Esas No: 2020/5214
Karar No: 2022/1211
Karar Tarihi: 23.02.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5214 Esas 2022/1211 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5214 E. , 2022/1211 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 24.06.2019 tarih ve 2018/411 E- 2019/493 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 17.01.2020 tarih ve 2019/1984 E- 2020/150 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.02.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkilinden aldığı 410.000 USD borç hakkında düzenlenen 21.10.2011 tarihli protokol uyarınca müvekkilinin alacağının olduğunu ileri sürerek 410.000 USD alacağın 725.000 TL’sinin tekerrür olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, aynı protokole dayanılarak davacı tarafından açılan dava nedeniyle derdestlik itirazında bulunduklarını, yine 21.10.2011 tarihli protokolde bahsi geçen bonolara istinaden Osmancık İcra Müdürlüğü’nün dosyası ile icra takibi başlatıldığından aynı alacak için bu davanın açılamayacağını, sunulan protokoldeki imzanın müvekkili şirketin yetkilisine ait olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dayandığı 21.10.2011 tarihli protokoldeki ve senetlerdeki imzanın davalının el ürünü olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin raporunda da belirtildiği gibi inceleme konusu belgede ...'a atfen atılı imza ile ...'ın mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı
derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla ...'ın eli ürünü olmadığı, ATK Genel Kurulunun raporunda da istem doğrultusunda evvelce alınan rapor ile çelişen rapor bulunmadığından genişletilmiş uzmanlar kurulunca değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, dava konusu senet ve protokoldeki imzanın davalıya ait olmadığının anlaşıldığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, protokole dayalı alacak istemine ilişkindir. Davacı, Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesine ibraz ettiği ve 22.10.2019 tarihinde havale edilen dilekçe ekinde 15.08.2019 tarihli sulh sözleşmesini sunduğunu, bu belge incelendiğinde davanın kabulünün gerektiğinin görüleceğini belirtmiş, ancak Bölge Adliye Mahkemesince varit olması halinde davaya son veren taraf işlemi mahiyetindeki bu belge değerlendirilmeksizin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 314/1. maddesi uyarınca sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Karar tarihinden sonra 7251 sayılı Yasa'nın 30. maddesi ile HMK’nın 314. maddesine eklenen 2. fıkrasında da sulh, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosyanın kanun yolu incelemesine gönderilmeyeceği ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda davacının sunduğu 15.08.2019 tarihli Sulh Sözleşmesi başlıklı belge incelenmeksizin ve taraflar arasında varit olan bir sulhün bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapılmaksızın davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi yerinde olmamış, kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 23/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.