10. Hukuk Dairesi 2016/328 E. , 2016/631 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum avukatının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anılan maddede “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilir” hükmü öngörülmüştür.
Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden Kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek,
sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki somut olayda; 01.06.1990-31.12.1995 tarihleri arasında işverene ait işyerinde aralıksız çalıştığını, bildirilmeyen hizmet sürelerinin tespitini istemiş, Mahkemece, davacının 02.08.1992-14.10.1992 tarihleri arasındaki tespit talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddine, diğer dönemler yönünden ise, davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak ayda 30 gün üzerinden; 1990/2.döneminde 42 gün, 1990/3.döneminde 35 gün, 1991/1.döneminde 29 gün, 1991/3.döneminde 17 gün, 1992/1.döneminde 40 gün, 1992/2.döneminde 46 gün, 1993/1.döneminde 52 gün, 1993/2.döneminde 47 gün, 1993/3.döneminde 20 gün, 1994/1.döneminde 93 gün, 1994/2.döneminde 109 gün, 1994/3.döneminde 97 gün, 1995/1.döneminde 71 gün, 1995/2.döneminde 98 gün, 1995/3.döneminde 78 gün prime esas asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde davacıya ait hizmet cetvelinin incelenmesinden; talep edilen dönemde 01.06.1990-01.08.1992 ile 15.10.1992-30.12.1995 tarihleri arasında davalı işverenlikte hizmet bildiriminin bulunduğu, davacının talep konusu dönemde kesintisiz çalıştığı iddiasının, davalı işveren ve tanık beyanları ile doğrulandığı anlaşılmakla, 02.08.1992-14.10.1992 döneminin hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, davacının hizmet döküm cetvelinde 1991/1. dönemde 120 gün bildirimin bulunduğu, bu sebeple söz konusu dönemde eksik bildirilen süre bulunmamasına rağmen, hüküm fıkrasında 1991/1. dönemde 29 gün olarak eksik süre tespit edilmesi, yine talep konusu dönemde çalışmanın kesintisiz gerçekleştiği kabul edildiğinde sürelerin yeniden hesaplanarak hüküm kurulması gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.