Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/5222
Karar No: 2022/1256
Karar Tarihi: 24.02.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5222 Esas 2022/1256 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/5222 E.  ,  2022/1256 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13.HUKUK DAİRESİ

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30.05.2018 tarih ve 2014/684 E- 2018/621 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 11.12.2019 tarih ve 2018/1397 E- 2019/1775 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.02.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

    Davacı vekili, İsveç ülkesi merkezli faaliyet göstermekte olan müvekkili şirketin davalı şirket ile 18.01.2010 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzaladığını, işbu sözleşmeye göre davalı şirketin UFO ve ALF markalı ürünlerinin İsveç, Danimarka, Norveç ve Finlandiya bölgesindeki satışı için (bakım ve servis hizmetlerinde de yetkili olmak üzere) müvekkil şirketi münhasır distribütörü olarak atadığını, davacı şirketin anlaşma koşullarına göre hareket ettiğini ve ürünlerin satışını arttırdığını, davalının sebepsiz ve bildirimsiz olarak mal satışını durdurduğunu, müvekkilini zarara uğrattığını, sözleşmeye göre ürün tedarikinin davalının asli edim borcu olduğunu, davalının bu borcuna aykırı hareket ederek müvekkilini iş yapamaz konuma getirdiğini, zarara uğrattığını, ayrıca davalı ürünlerinden en çok satılan model olan UFO Blackline modelinin karbon filamentindeki hata nedeniyle müvekkil şirketin müşterisine ya yeni ürün verdiğini ya da para iadesi yaptığını, bu nedenle büyük zarara uğradığını, müvekkil şirketin 2014 yılı sonuna kadar kaybedeceği satış rakamının ortalama olarak toplam 529.662,00 Euro olduğunu, bunun ortalama % 40'ının kâr olduğunu, ortalama olarak müvekkil şirketin 211.000,00 Euro kâr kaybına uğradığını, müvekkil şirketin pazarda yıllar içinde oluşturduğu güvenin davalının beklenmedik davranışıyla alt üst olduğunu, müvekkil şirketin menfaatlerinin zarar gördüğünü, bu itibar kaybının telafi edilmesinin mümkün olmadığı gibi müvekkili şirketin yıkımına neden olduğunu iddia ederek müvekkil şirket lehine 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı maddi zararın fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL'sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bilahare davasını ıslah ederek istediği maddi tazminatı 677.327,69 TL'ye yükseltmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi’nce, davacının bir Avrupa şirketi olup, basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğu, nitekim bu husustaki ilişkisini basiretli bir tacir gibi davranarak yazılı sözleşme haline getirdiği, sözleşmenin süresinin de 1 + 2 yıl olduğunu bildiği, sözleşme süresinin bittiği tarihi dikkate alarak sözleşmenin süresinin uzatılıp uzatılmayacağı hususunda görüşmeler yaparak bu görüşmelere göre hareket etmek durumunda olduğu, davacının davalının sözleşmenin devam edeceği yönünde kendisine güven verdiği ve verdiği siparişlerin karşılanacağı yönünde kendisinde haklı bir güven oluşturduğunu iddia ettiği, ancak bu yönde ikna edici deliller ortaya koyamadığı, taraflar arasındaki sözleşmesel yükümlülüklerin süresi ve boyutu dikkate alındığında bu ilişkilerin sözleşmenin bitmesinden bir süre daha devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu ve bu durumun davacıda siparişlerinin karşılanacağı yönünde haklı bir güven oluşturmasına tek başına yeterli olmadığı, dolayısı ile davacının kendi müşterileriyle yaptığı sözleşmede kararlaştırdığı cezai şartı ve ürünleri tedarik için oluşturduğu servis, depo vs. giderlerini zarar olarak ve yoksun kaldığı kâr miktarını davalıdan talep hakkı bulunmadığı, yine davacının ürün iadesi nedeniyle zarara uğradığını iddia ettiği, ancak bu hususta yeterli ve inandırıcı deliller sunamadığı, diğer yandan davacı vekili manevi tazminat talebinde de bulunmuş ise de eldeki davada manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin 18.01.2010 tarihli olup 30.04.2011 tarihine kadar geçerli olacağının, sözleşme süresinin taraflar hükümleri yerine getirirlerse iki yıl daha uzatılacağının kararlaştırıldığı, İlk Derece Mahkemesi’nce sözleşme süresinin 30.04.2013 tarihi itibariyle sona erdiği, uzun süreli sözleşmenin sona ermesinden sonra da edimlerin bir süre daha devam edebileceğinin kabul edildiği, davalı davaya cevap vermediğinden inkar savunmasında olduğu, taraflar arasında açık bir fesih olmamakla beraber sözleşme süreli bir sözleşme olup ilk bir yıl sonrasında, tarafların yükümlülüklerini yerine getirmeleri halinde sözleşmenin iki yıl daha uzayacağı kabul edilmiş, iki yıl sonunda ne olacağı konusunda sözleşmede bir düzenleme yapılmadığı, çözülmesi gereken sorunun, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin devam edip etmediği, belirsiz süreli bir sözleşmeye dönüşüp dönüşmediği noktasında toplandığı, distribütörlük sözleşmelerinde doğal olarak sürenin sona ermesi halinde sözleşmenin yenilenmiş sayılacağına ya da belirsiz süreli sözleşmeye dönüşeceğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı, bu durumda taraf iradelerinin yorumlanması gerektiği, taraflar bir yıllık sürenin sonunda özel bir uzatma maddesi düzenleyip, uzatılan sürenin sonuna ilişkin bir düzenleme yapmadıklarından sözleşmenin her halükarda bir yıllık sürenin sonrasında iki yıllık sürenin bitiminde sonlanmasını istedikleri sonucunun çıktığı, tarafların sürenin iki yıllık ek süreden sonra da uzatılmasını arzu etmeleri halinde, bu hususu sözleşmeye yazacakları, uzatılmış sözleşmenin sona ermesinden sonra davacının bazı siparişlerinin karşılanmış olmasının, distribütörlük sözleşmesinin aynı koşullarda belirsiz süreli bir sözleşmeye dönüştüğü şeklinde yorumlanamayacağı, sözleşmenin aynı koşullarda devam ettiğini kanıtlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğu, sunulan delillerden böyle bir sonuç çıkarılmasının hukuken mümkün olmadığı, davacının sona eren bir distribütörlük sözleşmesine dayanarak uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararın tazminini talep edemeyeceği, davacının distribütörlük sözleşmesinin devam ettiği süre içinde davalının ayıplı ifada bulunduğu, bu yüzden zarara uğradığı yönünde usulüne uygun, süresinde ayıp ihbarının ve bu yönde delilinin bulunmadığı, dava belli bir değer içeren dava olup davalının husumetinin bulunduğu, dava esastan reddedildiği için nispi avukatlık ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    (1) Dava, davalının taraflar arasındaki distribütörlük ilişkisine aykırı davrandığı, mal göndermediği, gönderdiği bir kısım malların hatalı olduğu, buna dayalı olarak davacının zararının oluştuğu iddiasına dayalı olarak açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davalı vekili davaya cevap vermemiş ise de, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerinde, taraflar arasındaki sözleşmenin süresi konusunda herhangi bir beyanda bulunmamış ve ancak müvekkilinin sözleşmenin 13/b maddesi uyarınca mal teslim etmeme hakkı bulunduğunu, davacının taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinden kaynaklanan borcunu ödemediğini, borcunu ödemeyen birisine mal teslim edilemeyeceğini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi’nce, taraflar arasındaki sözleşme süresinin sona erdiği, taraflar arasındaki ilişkisinin boyutuna göre sözleşmenin sona ermesinden sonra ilişkinin bir süre devam etmesinin mümkün olduğu, davacının ürün iadesi nedeniyle de zarara uğradığını iddia ettiği, ancak bu hususta yeterli ve inandırıcı deliller sunamadığı gerekçesiyle davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmiş, işbu karar davacı vekilince istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi’nce benzer gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Taraflarca getirilme ilkesi” başlıklı 25. maddesi, “(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. (2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.” düzenlemesini içermektedir. Bu madde hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi’nce tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde bir inceleme ve değerlendirme yapılıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken davalının savunmasını aşar şekilde değerlendirme yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması ve bu hükme yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi yerinde görülmediğinden temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
    (2) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi’nce verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) nolu bend uyarınca davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi