Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/627
Karar No: 2018/40

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/627 Esas 2018/40 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/627 E.  ,  2018/40 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 333-478

    Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanık ..."ın beraatine ilişkin Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.05.2010 tarihli ve 259-351 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.05.2013 tarih ve 1392-7961 sayı ile;
    "...Güvenlik güçlerine teslim olan örgüt mensubu .... ...."in müdafii huzurunda alınan özgür iradesine dayalı kolluk ifadesi, yaptığı teşhislere ilişkin tutanaklar, 2008 yılında Sırtköy Beldesinden Bestler Dereler bölgesine giden göçerlere ait liste ve bu listeye ekli kimlik fotokopileri ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın 2008 yılı ve öncesinde kırsalda faaliyet gösteren silahlı terör örgütü mensuplarına değeri para ile temsil edilebilen erzak ve yaşam malzemesi temin etmek biçiminde sübuta eren eyleminin, suç tarihinde yürürlükte bulunan 3713 sayılı Kanunun 8/1, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6415 sayılı Kanunun 4. maddelerinde düzenlenen terörizmin finasmanı suçunu oluşturacağı gözetilerek, hukuki durumunun 5237 sayılı TCK"nun 7/2, 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddeleri uyarınca, suçun işlendiği zamandaki Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki Kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra, lehe olan Kanunun tespiti ve uygulanmasında zorunluluk bulunması..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 07.11.2013 tarih ve 333-478 sayı ile;
    "...İddia, sanık savunması ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar sanık ... hakkında PKK silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmış ve Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.05.2013 gün ve 1392-7961 sayı ile; "sanığın 2008 yılı ve öncesinde kırsalda faaliyet gösteren silahlı terör örgütü mensuplarına değeri para ile temsil edilebilen erzak ve yaşam malzemesi temin etmek biçiminde sübuta eren eyleminin, suç tarihinde yürürlükte bulunan 3713 sayılı Kanunun 8/1, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6415 sayılı Kanunun 4. maddelerinde düzenlenen terörizmin finasmanı suçunu oluşturacağı gözetilerek, hukuki durumunun 5237 sayılı TCK"nun 7/2, 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddeleri uyarınca, suçun işlendiği zamandaki Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki Kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra, lehe olan Kanunun tespiti ve uygulanmasında zorunluluk bulunması" gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş ise de; sanığın atılı suçu işlediği konusunda Şırnak Milli Jandarma Karakol Komutanlığına teslim olan yasa dışı PKK terör örgütü mensubu Rezzan kod adlı ...."in hazırlık ifadeleri ve vesikalık fotoğraf gösterilerek yapılan ve "erzak aldığımız şahsa benziyor" dediği fotoğraftan teşhisi dışında her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alınarak mahkememizin 13.05.2010 gün ve 259-351 sayılı hükmünde direnilmesine, sanığın atılı suçtan CMK"nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine..." gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.11.2015 tarihli ve 392678 sayılı “red” istekli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesince 02.02.2016 tarih ve 7817-404 sayı ile; görevsizlik kararı verilerek Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 471-1955 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 16.03.2017 tarih ve 195-1146 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin sabit olup olmadığı ve sabit olduğunun kabulü halinde suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Cumhuriyet savcısının direnme hükmünü süresinde temyiz edip etmediği, süresinde temyiz ettiğinin kabulü hâlinde yerel mahkeme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığı, yeni hüküm olmadığının kabulü hâlinde sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    1) Cumhuriyet savcısının direnme hükmünü süresinde temyiz edip etmediğine ilişkin ön sorunun incelemesinde:
    İncelenen dosya kapsamından;
    Cumhuriyet savcısının hazır bulunduğu 07.11.2013 tarihli duruşmada tefhim olunan hükme yönelik Cumhuriyet savcısınca 08.11.2013 tarihinde saat 14.31’de UYAP sistemi üzerinden e-imzalı süre tutum dilekçesiyle temyiz başvurusunda bulunulduğu, evrakın mahkemenin iş listesine yine aynı gün düştüğü, Cumhuriyet savcısınca 02.12.2013 tarihinde verilen gerekçeli temyiz dilekçesi üzerine aynı tarihte mahkeme hâkimince fiziki havalenin yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Olağan kanun yollarından sayılan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrası uyarınca halen yürürlükte olan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
    Bunlardan ilki istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan "davasız yargılama olmaz" ilkesine uygun olarak temyiz davasının kendiliğinden açılması mümkün olmayıp, bu konuda bir talebin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrası uyarınca karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 305. maddesinin 1. fıkrası ile bu kuraldan kısmen uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek temyiz incelemesinin kendiliğinden de yapılabileceği kabul edilmiştir. Ancak onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek şartına uygun olarak bir temyiz davası açılmamış ise Yargıtay"ca yerel mahkeme hükmünün incelenmesi mümkün değildir. Direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.
    Uyuşmazlık konusu olayda istek şartının gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmadığından temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart olan süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
    1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar bakımından bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.
    Öte yandan Anayasamızın 141. maddesinin 4. fıkrasında; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesinde de, davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
    Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP), Yüksek Mahkemeler de dâhil olmak üzere bütün yargı organları ile birlikte adli tıp ve icra daireleri arasında bilgi alışverişinin elektronik ortama taşınması, evrakın elektronik ortamda güvenli bir şekilde depolanması, kişilere internet üzerinden hizmet verilmesi, diğer kurumlarla elektronik ortamda hızlı, etkin ve güvenilir bilgi alışverişinin sağlanması ve bu kurumlardan istenilmesi gereken bilgilerin sistem tarafından hazır edilmesi, kısaca adalet hizmetlerinin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla uygulamaya konulan bir bilişim sistemi projesidir.
    Bu doğrultuda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasasının “Elektronik İşlemler” başlıklı 445. maddesinde; “Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır” şeklindeki düzenleme ile Ulusal Yargı Ağı Projesinin işlevi ve kullanılacağı alanlar tanımlanmıştır.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa, 05.07.2012 tarih ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 95. maddesi ile eklenen "Elektronik işlemler" başlıklı 38/A maddesinde;
    "1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.
    2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.
    3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.
    4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.
    5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge, geçerli kabul edilir.
    6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
    7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
    8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.
    9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter...” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
    Madde içeriğinden anlaşılacağı üzere UYAP sistemi üzerinden gerçekleştirilen işlemlerin hukuki sonuç doğurabilmesi için geçerli ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış olması gerekmektedir.
    Elektronik imza, sanal (elektronik) ortamda bulunan belgenin doğruluğunu, bütünlüğünü koruyan ve beyan sahibinin bu belgenin içeriğini kabul edip onayladığını belirtmesine, diğer bir ifade ile imzalamasına imkân tanıyan bir teknik terim olup, el yazısı ile imzanın elektronik ortamdaki karşılığıdır. Elektronik imza, el yazısı ile imzanın gerek fonksiyonel gerekse hukuki anlamdaki fonksiyonlarını tam anlamıyla yerine getirdiği gibi, gönderilen bilgilerin veya verilerin kesinlikle o kişi tarafından gönderildiğini teyit etmesi, klasik imzadaki gibi taklit edilme olasılığının büyük oranda ortadan kalkması, bir kullanıcı tarafından gönderilen bilgilerin veya verilerin bir başkasının eline geçmesini veya değiştirilmesini engellemesi, gönderilen bilgi ve verilerin içeriğinin gönderici veya alıcı tarafından inkâr edilememesi, gönderimden sonra içeriğinin değiştirilememesi, uyuşmazlık halinde elektronik belgenin bir kopyasının da onay kurumunda olması, gönderilen verilerin tarih açısından damgalanması gibi ıslak imzalı belgeye göre birçok avantaja da sahiptir. (Belgelerde Sahtecilik Suçları, Kubilay Taşdemir, Ankara, 2013, s.294-297)
    Bu nedenle UYAP sisteminde geçerli ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış temyiz başvuru evrakı, sisteme kaydedilmesiyle beraber mahkeme hâkiminin ekranına onay için gönderildiğinden başvuru sahibince belgenin e-imza ile imzalandığı tarih itibarıyla temyiz talebinin hâkimin önüne sunulduğu, dolayısıyla temyizin yapıldığı kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.04.2016 tarihli ve 20-214 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Cumhuriyet savcısınca, 07.11.2013 tarihinde tefhim olunan hükme yönelik bir haftalık yasal süre içinde 08.11.2013 tarihinde UYAP sistemi üzerinden e-imzalı dilekçeyle temyiz başvurusunda bulunulmuş olup temyizin süresinde olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla, Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin süresinde yapılmadığından bahisle reddine ilişkin tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
    2) Yerel mahkeme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığına ilişkin ön sorunun incelemesinde:
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
    d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerle veya sonradan yürürlüğe girip lehe hükümler içermekle uygulanması gereken yeni kanun normlarına dayanarak hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Yerel mahkemenin ilk hükmünün Özel Dairece; güvenlik güçlerine teslim olan örgüt mensubu başka dosya sanığı ...."in müdafii huzurunda alınan kolluk ifadesi, yaptığı teşhislere ilişkin tutanaklar, 2008 yılı göçer listesi ve bu listeye ekli kimlik fotokopilerine göre, sanığın silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin sübuta erdiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasından sonra, yerel mahkeme direnme hükmünde, ilk hükümden farklı olarak "vesikalık fotoğraf gösterilerek yapılan ve "erzak aldığımız şahsa benziyor" dediği fotoğraftan teşhisi dışında” ibarelerine yer verilmiş olmasının yeni hüküm niteliğinde olduğu ileri sürülebilir ise de; yerel mahkemece ilk hükmünün gerekçesinde de bahse konu "erzak aldığımız şahsa benziyor" şeklindeki 14.01.2009 tarihli fotoğraf teşhis tutanağına ayrıntısıyla yer verilmiş olması nedeniyle, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulması söz konusu olmadığından, yerel mahkemenin son hükmü yeni hüküm niteliğinde değildir.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin son hükmünün yeni hüküm niteliğinde olduğuna ilişkin tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
    3) Sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine gelince;
    İncelenen dosya kapsamından;
    Başka dosya sanığı ...."in, PKK silahlı terör örgütüne 14.01.2003 tarihinde katıldığı, ardından terör örgütünün silahlı kanadı HPG adına kırsal kesimde faaliyet yürütmeye başladığı, 04.12.2008 tarihinde ise Şırnak Milli Jandarma Karakol Komutanlığına teslim olarak 2008 yılı içerisinde Bestler Dereler bölgesinde faaliyet yürüttüğü döneme ilişkin ayrıntılı bilgiler verip teşhislerde bulunduğu, bu kapsamda;
    a) Jandarma tarafından tanzim edilen tutanakta; 2008 yılında Şırnak ili İdil ilçesi Sırtköy Beldesinden, Bestler Dereler bölgesine giden yüz kırk bir kişiden oluşan göçer listesi ve bu listede bulunan göçerlerin kimlik fotokopileri gösterildiğinde, listenin yüz on ikinci sırasında bulunan Seydo olarak bildiği Mahmut Balica"yı teşhis ettiği,
    b) Jandarma tarafından tanzim edilen 05.12.2008 tarihli fotoğraf teşhis işleminde; Mahmut Balica adına düzenlenmiş kimlik fotokopisi gösterildiğinde, grup sorumlusu .... isimli örgüt mensubunun Besta bölgesinde 2003 yılında faaliyet gösterdiği sırada ....ismiyle göçerlik yapan sanık ile işbirliği içerisinde olduğunu, 2008 yılı Eylül ayında on kişiden oluşan grup ile birlikte Uğur Tepe"nin batısında kaldıkları sırada sanığın çadırına gittiklerini, çadıra girdiklerinde sanığın grup sorumlusu .... isimli örgüt mensubunu tanıdığını ve 5 kilogram pirinç, 4-5 kilogram bulgur, 4-5 kalıp sabun ile yemek yağını kendilerine verdiğini beyan ettiği,
    c) Jandarma tarafından düzenlenen 05.01.2009 ve 13.01.2009 tarihli tutanaklarda; Sırtköy Beldesi Fırat Mahallesi muhtarı Abdülkadir Balica ve aynı mahallede ikamet eden Ahmet İmecik"e Mahmut Balica adına düzenlenmiş kimlik fotokopisi gösterildiğinde, Mahmut Balica"nın çok eski tarihlerde öldüğünü ancak nüfus kayıtlarından düşümünün yapılmadığını, kimlik üzerindeki fotoğrafın hâlen kendileri ile aynı mahallede oturan sanık ..."a ait olduğunu ifade ettiği,
    d) Cumhuriyet savcısı huzurunda yaptırılan 14.01.2009 tarihli fotoğraf teşhis işleminde; beş adet fotoğraf gösterildiğinde, dört numaralı fotoğraftaki şahsın 2008 yılının Eylül ayında herhangi bir baskı ve zorlama olmaksızın kendilerine erzak veren sanığa benzediğini söylediği,
    UYAP sistemindeki kayıtlara göre başka suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunduğu anlaşılan ...."in sanık hakkında yapılan yargılamada dinlenmediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Başka dosya sanığı .... müdafii eşliğinde kollukta; fotoğrafı gösterilen ve adını ....olarak bildiği sanığın, grup sorumlusu .... isimli örgüt mensubu ile 2003 yılından beri tanıştığını, kırsalda faaliyet gösterdikleri sırada yakınlarındaki çadırda kalan sanığın rızası ile kendilerine erzak yardımında bulunduğunu,
    Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden temin edilen savcılık ve sorgu ifadelerinde; 2008 yılı Ağustos ayında on kişilik grupla birlikte Irak"ın kuzeyinden Türkiye"ye girdiklerini, Besler Dereler"deki Uğur Tepe bölgesinde konakladıklarını, söz konusu bölgede kaldıkları süre içerisinde Mahmut Balica olarak tanıdığı sanığın dağda göçer olarak yaşadığını, kollukta sanığın örgüte erzak yardımında bulunduğuna ilişkin teşhis yaptığını, bu ifadesinin doğru olduğunu ve aynen tekrar ettiğini,
    UYAP sisteminden temin edilen mahkeme ifadesinde; önceki aşamalardaki ifadelerinin doğru olduğunu, fotoğraf teşhis tutanağındaki aleyhe olan hususları kabul etmediğini,
    İfade etmiştir.
    Sanık ...; PKK silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmadığını, başka dosya sanığı ...."in kolluk ifadesi ve teşhis tutanağında geçen beyanlarını kabul etmediğini, bu şahsı ve .... isimli örgüt mensubunu tanımadığını, sürekli olarak Sırtköy Beldesindeki adresinde bulunduğunu ve burada göçerlik yaptığını, İdil ilçesi dışına veya yaylaya on sekiz yıldır çıkmadığını, camide cemaatin önünde bazen namaz kıldırdığından halk arasında ....ismi ile tanındığını, yaklaşık üç dört yıl önce ölen Mahmut Balica adına düzenlemiş kimlikteki fotoğrafın kendisine ait olduğunu, aşiretler arasındaki husumet nedeniyle devlet kimliklerini toplayınca bu şahsa ait kimliği 2009 yılına kadar kullandığını savunmuştur.
    Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
    Bu bağlamda, CMK"nun "Duruşmada okunmasıyla yetinilebilecek belgeler" başlıklı 211. maddesinde;
    "(1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
    b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse
    c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
    Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.
    (2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler" şeklindeki hükme yer verilerek, duruşmada dinlenilmesi mümkün olmayan ya da dinlenmelerine gerek bulunmayan tanık, bilirkişi ya da suç ortağının daha önce dinlenmeleri sırasında düzenlenmiş olan tutanakların okunması ile yetinilebileceği hâller gösterilmiş ve doğrudan doğruyalık ilkesinin istisnalarından birine işaret edilmiştir. Buna göre, zorunlu hallerde tanığın veya sanığın suç ortağının soruşturma aşamasındaki beyanlarını içeren tutanakların duruşmada okunması ile yetinilebilecektir. Bunun için, tanığın ya da suç ortağının, yapılan araştırma sonucu bulunduğu yerin belirlenememesi yeterlidir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığın, PKK silahlı terör örgütünde faaliyet gösteren .... isimli örgüt mensubu ile 2003 yılından itibaren işbirliği içerisinde olduğu ve 2008 yılı Eylül ayında kırsal kesimde örgüt mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin ettiği yönünde ayrıntılı beyanlar veren ve 2008 yılında Sırtköy Beldesinden Bestler Dereler bölgesine giden göçerlere ait liste, bu listeye ekli kimlik fotokopileri ve beyanları ile uyumlu şekilde teşhiste bulunan başka dosya sanığı ...."in, CMK"nun 211. maddesi kapsamında sayılan kişilerden olmaması nedeniyle usule uygun şekilde hazır edilip dinlenilmesi ve deliller bir bütün hâlinde değerlendirildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekirken başka dosya sanığı ...."in beyan ve teşhisine ilişkin tutanakların duruşmada okunmasıyla yetinilip, hükme esas alınarak eksik araştırma ile sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizdir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    Ulaşılan bu sonuç karşısında; sanığa atılı silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin sabit olup olmadığı ve sabit olduğunun kabulü halinde suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konuları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.11.2013 gün ve 333-478 sayılı direnme kararına konu hükmünün eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede Cumhuriyet savcısının direnme hükmünü süresinde temyiz edip etmediğine, süresinde temyiz ettiğinin kabulü hâlinde yerel mahkeme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığına ve yeni hüküm olmadığının kabulü hâlinde sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konuları bakımından oy birliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi