8. Hukuk Dairesi 2012/6021 E. , 2013/827 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair....Aile Mahkemesi"nden verilen 01.12.2011 gün ve 754/797 sayılı hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de, duruşma isteği masraf yönünden red olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı ....’nün vekil edeninin eşi, diğer davalı ...’in ise kayınvalidesi olduğunu,.... Aile Mahkemesi"nin 2005/168 Esas sayılı dava dosyaları ile tarafların boşandıklarını, 891 sayılı parselde bulunan 8/135 arsa paylı 15 nolu bağımsız bölümün mülkiyetinin davalı ...’ye ait olduğunu ancak, muvazaalı bir biçimde annesi diğer davalı ...’e satış yapmak suretiyle devrettiğini, satış işleminin muvazaalı olduğunu, aslında asıl amacın satış yoluyla mülkiyetin devri değil, örtülü bağış ve benzeri amaçlarla gerçekleştirildiğini, davalı ...’in evin hanımı olduğunu, çocuklarının parasal yardımı dışında herhangi bir gelirinin bulunmadığını, tapu kütüğünde belirtilen 9.600,00 TL satış bedelinin gerçek değeri yansıtmadığını, satış tarihi itibarıyla piyasa bedelinin yaklaşık 40.000 TL miktarında bulunduğunu, tapudaki satış bedeli ile gerçek değer arasında açık ve aşırı farkın görüldüğünü, evin alım tarihindeki değeri yaklaşık 27.000,00 TL olup satış bedelinin 13.500,00 TL’sinin davalı ...’nin kardeşlerinden aldığı ve miras payı olarak kendisine düşen nakit paralarla karşılandığını, vekil edeninin... Belediyesi Su İşleri Müdürlüğünde işçi olarak çalıştığını 13.500,00 TL’nin ise biriktirdiği nakit paralarla ve kardeşi...’nün evinin alımı için bankadan kendi adına alıp vekil edenine verdiği kredi ile karşılandığını, bankadan çekilen kredinin aylık ödentilerinin vekil edeni tarafından yapıldığını, halen aylık ödemelerin davacı tarafından karşılandığını açıklayarak tapudaki satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle davalı ... tarafından davalı annesi Müzeyyen’e satılan taşınmazın tapu kaydının ½ oranında iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline, bu istekleri doğrultusunda karar verilmesinin mümkün olmaması halinde taşınmazın ½ mülkiyet payının dava tarihindeki piyasa rayiç bedeli olan 20.000.00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... 13.04.2005 havale tarihli cevap dilekçesinde, kızına yıllarca kendisi ile diğer çocuklarının baktığını, geçimleri ile ilgilendiğini, davacının alkolik, sorumsuz ve geçimsiz olduğunu, davalı ...’nin taşınmazı satın alacak güce sahip olmadığını, kızına güvence olsun diye ve kiradan kurtulması için ayrıca evdeki huzur sağlansın düşüncesiyle ailece ...’ye söz konusu evi aldıklarını, bu evin alımından bir ay önce kendisine ait tarlasını sattığını, bir miktar da diğer çocuklarından parasal destek aldığını, topladıkları bu paraları kızına verdiğini, evin alımına harcandığını, davacının taşınmazın alımında hiçbir katkısının olmadığını, kendilerine borcu bulunduğunu, davacının da dava dilekçesinin üç nolu bendinde davalı ...’nin kardeşlerinden aldığı ve miras payı olarak kendisine düşen nakit paralarla satış bedelini karşıladığını kabul ettiğini belirterek gerek tapu iptali ve tescil ve gerekse tazminat istekleri bakımından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Yaylagülü 11.04.2005 havale tarihli cevap dilekçesinde, davacı eşinin dava konusu taşınmazda hiçbir hakkı olmadığını, miras bırakan babasından miras payına düşen mal varlığından gelen para ile annesinin satmış olduğu tarlanın bedelinden verdiği pay ve kardeşlerinden sağladığı katkı ile dava konusu evin satın alındığını, davacının yıllarca alkolik bir yaşantı sürdüğünü, her türlü kötü huy ve alışkanlığı bulunduğunu, har vurup harman savurduğunu, evin satılması için kendisine baskı yapıldığını, bu nedenle evi satmak zorunda kaldığını, 3. şahsa taşınmazı satsa idi evde oturmasının mümkün olamayacağını, bu nedenle satışı annesine yaptığını, bu yöndeki baskı ve tehditlerine dayanamadığını, 21 yıldan beri çalışıp ev sahibi olmayan davacının kardeşlerine borcu bulunduğunu, hala bu borcu ödemeyen davacının evi satın alırken katkıda bulunmasının boş ve soyut bir iddiadan ibaret bulunduğunu, evi annesine bedel mukabilinde sattığını, gerçek bir satış olduğunu, anne-kız olmaları nedeniyle evde oturmaya rıza gösterdiğini belirterek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 20.000 TL değer artış payı alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, mal rejiminden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
Taraflar, 30.05.1984 tarihinde evlenmişler, 18.02.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 12.12.2006 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Taraflar arasında, evlendikleri 30.05.1984 tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM"nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, taraflar sözleşmeyle başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 18.02.2005 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TKM. m. 202, 4722 sayılı K.m.10) Taraflar arasındaki mal rejimi TMK"nun 225/2. fıkrası uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz, 16.04.2004 tarihinde 3. kişiden satın alınmış ve 08.02.2005 tarihinde davalı ... tarafından diğer davalı ve annesi olan ...’e tapuda satmak suretiyle devrini sağlamıştır. Davacı dava dilekçesinde, bağımsız bölümün 27.500 TL’ye satın alındığını 13.500 TL’sinin miras payı olarak davalı ...’ye gelen para ve kardeşlerinden gelen destek ile (toplam 13.500 TL) karşılandığını, kalan miktarın ise, biriktirdiği nakit paralar ve kardeşi ...’ın çektiği kredinin kendisine verilmesi ile ödendiğini belirterek katılma alacağı isteğinde bulunmuştur.
Davalı ... ise, babasının terekesinden gelen ve payına düşen para, kardeşlerinin sağladığı destek ile annesinin kendisine ait 391 parsel sayılı bahçe niteliğindeki taşınmazı satması sonucu yaptığı katkı ile bedelin tamamının kendisi tarafından karşılandığını, davacının herhangi bir katkısının olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Davalı ... ile annesi ...’in beyanları aynı doğrultudadır.
Ne var ki, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı dava dilekçesinde, muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil, bu mümkün görülmediği takdirde ½ paya isabet eden 20.000 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, bedel konusunda hüküm kurulduğu halde tapu iptali ve tescil konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Vekalet Ücreti yönünden bu istek davalılar tarafından temyize getirtilmiştir. Tapu iptali ve tescile yönelik istek genel muvazaa kapsamında olup 818 sayılı BK"nun 18. (TBK.m.19) maddesi gereğince çözümlenmesi gereken bir istektir. Genel muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil davaları Genel Mahkemelerde bakılmaktadır. Aile Mahkemeleri"nin bu tür davalara bakma görev ve yetkileri bulunmamaktadır. Bu nedenle, muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil davası yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydının yapılması ve daha sonra verilecek görevsizlik kararı ile Genel Mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulu’nun 26.09.2012 tarih ve 2012/8-192 E, 2012/629 K. sayılı kararı ile mal rejimi davalarında muvazaa nedeniyle açılan davaların sonucunun beklenmesine de gerek bulunmamaktadır. Muvazaa nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasının olumlu sonuçlanması halinde, davacının mal rejimi nedeniyle alacağı kararla hak ettiği alacağının tahsilini kolayca sağlayabilecektir. Bunun dışında mal rejimi davasına bir etkisi olmayacaktır. Şayet muvazaa iddiasına dayanmayıp sadece tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde, mal rejiminden kaynaklanan alacak denilmiş olsaydı terditli istek kabul edilip birlikte görülmesi mümkün olabilirdi.
Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince, davacı 13.500 TL’nin davalı ... tarafından karşılandığını kalan 13.500 TL’nin ise kendi birikimleri ile kardeşinin bankadan çektiği kredinin kendisine verilmesiyle ödediğini açıklamıştır. Ne var ki, kardeşi ...’ın bankadan çektiği krediye ait taksit ödemelerine ilişkin belge dosya arasında bulunmakla birlikte kredinin hangi tarihte çekildiğini gösteren sözleşme yada buna ait belge dosya arasında bulunmamaktadır. Bundan ayrı davacı yargılama sırasında kardeşi...’in de aynı şekilde kredi çekip kendisine verdiğini bildirmiş, krediye ait taksitlendirme belgeleri dosyada olmakla birlikte kredinin hangi tarihte çekildiğine ilişkin kredi sözleşmesi yada bunu kanıtlayan belge dosyada yer almadığından bu yönde Dairece denetleme yapılması olanağı bulunmamıştır. Aynı biçimde, davalılar 391 sayılı parselin satışı sonucu elde edilen paranın bir kısmının taşınmazın alımına harcandığını bildirmişler, ancak; bu yolla ne kadar para alıma ilave ettiklerini açıklamamışlardır. Bu hususun taraflardan ve dinlenen tanıklardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, bu şekilde sonuca ulaşılmadığı takdirde davacı tarafın dava dilekçesinde aynı zamanda yemin deliline de dayanıldığı göz önünde bulundurularak yemin teklif etme hakkını kullanıp kullanmayacağının davacıdan sorulması, yemin teklif etme hakkını kullanmak istediği takdirde davalı tarafın da yemini kabul etmeleri halinde yöntemine uygun bir biçimde yeminlerinin yaptırılması, gerçekten davacının kardeşleri tarafından bankadan çekilen krediler evin alımına harcanmak üzere davacıya verilmiş ise, davacıya yapılan bağış niteliğinde olup kişisel malı sayılır. Aynı şekilde davalı ...’nin annesi ve kardeşleri ile miras payından gelen paralar da...bakımından kişisel mal sayılır. Bunların hesaplamada göz önünde bulundurulması davacı ve davalının edinilmiş maldan taşınmazın alımına yaptıkları katkının olup olmadığının açık bir biçimde belirlenmesi zorunludur. Böylece yapılacak bu araştırma ve inceleme sonucu isteğin katılma alacağı mı yoksa değer artış payı alacağı mı, yoksa başka bir tür alacak mı olduğu konusunda nitelendirmenin yapılması, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime ait olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir.
TMK’nun 6. ve 222. maddeleri gereğince herkes iddia ve savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Davalılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 21,15 peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.