nun 265/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Kadıköy (Kapatılan) 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.09.2009 gün ve 1374-1065 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 31.10.2013 gün ve 15019-10450 sayı ile;
    "...Mahkûm olduğu kesinleşmiş adli para cezasını ödemediğinden bahisle çıkarılan yakalama kararına dayalı olarak hakkında işlem yapan kolluk görevlilerine "benim aramam yok, suçlu düşümü yapmayan görevlilerdir, onları arayın ben gidiyorum" diyen sanığın, kendisini karakola götürmek isteyen mağdur ........"u kafa atmak suretiyle darp etmesi biçiminde gerçekleşen olayda, dosya kapsamına göre ilgili para cezasının suç tarihinden önce 30.10.2008 tarihinde infaz edilmiş olduğu nazara alınıp olayın çıkış nedeni üzerinde durulmadan ve mağdur kolluk görevlisinin savunmayı araştırıp sanığı serbest bırakması gerekip gerekmediği, kasten yaralama suçunun oluşup oluşmadığı, TCK"nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanamayacağı tartışılmadan yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    İstanbul Anadolu 22. Asliye Ceza Mahkemesi ise 30.01.2014 gün ve 345-27 sayı ile;
    "...Sanığın kafa atmak sureti ile polis memuru mağdur ........ Acarca"yı Adli Tıp Kurumu Kadıköy Şube Müdürlüğünün raporunda belirtildiği gibi alında kesi oluşturacak şekilde ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı sabittir. Bu eylem başlı başına yaralama suçunu oluşturmakta ise de; TCK"nun 265/1. maddesinde "kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir veya tehdit kullanan kişi .... cezalandırılır" dendiğine göre mağdur ........ Acarca"nın yakalaması olan sanığı polis karakoluna götürmek isterken karakola gitmek istemeyen sanığın mağdurun görevini yapmasını engellemek amacıyla kafasıyla vurduğu için aynı maddenin beşinci fıkrasında belirtildiği üzere kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri gerçekleşmediğinden basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralamaya neden olan bu eylem cebir kavramı içerisinde değerlendirilip TCK"nun 265/1. maddesinde yazılı suçun unsuru olarak kabul edilmiş, bu nedenle sanık hakkında yaralama suçundan ayrıca hüküm kurulmamıştır. Yani burada artık görevi yaptırmamak için direnme suçu oluştuğu için açık yasal düzenleme karşısında yaralama suçunun tartışılmasına da gerek duyulmamıştır.
    Tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmamasına gelince;
    TCK"nun 29. maddesinde düzenlenen ve doktrinde "bir kimsenin dıştan gelen haksız eylemler sonucu kışkırtılarak suç işlemesi" olarak tanımlanan haksız tahrik uygulanabilmesi için haksız bir harekete maruz kalan kimsenin içine düştüğü hiddet ve şiddetli eylemin etkisi altında suç işlemesi gerekmektedir. Kanun koyucu haksız bir davranışın sebebiyet verdiği bu psikolojik durumun failin cezasının tespitinde göz önünde tutulmasını aramıştır.
    Haksız tahrikin uygulanabilmesi için tahriki teşkil eden bir fiilin gerçekleşmiş olması gerekmektedir, bu fiil haksız olmalıdır.
    Haksız fiil hukuka aykırı her türlü davranış, hukuk düzenince tasvip edilmeyen bir eylem olabilir.
    Somut olayda yukarıda belirtilen şartların hiçbirinin oluşmadığı açıkça ortadadır. Zira güvenlik kontrolü yapan görevliler ellerindeki listeye göre hakkında yakalama kararı olan sanığı polis merkezine davet etmişler, sanık ise yakalama kararına dayanak oluşturan cezayı ödediğini bu nedenle polis merkezine gitmek istemediğini bildirmiştir.
    Sokakta görev yapan polisin her türlü kayda ulaşma imkanı yoktur ve sanık işi uzatmasa çok kısa sürede polis merkezine gidildiğinde bu durum ortaya çıkacaktır. Ancak sanık almış olduğu alkolün de etkisiyle polislerin davetini kabul etmemiş ve onlardan insiyatif kullanmalarını isteyerek serbest bırakılmayı talep etmiştir.
    Ancak hakkında yakalama kararı bulunan kişiyi serbest bırakma hakkı olmayan polis sanığı merkeze götürmekte kararlı olunca, bu kez sanık kafayla vurmak sureti ile polis memurunu yaralayıp görev yapmasını engellemiştir.
    ...Mahkememiz olayda haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilirliği bulunmadığından bozma ilamına uymamıştır" şeklindeki gerekçeyle direnerek, ilk hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay ........iyet Başsavcılığının 04.04.2014 gün ve 104081 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 764-1537 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 5. Ceza Dairesince, 24.01.2017 gün ve 127-298 sayı ile; mahkemece verilen kararın direnme kararı niteliğinde olmadığı, yeni hüküm olduğu değerlendirilerek yapılan inceleme sonucunda onanmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
    Daire Üyesi K. Yumuşak; "Ceza Genel Kurulunun 14.10.2014 gün ve 675-427 ile 27.05.2014 gün ve 54-280 sayılı kararları başta olmak üzere, birçok kararına ve yerleşik uygulamasına göre uyma kararı ara kararı niteliğinde olmayıp, davanın esasını çözümleyen kararlardan olduğu cihetle, bozmaya uymakla yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme görevi doğması karşısında uyulmasına karar verilen bozma ilamında; dosya kapsamına göre ilgili para cezasının suç tarihinden önce 30.10.2008 tarihinde infaz edilmiş olduğu nazara alınıp, olayın çıkış nedeni üzerinde durulmadan ve mağdur kolluk görevlisinin savunmayı araştırıp sanığı serbest bırakması gerekip gerekmediği, kasten yaralama suçunun oluşup oluşmadığı, TCK"nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılmadan değişik gerekçelerle önceki hükmün tekrar edildiğinin anlaşılmasına göre;
    Kamu otoritesinin fiziksel kuvvet kullanırken pozitif hukuk kuralları ve evrensel hukuk prensiplerine uygun hareket etmek zorunda olması, yani özgürlükleri kısıtlamaması gerektiği, Anayasamıza (Any. md. 19) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS md. 5) göre "her ferdin hürriyet ve güvenlik hakkı" mevcut olması,
    Bozma kararında belirtilen hususların araştırılması halinde sanığın savunmasında belirttiği gibi 30.10.2008 tarihinde infaz edilen para cezası sebebiyle Sanayi Mahallesi Polis Merkezi görevlilerinin düşüm yapıp yapmadıklarının ve sanık hakkında yakalama kararının kalkıp kalkmadığının araştırılması hususunun kamu görevi yapan açısından önem arz ettiği çünkü, mağdur kamu görevlilerinin görevi yapıyor gözükmekle birlikte yürüttüğü bir kamu görevi yoksa ve buna karşı failin haklarını ihlal ediyorsa failin bu görevliye karşı durabileceği, haklarını savunabileceği hususlarının dikkate alınmasının gerektiği nitekim dairemizin zorla getirme hususunda 2013/11639 Esas, 2014/12124 Karar sayılı ilamında da benzer bir olayın tartışıldığı anlaşılmakla mahkemenin uymuş olduğu bozma ilamına uygun araştırma yaparak bunun sonuçlarına göre sanığın eyleminin değerlendirilmesi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay ........iyet Başsavcılığı ise 16.03.2017 gün ve 379568 sayı ile;
    “İtiraza konu uyuşmazlık; sanığın hakkında kesinleşmiş adli para cezasını ödemediğinden bahisle çıkarılan yakalama kararına dayalı olarak hakkında yasal işlem yapan kolluk görevlilerine "benim aramam yok, suçlu para cezasının düşümünü yapmayan görevlilerdir, onları arayın ben gidiyorum" diyen sanığın, kendisini karakola götürmek isteyen mağdur ........"a kafa atmak suretiyle direnmek şeklindeki eyleminin tahrik altında yaralama suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
    5237 sayılı TCK’nun "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler" başlıklı dördüncü kısmının, "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde, "Görevini Yaptırmamak İçin Direnme" başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
    "(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
    (4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" şeklindedir. Hakaret suçunu oluşturacak eylemler bu suçun içine alınmadığından, suçun işlenmesi sırasında görevlilere hakaret edilmesi durumunda fail ayrıca kamu görevlisine hakaret suçundan da cezalandırılacaktır. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit yahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
    Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup, bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nun yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 gün ve 279-406 sayılı kararında; "Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır" denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır.
    Görevi yaptırmamak için direnme suçu, kamu görevlisinin bir süre sonra yerine getireceği ya da getirmekte olduğu bir görevin yapılmasını engellemeye yönelik olarak işlenmelidir. Bu suçun oluşabilmesi için ifa edilmesi gereken belirli bir görevin bulunması gerekmektedir. Ayrıca kamu görevlisinin anılan görevle ilgili işlem yapabilme yetkisi bulunmalıdır.
    Uyuşmazlık konusuyla ilgili diğer suç olan kasten yaralama suçu TCK’nun 86. maddesinde;
    "(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
    (3) Kasten yaralama suçunun;
    a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır" şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde de bu husus açıkça vurgulanmıştır.
    Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
    Bu açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, 06.11.2008 günü gece Kurbağalıdere Caddesi üzerinde uygulama yapan güvenlik güçlerince durdurulan sanık ... hakkında yakalama kararı olduğunun belirlenmesi üzerine işlem yapılmak istendiği sırada, sanık hakkındaki yakalama kararının düşümünün yaptırılmış olması gerektiğini belirtip, kendisini karakola götürmek isteyen polislere cebir kullanarak direnmek ve kafasıyla vurarak mağdur polis memuru ........"u yaramaktan ibaret eyleminde,
    Yargıtay 5. Ceza Dairesinin ilk bozma kararında belirtildiği üzere; sanık hakkında verilen para cezasının, suç tarihinden önce 30.10.2008 tarihinde infaz edilmiş olduğu nazara alınıp olayın çıkış nedeni üzerinde durulmadan ve mağdur kolluk görevlisinin savunmayı araştırıp sanığı serbest bırakması gerekip gerekmediği, kasten yaralama suçunun oluşup oluşmadığı, TCK"nun 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanamayacağı tartışılmadan yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bozulmasına karar verildiği hâlde, bozma ilamı doğrultusunda belirtilen hususların herhangi bir şekilde araştırılmadan yerel mahkemece verilen direnme kararı çerçevesinde sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararının onanması hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
    Maddi olayda, sanığın suça konu yakalama kararının çıkarılmasına neden olan para cezasını ödeyip ödemediğinin araştırılarak ödemiş olduğu takdirde, görevli polis memurlarının, sanığa yönelik ifa edilecek bir görevin bulunmadığı,
    Bu takdirde sanığın görevlilere kafa atma eyleminin TCK"nun 86/2, 86/3-c ve 29. maddeleri uyarınca kasten yaralama suçunu oluşturduğu,
    Sanığın yakalama kararı çıkartılmasına neden olan para cezasını ödemediğinin yapılan araştırma sonucunda anlaşılması karşısında, eyleminin TCK"nun 265/1. maddesinde yazılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu göz önüne alınmadan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılmadan, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 30.05.2017 gün, 1317-2399 sayı ve oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında mağdurlar ........ Acarca ve Hüseyin Kaplan ile katılan ...’ya yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay ........iyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar:
    1- Eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına,
    2- Eksik araştırma ile hüküm kurulmadığının kabulü halinde, sanığın eyleminin hukuki niteliğinin belirlenmesine,
    3- Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının tespitine,
    İlişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    06.11.2008 tarihli olay tutanağına göre; Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı Hasanpaşa Polis Merkezi Amirliğinde görevli polis memurları mağdur ........ ve inceleme dışı olayın katılanı Oktay ve mağduru Hüseyin"in, aynı gün saat 00.10 sıralarında uygulama yaparken durumundan şüphelendikleri sanığın sevk ve idaresindeki aracı durdurdukları, sanığın kimlik bilgisini sorguladıklarında hakkında yakalama kararının olduğunu tespit ettikleri, bu kararın infaz edilmesi amacıyla karakola götürülmek istenen ve alkollü olduğu tespit edilen sanığın bunu kabul etmediği, sanığın mağdur ........’un ellerinden tutup kafa atmak istediği, ancak mağdur ........’un kafasını öne eğmesi nedeniyle kafasından yaralandığı, sanığın zor kullanılarak polis aracına bindirildiği,
    Mağdur ........ Acarca hakkında düzenlenen adli muayene raporuna göre; alında bir cm’lik kesi lezyonunun bulunduğu ve mevcut yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu,
    Sanık hakkında düzenlenen adli muayene raporuna göre; nazal kısımda bir cm’lik yatay kesi bulunduğu,
    Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğünce Hasanpaşa Polis Merkezi Amirliğine yazılan 06.11.2008 tarihli yazıda; sanık hakkında Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2001/2651 esas sayılı dosyası kapsamında yakalama kararı bulunması nedeniyle arandığı belirtilerek işlediği suçla ilgili olarak gereğinin yapılmasının istendiği,
    Sanığın dosya arasında bulunan adli sicil kaydında yer alan bilgilere istinaden dosyanın UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden yapılan incelemesine göre; Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.10.2007 tarihli ve 2651-1050 sayılı kararı ile 765 sayılı TCK’nun 456/2. maddesi uyarınca sanığa verilen 448 Lira adli para cezasının 24.01.2008 tarihinde kesinleştiği ve 30.10.2008 tarihinde yerine getirildiği, dosya arasındaki ilamın infazına ilişkin evrakların da bu bilgilerle uyumlu olduğu,
    Olay tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığı arasında UYAP"ın kullanılması açısından entegrasyon çalışmalarının henüz tamamlanmadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    İnceleme dışı olayın katılanı ... ve mağduru Hüseyin Kaplan; olay günü saat 00.15 sıralarında mağdur ........ ile birlikte kimlik kontrolü yaptıklarını, uygulama yaptıkları bölgeden aracıyla geçen sanığı şüphe üzerine durdurup kimlik bilgilerini sorguladıklarında hakkında yakalama kararı olduğunu tespit ettiklerini ve karakola götürmek istediklerini, alkollü olan sanığın ise bu kararın infaz edildiğini, karakola buna dair evrak da verdiğini belirtip ekip aracına binmek istemediğini, mağdur ........’un ellerinden tutup ona kafası ile vurmak istediğini, ancak mağdur ........’un kendisini korumak için kafasını eğmesi nedeniyle mağdur ........’un kafasının sanığın yüzüne isabet etmesi sonucu yaralandığını, sanığı zor kullanarak polis aracına bindirdiklerini,
    Mağdur ........ Acarca; inceleme dışı olayın katılanı Oktay ve mağduru Hüseyin ile birlikte kimlik kontrolü yaparken şüphelendikleri aracın sürücüsü olan sanığın kimlik bilgileri üzerinden sorgulama yaptıklarında sanık hakkında yakalama kararı olduğunu tespit ettiklerini, alkollü olan sanığı karakola davet ettiklerini, sanığın “benim bir suçum yok, bütün suç karakoldaki polislerin” diyerek ellerinden tuttuğunu, sanığın kafası ile vurmak istediğinde kendisini korumak için başını eğince kafasının, sanığın yüzüne isabet etmesi sonucu alnından yaralandığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; olay günü alkollü olduğunu, hakkındaki yakalama kararının infazına ilişkin belgeyi olay tarihinden bir hafta önce İstanbul Kağıthane ilçesine bağlı olan ve ikamet adresinin de bulunduğu Sanayi Mahallesi Polis Karakoluna verdiğini,
    Savcılıkta; olay günü alkol aldığını, aracıyla seyir hâlindeyken polisler tarafından durdurulduğunu, kimlik bilgilerinin sorgulanması sonucunda hakkında yakalama kararı olduğu söylenip karakola götürülmek istendiğinde; hakkındaki para cezasının yaklaşık bir hafta önce infaz edildiğini ve karakola buna ilişkin belgeyi verdiğini söylemesine rağmen zorla karakola götürüldüğünü, kendisine biber gazı sıkıldığını, kimseye vurmadığını,
    Mahkemede; benzer şekilde beyanda bulunmakla birlikte olay günü çocuğunun hastanede olmasından dolayı acelesi olduğunu, polis memurlarının kendisine kafa attıklarını,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
    1- Sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
    Ceza yargılamasının amacı, somut gerçeğin ortaya çıkarılması olup bunun için başvurulan ispat araçlarından biri de belgelerdir. Yargılama makamları, suç isnadı nedeniyle oluşan uyuşmazlığı çözümlerken belgelerin güvenilirliğini denetlemek durumundadırlar.
    Bu belgelerin yeterliliği ve güvenilirliği açısından Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi ele alındığında; UYAP, Yüksek Mahkemeler de dahil olmak üzere bütün yargı organları ile birlikte adli tıp ve icra daireleri arasında bilgi alışverişinin elektronik ortama taşınması, evrakın elektronik ortamda güvenli bir şekilde depolanması, kişilere internet üzerinden hizmet verilmesi, diğer kurumlarla elektronik ortamda hızlı, etkin ve güvenilir bilgi alışverişinin sağlanması ve bu kurumlardan istenilmesi gereken bilgilerin sistem tarafından hazır edilmesi, kısaca adalet hizmetlerinin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla uygulamaya konulan bir bilişim sistemi projesidir.
    Diğer adli makamların olduğu gibi Yargıtay Dairelerinin de gerek mahkeme dosyaları ve adli sicil kayıtlarını gerekse diğer bilgileri UYAP sisteminden çıkartarak kullanması ve kararlarına dayanak yapması, yargılamaların süratle sonuçlandırılması ve usul ekonomisi ilkelerine uygundur. Yargı organlarınca, UYAP sistemi kullanılarak gerekli belgelerin temin edilip inceleme sırasında göz önüne alınmasıyla, yargılamaların gereksiz yere uzamasının önüne geçilebilecektir.
    Bu bilgiler ışığında birinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın mahkûmiyetine ilişkin Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.10.2007 tarihli ve 2651-1050 sayılı hükmün, 30.10.2008 tarihinde infaz edildiğine ilişkin belgeler mahkemece getirtilmemiş ise de; sanık hakkındaki hükmün 30.10.2008 tarihinde infaz edildiğinin dosya arasında bulunan sanığa ait adli sicil kaydından anlaşılması ve infazın bu tarihte yapıldığına ilişkin kaydın, dava dosyasının UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemesi sonucunda da doğrulanması karşısında; yakalama kararına konu ilama ilişkin yerine getirme fişinin getirtilmesi ve yakalama kararının kaldırılıp kaldırılmadığının araştırılması dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler doğrultusunda maddi gerçeğe ulaşılması bakımından bir katkı sağlamayacağından bu yönde bir eksiklik bulunmadığı kabul edilmelidir. Aksi durum, Anayasamızın 141 ve AİHS’nin 6. maddelerine aykırı olarak yargılamayı gereksiz yere uzatma sonucunu doğuracaktır.
    Bu itibarla, eksik araştırma ile hüküm kurulduğuna yönelik Yargıtay ........iyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    2- Sanığın eyleminin hukuki niteliğinin belirlenmesine ilişkin ikinci uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
    Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarının unsurları üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    Uyuşmazlık konusuyla ilgili tartışılması gereken kasten yaralama suçu TCK’nun 86. maddesinde;
    “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
    (3) Kasten yaralama suçunun;
    a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.
    Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
    5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
    “(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
    (4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklindedir. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
    Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup, bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nun yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 gün ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. bası, 5. cilt, Ankara, 2014, s.7645; Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan –Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. bası, 6. cilt, Ankara, 2014, s.7956-7957)
    TCK"nun 265/5. maddesinde, görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir kullanarak işlenmesi durumunda içtima kuralının ne şekilde uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu hükme göre, suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu nedenle burada kullanılacak cebrin derecesi önem kazanmakta olup, kullanılan cebir TCK"nun 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun derecesini aşmaz ise fail sadece kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılacak, buna karşın kullanılan cebir sonucu TCK"nun 87. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hallerinin gerçekleşmesi hâlinde, fail hem görevi yaptırmamak için direnme hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu olacaktır. (Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 11. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 1129; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, age, syf 8000-8001)

    Bu bilgiler ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Olay tarihinde Kadıköy ilçesine bağlı Hasanpaşa Polis Merkezi Amirliğinde çalışan ve kimlik kontrolü yapan polis memurları mağdur ........ ile inceleme dışı olayın mağduru Hüseyin ve katılanı Oktay’ın, şüphe üzerine sanığı durdurup kimlik bilgilerini sorguladıkları, hakkında para cezasının infazına ilişkin yakalama kararı olduğunu gördükleri sanığı ekip aracına davet ettikleri, ancak sanığın, hakkındaki yakalama kararının yaklaşık bir hafta önce infaz edildiğini ve buna ilişkin belgeyi ikamet ettiği Kağıthane ilçesine bağlı Sanayi Mahallesindeki karakola verdiğini belirterek polis aracına binmemek ve karakola gitmemek için mağdur ........’a kafasıyla vurup basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaraladığı olayda; sanık hakkındaki yakalama kararına konu ilamın olay tarihinden önce infaz edildiği anlaşılmış ise de; olay tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığı arasında UYAP sisteminin kullanılması açısından entegrasyon çalışmalarının henüz tamamlanmamış olması, bu bağlamda, sokakta görev yapan kolluk görevlilerinin, sanık hakkındaki yakalama kararının infaz edilip edilmediğini olay anında öğrenme imkânlarının bulunmaması, sanığı yakalayan kolluk biriminin bağlı bulunduğu emniyet müdürlüğünce sanık hakkında yakalama kararı bulunduğunun bildirilmesi, sanığın infaza ilişkin belgeyi verdiğini belirttiği karakol ile olay günü kendisini yakalayan görevlilerin bağlı bulunduğu karakolun farklı olması, dolayısıyla, söz konusu yakalama kararının devam edip etmediğinin denetimi açısından sanığın öncelikle karakola götürülmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında; sanığın, kendisini karakola götürmek isteyen mağdur ........’un görevini yapmasını engellemek amacıyla mağdura kafasıyla vurarak yaralamak şeklindeki eyleminin, cebir kullanmak suretiyle görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğuna yönelik Yargıtay ........iyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    3- Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
    5237 sayılı TCK"nun 29. maddesinde haksız tahrik;
    "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
    Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
    b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    c) Failin işlediği suç, bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
    d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Kanunda yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında üçüncü uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık her ne kadar yakalama kararına konu ilamın olaydan önce infaz edildiği gerekçesiyle karakola götürülmesinin haklı nedene dayanmadığını ileri sürmüş ise de; alkollü olan sanığın, yakalama kararının infaz edilip edilmediğini olay anında öğrenme imkânı bulunmayan, bu nedenle söz konusu kararın gereğini yerine getirmekle yükümlü olan mağdur ........’u kafasıyla vurmak suretiyle yaraladığı ve böylece ilk haksız hareketin sanıktan geldiği, bununla birlikte, kayıtlara göre hakkındaki yakalama kararı devam eden sanığın mağdur ........ tarafından karakola götürülmeye yönelik fiilinin haksız tahrik nedeni sayılamayacağı, belirtilen nedenlerle sanık lehine haksız tahrik hükmünü uygulamayan yerel mahkeme hükmü ile söz konusu hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının oluştuğuna yönelik Yargıtay ........iyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Sonuç olarak, her üç uyuşmazlık konusu bakımından da haklı nedene dayanmayan Yargıtay ........iyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay ........iyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay ........iyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede her üç uyuşmazlık yönünden de oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi