Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/129
Karar No: 2018/43

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/129 Esas 2018/43 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/129 E.  ,  2018/43 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Tarih : 05.06.2008
    Sayısı : 173 - 246

    Tehdit suçundan sanık ...’nın 5237 sayılı TCK’nun 106/2-c, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2008 gün ve 173-246 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine yerel mahkemece 31.07.2008 günlü ek karar ile; temyiz isteminin yasal süresi içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
    Bu hükme yönelik olarak Adalet Bakanlığının 14.06.2012 gün ve 35759 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27.06.2012 gün ve 168022 sayılı ihbarnamede;
    "1- Sanığın, yakınanı ‘Hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız’ şeklindeki sözlerle tehdit ettiği kabul edilen olayda, tehdit içeren sözlerin sair tehdit niteliğinde olduğu nazara alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulmasında,
    2- Sanığın tekerrüre esas alınan Gelibolu Sulh Ceza Mahkemesinin 18.10.2006 gün 118-195 sayılı mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden önce, incelemeye konu iş bu suçunu işlediği cihetle, sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infaz edilemeyeceğinin gözetilmemesinde isabet görülmediği..." düşüncesiyle hükmün kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 12.11.2012 gün ve 21911-24327 sayı ile;
    “Sanıklar ... ve ... hakkında, Gelibolu Cumhuriyet Başsavcılığınca mağduru birlikte tehdit etme suçundan 5237 sayılı TCK"nın 106/2-c, 58. maddelerinin uygulanması istemi ile dava açıldığı, mahkemece sanıkların aynı suçlamalarla ilgili hükümlülüğüne karar verildiği, sanıkların her ikisinin de hükmü temyiz ettikleri, ancak sanık ..."nın yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği gerekçesi ile mahkemece temyiz isteminin reddine karar verildiği, sanığın bu kararı temyizi üzerine Dairemizin 23.11.2011 tarih ve 21039/22072 sayılı kararı ile;
    ... hakkında yerel mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararına karşı yapılan itirazın reddine, sanık ... hakkında ise;
    a-Sanığın suç tarihi itibariyle sabıkasının olmaması karşısında, mahkemece ‘Sanıkların sabıkalı oluşu, suç işleme yönündeki olumsuz tutumu göz önüne alınarak’ denilerek yasal olmayan gerekçe ile ertelemeye yer olmadığına karar verilmesi,
    b-Sanığın yakınanı ‘hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız’ sözleriyle tehdit ettiği kabul edilen olayda, tehdit içeren sözlerinin sair tehdit niteliğinde olduğu gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
    c-Sanığın üzerine atılı suçun, tekerrüre esas alınan mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden önce işlendiği, dolayısıyla sanığın mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulamayacağının gözetilmemesi,
    Gerekçeleri ile bozma kararı verildiği, bu şekilde birlikte suç işleyen sanıklardan ... hakkındaki hükmün bozulduğu, sanık ... hakkındaki hükmün ise kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nın 325. maddesi ‘Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbiki kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler.’ şeklindedir.
    Maddenin uygulanabilmesi için
    -Birden fazla sanığın aynı suçu işlemiş olması,
    -Aynı mahkemede yargılanıp aynı ilamla mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
    -Hükmün temyiz edilebilir nitelikte olması,
    -Kanuna muhalefet edilmesi nedenine dayalı bozma kararının, sanıkların lehine olması,
    Gerekir.
    Bozma kararının, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesi için bu hususun açıkça bozma kararında belirtilmesine ya da sanığın talep etmesine gerek yoktur. Mahkemenin kendiliğinden anılan düzenlemenin gereğini yerine getirmesi mümkündür.
    Somut olayda; sanıkların birlikte suç işledikleri, aynı mahkemede yargılanıp birlikte mahkûm oldukları, hükmün temyizi kabil olduğu, Dairemizce kanuna muhalefet edilmesi nedeniyle temyiz eden lehine bozulduğu, diğer sanık ..."nın süresinde hükmü temyiz etmediği anlaşılmaktadır. Dairemizce suçun niteliğine ilişkin ilamın (b) bendi ile yapılan bozmanın aynı suçu sanık ... ile birlikte işleyen sanık ..."un hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle temyiz davası açma hakkından yararlanamayan sanık ... için, yasal şartları oluştuğundan 1412 sayılı CMUK"nın 325. maddesi gereğince bozma kararının sirayet ettirilmesi suretiyle mahallinde yargılamaya devam edilerek yeni bir hüküm kurulması mümkündür.
    İncelenen dosyada, yasaya aykırılığı, hükmün kesinleşmesini ve infazını engelleyen usule ilişkin yasal düzenleme mevcut iken, bu yolun kullanımına başvurulmaksızın olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı" isabetsizliğinden kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.02.2013 gün ve 168022 sayı ile;
    “...İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 325. maddesi gereğince bozma kararının, hükmü temyiz etmeyen sanık yararına sirayetinin mümkün olduğu hâllerde, temyiz incelemesinden geçmeyen kararın, kanun yararına bozma kanun yoluna konu olup olamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
    Uyuşmazlığın çözümü için "kanun yararına bozma" kurumuna ilişkin yasal düzenlemeye bakıldığında;
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Kanun yararına bozma" başlıklı 309. maddesi,
    "1- Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirir.
    2-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay"ın ilgili ceza dairesine verir.
    3-Yargıtay"ın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
    4-……....’ hükmünü içermektedir.
    Bu maddeye göre, kanun yararına bozma yasa yoluna başvurabilmek için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir.
    Bunlar;
    1-Ceza hâkimi ya da mahkemesi tarafından verilmiş karar ya da hükmün bulunması,
    2-İlgili karar ya da hükmün istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olması koşullarıdır.
    5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanunun 325. maddesindeki lehe bozmadan, adaleti sağlamak için temyize gelmeyen sanıkların da yararlanmasını sağlayan düzenleme, hükümde bulunan hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan bir kanun yolu değildir. Çünkü bozma kararına karşı yerel mahkeme tarafından direnme kararı verilmesi halinde bu maddenin de uygulanma kabiliyeti kalmayacaktır.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, hüküm ya da kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermeyi sağlayan kanun yolları, olağan ve olağanüstü olmak üzere iki grup hâlinde düzenlenmiştir.
    Olağan kanun yolları, itiraz (267-271), istinaf (272-285) ve temyiz (286-307) olarak; olağanüstü kanun yoları ise kesinleşmiş hükümlere karşı başvurulan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi (308), kanun yararına bozma (309-310) ve yargılamanın yenilenmesi (311-323) olarak gösterilmiştir. 1412 sayılı Kanunun 325. maddesindeki düzenlemeye paralel bir düzenleme de 5271 sayılı Kanunda ‘temyiz’ kanun yolları bölümü içerisinde "Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi" başlığıyla 306. maddede yer almıştır.
    Görüldüğü gibi kanun koyucu, bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık lehine sirayeti müessesesini ayrı bir kanun olarak değil temyiz kanun yolu içerisinde bir alt başlık olarak düzenlemiştir. Bu kurum, hüküm ya da kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermeyi amaçlayan bir kanun yolu türü olarak kabul edilmemiştir.
    Sanık ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 106/2. maddesinin c bendi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesinin 05.06.2008 tarihli mahkûmiyet kararının, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 305. maddesinin 1. fıkrası gereğince ‘temyiz’ kanun yoluna tabi olduğu açıktır. Sanığın, temyiz isteminin yasal süreden sonra yapıldığından bahisle yerel mahkemece reddedildikten sonra, bu kez redde ilişkin ek kararın temyizi üzerine Özel Dairenin ret kararı ile mahkûmiyet hükmü esastan temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiştir. Birlikte suç işlediği sanık ... hakkındaki kararın lehe bozulması nedeniyle sanık ... hakkındaki hükmün de kesinleşmediğini kabul etmek mümkün değildir. Bu aşamadan sonra sanık ... hakkındaki hükümde bulunan hukuka aykırılıkları gidermek için tek bir yol bulunmaktadır. Bu yol ise, "kanun yararına bozma" yasa yoludur.
    Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2006 gün ve 190-186 sayılı ‘…bozma kararı verilerek bu bozma nedeni sanık İ.E’e teşmil edilse dahi Yerel Mahkemenin direnme kararı vermesi halinde, bozma kararının sirayeti geçersiz kalacaktır. Kaldı ki, sirayet kurumu niteliği itibariyle bir kanun yolu olarak da değerlendirilemez. Zira kanun yolu incelemesi sonucunda verilen lehe bozma kararının, adaleti sağlamak amacıyla önceki hükmü temyiz etmeyen sanığa da uygulanması söz konusudur. Somut olayda, sanık İ.E’e de tebliğ edilen hüküm, kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşmiştir. İstinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmadan kesinleşen hükümlerin, olağanüstü bir kanun yolu olan ‘kanun yararına bozma’ kurumuna tabi olacakları açıktır...’ şeklindeki kararında da, lehe bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayeti kurumunun, hükümdeki kanuna aykırılıkları gideren bir kanun yolu olmadığı ve bu kurumun uygulanma olasılığının bulunduğu hâlde dahi ilgili kararın kanun yararına bozma yoluna konu olabileceği belirtilerek kanun yararına bozma istemi kabul edilip, incelemeyi yapan Özel Daire kararının isabetli olduğuna hükmedilmiştir.
    Sanık ... hakkındaki hükme yönelik olarak da, eylemin daha az cezayı gerektiren sair tehdit suçunu oluşturduğuna ve tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağına dair kanun yararına bozma istemine konu nedenlerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalması nedeniyle isteminin kabulü hâlinde yeniden yargılama yasağı bulunduğundan Özel Dairece uygulamaya yapılarak karardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi suretiyle uyuşmazlık tamamen sona erdirilecektir.
    Oysaki kanun yararına bozma isteminin reddi durumunda, yerel mahkemece, yeniden yargılama yapılıp yeni bir hüküm kurulması ve bu hükme karşı da kanun yollarına başvurulması hâlinde yargılamanın uzayacağı ve uyuşmazlığın çözümünün gecikeceği açıktır. Böyle bir sonuç ise Anayasanın 141/4. maddesindeki ‘...Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir.’ hükmüne aykırı olacağı gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesindeki "makul sürede yargılanma hakkı" düzenlemesine de aykırılık teşkil edecektir.
    Bu açıklamalara göre, somut olaya bakıldığında;
    Sanık ... hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 106/2. maddesinin c bendi uyarınca tayin olunan 2 yıl hapis cezasına ilişkin Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesinin 05.06.2008 gün ve 173-246 sayılı kararının, esas yönüyle temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi nedeniyle, yasal düzenleme gereği kanun yararına bozma yolu ile incelenmesi mümkün bir karar olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 13.02.2014 gün ve 7761-4722 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında birden fazla kişiyle birlikte tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece eylemin sair tehdit suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildikten sonra yerel mahkemece verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;
    Özel Daire kararındaki;
    “a) "Hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız" şeklindeki tehdidin sair tehdit oluşturacağı,
    b) Tekerrür hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı” şeklindeki bozma nedenlerinin, hakkındaki hüküm Yargıtayca incelenmeyen sanık ..."ya sirayetinin söz konusu olup olmadığı, sirayetin söz konusu olduğu hâllerde aynı bozma nedenlerine dayanılarak kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilemeyeceği,
    Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yerel mahkemece 05.06.2008 tarihinde sanık ve inceleme dışı sanık ...’ın tehdit suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, hükümlerin sanık ve inceleme dışı sanık ... tarafından temyiz edildiği, yerel mahkemece 31.07.2008 tarihli ek karar ile sanığın temyiz isteminin, yasal süresi içerisinde yapılmadığından bahisle reddine karar verildiği, anılan kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece 23.11.2011 tarihinde; sanık hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin reddine, inceleme dışı sanık ... hakkındaki hükmün ise lehe bozulmasına karar verildiği, 14.06.2012 tarihinde de Adalet Bakanlığınca, sanık yönünden kesinleşen yerel mahkeme hükmünün kanun yararına bozulması istemiyle talepte bulunulduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.06.2012 gün ve 168022 sayılı ihbarnamesi üzerine anılan talebi inceleyen Özel Dairece; suçun niteliğine ilişkin lehe bozmanın, yerel mahkemece sanığa sirayet ettirilerek, buna göre hüküm kurulmasının mümkün olduğu, dolayısıyla yerel mahkeme hükmünün infazını engelleyen usule ilişkin yasal bir düzenlemenin bulunduğu, bu yol tüketilmeksizin de kanun yararına bozmaya başvurulamayacağı belirtilerek talebin reddine karar verildiği,
    Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesinin 30.01.2014 tarihli yazısına göre; Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma kararı sonrası dosyanın inceleme dışı sanık ... yönünden mahkemenin 2012/29 esasına kaydedildiği, inceleme dışı sanık ... hakkındaki bozmanın sanığa sirayet ettirilmediği,
    Gelibolu 1. Asliye Ceza Mahkemesince 18.07.2016 gün ve 29-696 sayı ile; Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23.11.2011 tarih ve 21039-22072 sayılı bozma ilamına uyulduğu, bozma ilamına karşı sanığın beyanının alınması için çıkarılan yakalama kararının infaz edilmediği, bozma ilamının sanık ... lehine olması nedeniyle CMK"nun 307/2. maddesi göz önünde bulundurularak yargılamaya sanığın yokluğunda devam edildiği, bekletici mesele yapılan mahkemenin 2007/173 esas sayılı dosyasının sanığı Tayfun hakkında verilen 05.06.2008 tarihli hükmün sanık tarafından süresinde temyiz edilmemesi nedeniyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin temyiz isteminin reddine karar verildiği, sanık ... hakkında verilen bozma kararı kendisine sirayet ettirilmeyen sanık hakkındaki hükmün 23.11.2011 tarihinde kesinleştiği, sanığın talebi üzerine dosyanın kanun yararına bozma yönünden inceleme yapılmak üzere gönderildiği ve hâlen Yargıtay Ceza Genel Kurulunda ön inceleme aşamasında olduğu, anılan dosyanın sonucunun beklenmesinin bekletici mesele yapıldığı, 18.07.2016 tarihli duruşmada; mahkemece bekletici mesele yapılan hususun sanığa ilişkin olduğu ve sanık ..."ı etkilemeyeceği hususlarına yer verilerek 2007/173 esas sayılı dosyanın beklenmesinden vazgeçilmesine ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma ilamı da gözetildiğinde, eylemi sair tehdit suçuna uyan sanık ... hakkında açılan kamu davasının mağdur ..."ın şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle düşmesine karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
    Anlaşılmıştır.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    Özel Daire kararındaki; “ Hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız" şeklindeki tehdidin sair tehdit oluşturacağı" şeklindeki bozma nedeninin hakkındaki hüküm Yargıtayca incelenmeyen sanık ..."ya sirayetinin söz konusu olup olmadığına ve sirayetin söz konusu olduğu hâllerde aynı bozma nedenlerine dayanılarak kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilemeyeceğine ilişkin uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmesinde;
    Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında verilen hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurulmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, “davasız yargılama olmaz” ilkesinin bir sonucudur.
    Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna; “bozmanın sirayeti”, “bozma kararının genişleme etkisi” ya da “teşmili (yayılma) etkisi” denilmektedir.
    1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken “Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlıklı 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler” şeklinde,
    Benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK"nun “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi ise; “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” biçiminde düzenlenmiş olup, hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.
    Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise, temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için bu aşamada "kanun yararına bozma" kanun yoluna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
    Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 5320 sayılı Kanunun 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK"nda ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nun 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
    5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
    Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde,
    Sanık ve inceleme dışı sanık ...’ın tehdit suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümlerin temyiz edilmesi üzerine yerel mahkemece 31.07.2008 tarihli ek karar ile sanığın temyiz isteminin yasal süresi içerisinde yapılmadığından bahisle reddine karar verildiği, bu kararın da sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Özel Dairece sanık hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin reddine, inceleme dışı sanık ... hakkındaki hükmün ise lehe bozulmasına karar verildiği, Adalet Bakanlığınca sanık yönünden kesinleşen yerel mahkeme hükmünün kanun yararına bozulması istemiyle talepte bulunulduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarnamesi üzerine anılan talebi inceleyen Özel Dairece; suçun niteliğine ilişkin lehe bozmanın, yerel mahkemece sanığa sirayet ettirilerek, buna göre hüküm kurulması mümkün olduğundan yerel mahkeme hükmünün infazını engelleyen usule ilişkin yasal bir düzenlemenin bulunduğu, bu yol tüketilmeksizin de kanun yararına bozmaya başvurulamayacağı belirtilerek 12.11.2012 tarihinde kanun yararına bozma talebinin reddine karar verildiği, 18.07.2016 tarihinde ise yerel mahkemece şikâyetçi Sezgin"in şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle inceleme dışı sanık ... hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verildiği olayda;
    Sanık ile inceleme dışı sanık ..."ın, birlikte işledikleri aynı suç nedeniyle mahkûmiyetlerine karar verilmesi, yerel mahkemece haklarında verilen hükümlerin temyiz edilebilir nitelikte olması ve inceleme dışı sanık ... hakkındaki, eylemin sair tehdit suçunu oluşturduğuna ilişkin bozmanın sanığın lehine olması nedenleriyle Özel Daire kararındaki söz konusu bozma sebebinin sanığa sirayet ettirilebileceğinde kuşku bulunmamakta ise de; bozma kararından sonra yerel mahkemece inceleme dışı sanık ... hakkında şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi karşısında, mahkûmiyet hükmüne ilişkin anılan bozma nedenlerinin sanığa sirayet ettirilmesi olanağı ortadan kalkmış olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında yer verilmeyen bu farklı gerekçeyle sanık hakkında temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükmün yönünden kanun yararına bozma yoluna gidilmesi mümkün olup Özel Dairece bu talebin esas yönünden incelenmesi gerekmektedir.
    Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2006 tarihli ve 190-186 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Ulaşılan sonuç karşısında, mahkûmiyet hükümleri bakımından uygulanması mümkün olan "Tekerrür hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı” şeklindeki bozma nedeninin sanığa sirayetinin mümkün olup olmadığına ve Özel Daire ilamındaki bu bozma nedenine ilişkin olarak kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilemeyeceğine dair uyuşmazlık konuları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin kanun yararına bozma talebinin reddine ilişkin 12.11.2012 tarihli ve 21911-24327 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, kanun yararına bozma talebinin esas yönünden incelenmesi amacıyla Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi