Esas No: 2020/1980
Karar No: 2022/1275
Karar Tarihi: 24.02.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1980 Esas 2022/1275 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/1980 E. , 2022/1275 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
BİRLEŞEN DAVA : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'NİN 2014/815 ESAS
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın kabulüne dair verilen 09.03.2020 tarih ve 2020/38 E. - 2020/338 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.02.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı banka vekili Av...... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ticari faaliyetine devam ederken davalı bankadan hesap açtırıp pos cihazı aldığını, ticari faaliyetini sona erdirip hesabını kapattırdığını, ancak bankalardaki para miktarının umduğunun çok altında olması nedeniyle kuşkulandığını, yaptığı araştırmada yazılı talimatı vekaletnamesi olmadığı halde imzasının taklit edilerek hesabından para çekildiğini öğrendiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin avans faiziyle tahsilini; birleşen davada ise davada müvekkilinin ticari faaliyetine devam ederken davalı bankadan hesap açtırıp pos cihazı aldığını, ticari faaliyetini sona erdirip hesabını kapattırdığını, ancak bankalardaki para miktarının umduğunun çok altında olması nedeniyle kuşkulandığını, yaptığı araştırmada yazılı talimatı vekaletnamesi olmadığı halde imzasının taklit edilerek hesabından para çekildiğini öğrendiğini, açılan bu davanın Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/150 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi gerektiğini, davalı bankanın müvekkilinin talimatı dışında özen yükümlülüğüne aykırı olarak müvekkilinin hesabından para çekilmesine izin verdiğini, davalı banka personelinin talimatı müvekkiline ait olup olmadığını irdelemediğini, müvekkilinden herhangi bir teyit alınmadığından ağır kusurunun bulunduğunu, ayrıca Borçlar Kanunu'nun kanun anlamında davalı bankanın adam çalıştırma sorumluluğu ve yardımcı kişilerden dolayı sorumluluğunun bulunduğunu, bankanın bir güven kurumu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin uğradığı zararı gidermekte yükümlü olduğunu, müvekkilinin banka hesaplarının kontrol etmemesinin kusur sayılamayacağını, usulsüz para çeken şahıs ile müvekkili arasında işbirliğinin ispatlanamadığını, müvekkilinin davalı bankanın usulsüz işlemleri ortaya çıkaramaması sebebiyle aynı şahıs ile çalışmaya devam ettiğini, kusurun tamamen davalı bankada olduğunu, bilirkişi raporunda da sabit olduğu üzere bankanın fotokopi talimatla ve talimat dahi olmadan işlem yaptığını, bu ağır kusurun paylaşılamayacağını ileri sürerek, 747.395,00 TL'nin avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, açılan davayı kabul etmediklerini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, yapılan işlemler 2005 tarihli olup, aradan üç yıl geçtiğini, davacının haksız olarak hesabından para çekildiği iddiasında ise zararını bir yıl içerisinde talep etmesi gerektiği halde aradan üç yıl geçtikten sonra 2008 yılında dava açtığını, açılan davanın haksız olduğunu, zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, müvekkili bankaca yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı vekili birleşen davada, açılan davayı kabul etmediklerini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, yapılan işlemlerin 2005 tarihli olup, aradan dokuz yıl geçtikten sonra dava açıldığını, davacının haksız olarak hesabından para çekildiği iddiasında ise zararını bir yıl içerisinde talep etmesi gerektiği halde aradan üç yıl geçtikten sonra 2008 yılında dava açtığını, daha sonra da ek dava açıldığını, açılan davanın haksız olduğunu, zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, müvekkili bankaca yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının davalı banka nezdinde bulunan iş yerinin hasılatının toplandığı ticari hesabındaki işlemlerden haberdar olmamasının, davacıya ait olmadığı tespit edilen 242 adet talimattaki imzanın, davacının iş yerine ait şubelerinin açılış ve kapanışına ilişkin dilekçe altındaki (ki bunlardan davacının haberdar olmaması düşülenemeyeceğini) imzalarla uyumlu olması, hesaptaki son işlem tarihinin 26/07/2006 olmasına ve bu işlemin bizzat davacı tarafından yapılmasına rağmen davacının 2008 yılına kadar herhangi bir itirazda bulunmaması, itiraza uğrayan işlemler arasında büyük meblağlar bulunması ve bu işlemlerin bazılarından sonra davacının bizzat işlem yapmasına rağmen herhangi bir ihtirazi kayıt koyulmaması karşısında, hayatın olağan akışına ve TMK'nın 2. maddesine aykırı olduğundan davacının dava konusu işlemlere icazet verdiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, bozmaya uyularak davacının alınan imza örneği, celp edilen mukayese imzalarına göre 242 adet dekonttaki imzanın davacıya ait olmadığı anlaşılmış ise de, 242 adet dekonttaki imzanın mahkemece davacının mukayese imzaların bulunduğu kurumların istenmesi sonucu Başkent Vergi Dairesi Müdürlüğünden kazandırılmış olan dosya içerisinde yer alan, ikinci grup mukayese imza olarak adlandırılan 06/10/2015 tarihli 75503 kayıt numaralı, 75504 kayıt numaralı ve 75505 kayıt numaralı dilekçelerdeki imzayı atan şahsın eli ürünü olduğu gibi, davacı yanın dava dilekçesinde de belirttiği üzere söz konusu kişi ile ticari faaliyetini sonlandırana kadar çalışmaya devam ettiği, bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği üzere davacının ticari faaliyetinden ötürü hesap açtırdığı 17/02/2005 tarihi ile en son işlem tarihi olan 29/06/2006 tarihine kadar 1 yılı aşkın bir süre hesabından aynı kişiler tarafından para çekilmeye devam edildiği, davacının ticari faaliyetinden ötürü tüm borç ve alacaklarını noter tasdikli ticari defter ve kayıtlarında kayıt altına almak zorunda olduğu gibi davacıya ait iş yerinin ayrıca firmanın günlük nakit ihtiyacı ile mali ve ticari borçlarının karşılanması için bilançosunun asli hesapları arasında yer alan ve nakit akımını takip etmesi gerektiği gibi 102 numaralı skotunda kayıtlı banka hesaplarının takip edilmemesinin de mümkün olmadığı gibi ....93242 numaralı satış hasılatının kaydedildiği paraları da takip etmemesinin söz konusu olamayacağı, günlük satış yapılmasına rağmen bu satış tutarlarının kaydedildiği hesabın davacının bir yılı aşkın bir süre boyunca takip etmemesinin ve yapılan işlemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına ters olduğu ve davalı bankaya herhangi bir kusur da izafe edilmesinin söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüne, yerel mahkemece kararının gerekçe yönünden kaldırılmasına asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
(1) Dava, davalı bankanın özen yükümlülüğünü ihlalinden doğan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, işbu karar davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmiştir. Mahkemece, 12.06.2015 tarihinde davacının yargılama harç ve giderlerine ilişkin adli yardım talebinin kabulüne, 6100 sayılı HMK'nın 335/3. bendi uyarınca adli yardım kararının HMK 335/3 maddesi uyarınca, HMK 338. madde düzenlemesi saklı kalmak koşulu ile hükmün kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiş olup; bu nedenle, Dairemizce davacının adli yardım talebi konusunda yeniden bir karar verilmesine yer olmayıp, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
(2) Dosyadaki yazılara, Bölge Adliye Mahkemesince HMK'nın 373/3. maddesi uyarınca uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin adli yardım talebi hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, alınmadığı anlaşılan 161,40 TL temyiz ilam harcı ile 397,80 TL temyiz başvuru harcının HMK 339. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde adli yardımdan yararlanan temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, 24/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.