
Esas No: 2018/762
Karar No: 2021/1079
Karar Tarihi: 22.09.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/762 Esas 2021/1079 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasında “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Uşak 2. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2 . Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin davalılardan Eşme Belediye Başkanlığına bağlı beton işletmesinde beton pompa operatörü olarak 08:00-22:00 saatleri arasında pazar günü de dâhil olmak üzere çalıştığını, yılbaşında, milli bayramlarda ve genel tatil günlerinde de çalışmasına rağmen ücretlerinin ödenmediğini, 2013 yılının Eylül ayından itibaren toplu konut inşaatı devam ettiği ve bu dönemde beton işi artış gösterdiği için 2013 Eylül ile 2014 Nisan ayları arasında 08:00-24:00 saatleri arasında pazar günü de dâhil olmak üzere çalıştığını, ancak fazla çalışma ile hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilline bazı dönemlerde 08:00-17:00 saatleri arasında çalıştığı şeklinde bir kısım puantaj kayıtlarının işten çıkartılma baskısıyla, iradesine aykırı şekilde zorla imzalatıldığını, çalıştığı tüm süre içerisinde yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ve iş sözleşmesinin 30.09.2014 tarihinde davalı işverenler tarafından feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (Belediye) vekili cevap dilekçesinde; davacının ihale usulüyle hizmet alınan şirketlerin işçisi olduğundan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, yapılan ihaleler sonucunda ihaleyi kazanan firmayla yapılan sözleşmeler belirli süreli olduğundan sürenin sonunda kendiliğinden sona ereceğini ve bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatları yönünden talepte bulunulmasının mümkün olmadığını, davacının tüm alacaklarını aldığının anlaşıldığını, davanın zamanaşımı bakımından da reddi gerektiğini savunmuştur.
6. Davalı Yeter Kardeşler Deri Gıda Temizlik Fidancılık İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti (Yeter Kardeşler Şirketi) vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirkette yalnızca 3 ay çalışan davacının davalı Belediyenin bünyesinde kadrolu elemanı gibi çalıştırılmasının, davalının resmi amir ve görevlilerinden emir ve talimat almasının, işçilerin hâkimiyetlerinin, işe alımlarının, işten çıkartılmalarının, izinlerinin ve tüm işlemlerinin davalı ... tarafından yapılmasının tazminat açısından Belediyenin sorumluluğuna gidilmesini gerektirdiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. Uşak 2. İş Mahkemesinin 31.05.2016 tarihli ve 2014/438 E., 2016/212 K. sayılı kararı ile; davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu, davacının 25.04.2009-30.09.2014 tarihleri arasında çalıştığı, iş sözleşmesi haksız ve bildirimsiz feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacakları yönünden davacı tanıklarının davalı işverene karşı derdest davalarının olması karşısında kendi lehlerine beyanda bulunma ihtimâllerinin de söz konusu olduğu dikkate alınarak hesaplanan alacak kalemlerinden %50 oranında karineye dayalı indirim yapılmasının uygun görüldüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Uşak 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 11.04.2017 tarihli ve 2016/33080 E., 2017/8234 K. sayılı kararı ile; davalı Yeter Kardeşler Şirketi vekilinin temyizi yönünden; “…Mahkemece nispi temyiz harcının tamamlanmak üzere usulüne uygun düzenlenmiş muhtıranın davalı Yeter Kardeşler Deri Gıda Temizlik Fidancılık İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. vekiline tebliğine rağmen, yedi günlük kesin süre içerisinde eksik harcı yatırmadığı anlaşıldığından 6100 sayılı Kanun"un geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 432. madde yollaması ile aynı Kanun"un 434/3. maddesi gereğince davalı vekilinin temyiz talebinin REDDİNE,…” karar verilmiş, davalı ... vekilinin temyizi yönünden 1. bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; “2-…Somut olayda, davacının fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı talepleri tanık anlatımlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Davacı tanıklarının da davalı aleyhine dava açtıkları ve davalı ile husumetli oldukları anlaşıldığından; somut davada çıkacak sonuçtan menfaat elde edecekleri de tartışmasız olup, başka delillerle desteklenmeden tek başına husumetli tanık anlatımına itibar edilmesi mümkün değildir. Dosyada husumetli tanık anlatımından başka da delil bulunmadığından; dava konusu fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı taleplerinin somut, inandırıcı ve yeterli delillerle ispatlanamaması sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Uşak 2. İş Mahkemesinin 27.09.2017 tarihli ve 2017/254 E., 2017/156 K. sayılı kararı ile; dinlenen davacı tanıklarının davalı aleyhine dava açtıkları ve davalı ile husumetli oldukları anlaşılmış ise de, tanıkların beyanlarının ayrı ayrı şahsi olarak değerlendirilmesinin gerektiği, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 254. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 255. maddesi uyarınca aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olanın tanıkların gerçeği söyledikleri, akrabalık veya diğer bir yakınlığın başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı, aynı ilkelerin Hukuk Genel Kurulunun da genel kaidesi olduğu, İş Hukukundan ve işyerinden kaynaklanan özel durumların da gözden uzak tutulmamasının gerektiği, şöyle ki beş işçi çalıştıran bir işyerinde bu işçilerin üç tanesinin iş sözleşmesinin feshedildiği durumda genellikle her üç işçinin de işçilik alacakları istemiyle dava açtıkları, bu durumda diğer iki işçinin tanıklığına başvurmaktan başka yol kalmadığı, zira aynı işyerindeki çalışma şartlarının aynı işi yapan bir başka yerde çalışan işçinin tanıklığı ile tespit edilemeyeceği, işe hâla devam eden işçiler ise işveren himayesinde olduklarından davacı tarafından tanık olarak gösterilemeyeceği, diğer işçilerin de bir başka dava ile davalıya karşı husumet yöneltmiş olmakla kayıt dışı bir takım mesailerin tespitinin mümkün olmayacağı, bu durumun da işçi aleyhine hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı, salt davalı ile davası olduğu için bir işçiyi aynı mahiyetteki bir diğer işçinin davasında tanık olarak dinlememenin yargılamayı zora sokacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin Ek Kararı:
12. Uşak 2. İş Mahkemesinin 26.03.2018 tarihli ve 2017/254 E., 2017/156 K. sayılı ek kararı ile; “…27/09/2017 tarihinde verilen hüküm davacı ve davalı ... vekillerinin yüzüne karşı tefhim edildiği halde davalı ... vekilince 8 günlük yasal süre geçtikten sonra 07/03/2018 tarihinde temyiz edilmekle davalı ... vekilinin temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
Ek Kararın Temyizi:
13. Ek karar süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Daire Gönderme Kararı:
14. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.06.2018 tarihli ve 2018/8562 E., 2018/15153 K. sayılı kararı ile; “…davalı ... vekilinin, direnme kararına yönelik temyiz istemi, Mahkemenin 26/03/2018 tarihli ek kararıyla süre aşımı sebebiyle reddedilmiş ise de; kısa karar davalı vekilinin hazır olduğu 27/09/2017 tarihli celsede gerekçesiz şekilde tefhim edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 321. maddesinin 2. fıkrasında, "Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hallerde, hakim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir." hükmü düzenlenmiştir. Bu sebeple, basit yargılamada 6100 sayılı Kanun"un 297/2. maddesindeki unsurları taşıyan hükmün, 6100 sayılı Kanun"un 321. maddesi uyarınca gerekçeli olarak açıklanması zorunludur. Somut olayda, hükme ilişkin tüm hususlar gerekçesi ile birlikte açıklanmadığından, tefhim 6100 sayılı Kanunun 321. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca usulsüzdür. Anılan sebeple, temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. Davalı ... vekiline, gerekçeli kararın 06/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, kararın kanuni süresi içerisinde 07/03/2018 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmakla, temyiz süresinde olup, davalı ... vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin reddine dair tesis edilen ek karar usul ve kanuna aykırıdır.
Esas yönünden yapılan değerlendirmede ise, Dairemizin 11/04/2017 tarihli ve 2016/33080 esas, 2017/8234 karar sayılı bozma ilamında, davacı tanıklarının davalı işverene karşı dava açmaları sebebiyle husumetli olmalarına göre, salt husumetli tanık beyanlarıyla sonuca gidilmesinin mümkün olmadığından, fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacaklarına yönelik istemlerin reddine karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Ne var ki, davacı tanıklarından Ahmet Toplu ve Naim Bayraklı’nın açtıkları davalarda, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alındığı ve söz konusu kararların 13/12/2016 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu halde, salt husumetli tanık beyanlarıyla sonuca gidilemeyeceği kuralı saklı kalmak üzere, bahsi geçen davacı tanıklarının dava dosyalarının celp edilerek, çalışma düzenine yönelik kabullerin incelenmesi ve yapılacak karşılaştırma ile bir sonuca gidilmesi gereklidir. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken, redde yönelik bozma gerekçesi tesis edilmesi hatalı olmuştur. Anılan sebeple, İlk Derece Mahkemesinin direnme kararı değişik gerekçe ile bozulmalıdır…” gerekçesiyle dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, dava konusu fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacaklarının ispatında davalı aleyhine açtığı davası bulunan davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre başkaca delil ile de desteklenmediğinden bahisle anılan alacakların reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, direnme kararı davalı ... tarafından temyiz edilmiş ise de, mahkemenin 26.03.2018 tarihli ek kararı ile 27.09.2017 tarihli kısa kararın davacı ve davalı ... vekillerinin yüzüne karşı tefhim edildiği, ancak davalı vekilinin 8 günlük yasal süre geçtikten sonra 07.03.2018 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu gerekçesiyle temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddine karar verildiği, mahkemece kısa kararın gerekçesiz şekilde tefhim edildiği dikkate alındığında, tefhimin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 321/2. maddesine uygun olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz süresinin tefhimden itibaren mi yoksa gerekçeli kararın tebliğ edildiği 06.03.2018 tarihinden itibaren mi işlemeye başlayacağı ve mahkemece verilen ek kararın kaldırılarak, esasa yönelik temyiz incelemesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
17. Dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde iş mahkemelerinde şifahi yargılama usulünün uygulanacağı, 15. maddesinde ise bu Kanunda açıklık olmayan hâllerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı düzenlenmiştir.
18. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/1. maddesi uyarınca diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, HMK’nın basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı düzenlemesi karşısında iş mahkemelerinde basit yargılama usulünün uygulanacağı açıktır.
19. Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak HMK’nın “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde;
“(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü yer almaktadır.
20. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 321. maddesindeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK’nın 297. maddesindeki unsurlardır.
21. Buna göre; mahkeme, tahkikatın tamamlanmasından sonra, tarafların son beyanlarını almalı ve yargılamanın sona erdiğini bildirdikten sonra hükmü tefhim etmelidir. Kural olarak, mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususlar açıklanmalıdır.
22. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde hükmün kapsamı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Maddeye göre; mahkeme, gerekçesi ile birlikte tefhim ettiği hükümde taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gereklidir. Bu, Kanunun getirdiği bir zorunluluktur. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli karar en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılmalıdır. Bir diğer deyişle HMK’nın 321. maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hâllerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gereklidir.
23. Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 02.03.2005 tarihli ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8. maddesine göre iş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz edilebilecektir. Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hâl" olarak anlaşılması zorunludur. Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi hâlde gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren başlayacaktır.
24. Usul hukukunda yer almamakla birlikte uygulamada, tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden önce gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak sureti ile kararın temyiz edildiği hâllerde, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan, gerekçeli kararın bu hâllerde de taraflara tebliği gerekir.
25. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bu yükümlülüklerin getirilmeden kararın kesinleştirilmesini hak ihlali olarak kabul etmiştir (Anayasa Mahkemesi, ..., B. No: 2012/1034).
26. Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olayın incelenmesinde; mahkemece 27.09.2017 tarihli duruşmada davacı ve davalı ... vekillerinin yüzüne karşı gerekçesiz şekilde direnme kararının tefhim edildiği, gerekçeli direnme kararının davalı ... vekiline 06.03.2018 tarihinde tebliği üzerine davalı ... vekilinin 07.03.2018 tarihinde harcını yatırarak direnme kararını temyiz ettiği, mahkemece 26.03.2018 tarihli ek karar ile “…27/09/2017 tarihinde verilen hüküm davacı ve davalı ... vekillerinin yüzüne karşı tefhim edildiği halde davalı ... vekilince 8 günlük yasal süre geçtikten sonra 07/03/2018 tarihinde temyiz edilmekle davalı ... vekilinin temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davalı ... vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine karar verildiği, ek kararın davalı ... vekiline 30.03.2018 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine ek kararın 02.04.2018 tarihinde temyiz edildiği görülmüştür.
27. Direnme kararının 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra verilmiş olması ve tefhim edilen kararda "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte" açıklanmamış olması da dikkate alındığında, temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren başlatılması mümkün olmadığından, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren temyiz süresinin başlayacağı kabul edilmelidir.
28. Hâl böyle olunca, somut olayda 06.03.2018 tarihinde tebliğ edilen direnme kararının davalı ... vekilince 07.03.2018 tarihinde, tebliğ tarihinden 1 gün sonra süresi içinde temyiz edilmiş olduğu anlaşılmakla, mahkemenin davalı ... vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine ilişkin 26.03.2018 tarihli ek kararının kaldırılmasına oy birliğiyle karar verilmiştir.
29. Birinci ön sorun aşıldıktan sonra Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce; Özel Dairece verilen gönderme kararının usulüne uygun olup olmadığı hususu ikinci ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
30. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen Geçici 3. madde gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesinde herhangi bir istisna getirilmeden, direnme kararının temyiz edilmesi hâlinde temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
31. Ancak 02.07.2012 tarihinde kabul edilip 05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un 40. maddesi gereğince 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununa eklenen Geçici 2. maddesi ile bu hükme bir istisna getirilerek, Bölge Adliye Mahkemelerinin 5235 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, Yargıtay"ın bozma kararlarına karşı verilen direnme kararının temyizi hâlinde dava dosyasının, önce kararı veren Daireye gönderileceği, direnme kararlarının Daireler tarafından öncelikle inceleneceği, kararı veren Dairenin, direnmeyi yerinde görmesi hâlinde kararı düzelteceği; yerinde görmezse talebi on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ileteceği düzenlenmiştir.
32. Bununla birlikte 25.10.2017 tarihli ve 30221 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 10. maddesi ile 5521 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış ise de, 6100 sayılı Kanuna 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun"un 45. maddesiyle eklenen Geçici 4. maddesi ile;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlarla ilgili Yargıtay hukuk daireleri tarafından verilen bozma kararları üzerine mahkemelerce verilen direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir.
(2) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan dosyalar, kararına direnilen daireye gönderilir.
(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan ve 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici 2 nci maddesi uyarınca ilgili daire tarafından incelenen dosyalar, kararına direnilen daireye yeniden gönderilmez.
(4) Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
33. Somut olayda; fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline ilişkin verilen karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı taleplerinin somut, inandırıcı ve yeterli delillerle ispatlanamaması sebebiyle reddinin gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına direnilmesi üzerine direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş, mahkemece 26.03.2018 tarihli ek karar ile davalı ... vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir. Ek kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece gönderme kararında, davalı ... vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine dair tesis edilen ek kararın usul ve kanuna aykırı olduğu, esas bakımından yapılan değerlendirmede ise, davacı tanıklarının dava dosyalarının celp edilerek, çalışma düzenine yönelik kabullerin incelenmesi ve yapılacak karşılaştırma ile bir sonuca gidilmesinin gerektiği, mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekirken, redde yönelik bozma kararı verilmesinin hatalı olduğu, anılan sebeple direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği belirtilerek dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
34. Öncelikle, direnme kararına yönelik temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddine dair verilen ek kararı denetleyip inceleme görevi Özel Daireye ait olmayıp, Hukuk Genel Kuruluna aittir. Hukuk Genel Kurulunca öncelikle bu ek karar incelenmek suretiyle süre aşımı nedeniyle temyiz isteminin reddi kararı yerinde bulunduğu takdirde ek kararın onanmasına, yerinde bulunmaması hâlinde ise ek kararın kaldırılarak HMK Geçici 4. maddesine göre karar verilmek üzere dosyanın kararına direnilen ilgili Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir. Hâl böyle iken, ek karar konusunda Hukuk Genel Kurulu tarafından henüz bir inceleme yapılıp karar verilmeden, direnme kararının temyizinin süresinde olduğu belirtilerek ve esas yönünden de değerlendirme yapılarak görüş bildirilmek suretiyle gönderme kararı verilmesi yasal olarak mümkün değildir.
35. Hâl böyle olunca, Özel Dairece verilen 19.06.2018 tarihli gönderme kararının kaldırılmasına oy birliğiyle karar verilmiştir.
36. Özel Dairenin gönderme kararı HMK’nın Geçici 4. madde hükümleri uyarınca usulüne uygun olarak verilmiş bir karar olarak kabul edilemeyeceğinden, dosyanın anılan yasal düzenlemelere uygun olarak karar verilmek üzere ilgili Dairesine gönderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
37. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme hükmüne yönelik temyiz istemi süresinde olduğundan davalı ... vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine ilişkin mahkemece verilen 26.03.2018 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,
Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.06.2018 tarihli ve 2018/8562 E., 2018/15153 K. sayılı gönderme kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Direnme hükmüne yönelik usulüne uygun bir gönderme kararı verilmek üzere dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.