Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1029
Karar No: 2018/38

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1029 Esas 2018/38 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/1029 E.  ,  2018/38 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan sanık ..."ün, TCK"nun 87/4-1. cümle, 29/1, 62/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.02.2013 gün ve 358-26 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.06.2014 gün ve 1547-3506 sayı ile;
    “07.02.2013 tarihli hüküm duruşmasında Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekillerine söz vermeden, yalnızca sanık ve müdafiinin savunmasının alınması ile yetinilerek hüküm kurulması suretiyle, CMK’nun 216. maddesine aykırı davranılması kabule göre de, sanığın eylemini silahtan sayılan masanın üst tablasıyla işlemesi karşısında TCK’nun 87/4-2.cümlesi uyarınca ve meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde TCK’nun 87/4. maddesinin birinci cümlesiyle ve alt sınırdan ceza tayin edilmesi” isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan yerel mahkemece 24.09.2014 gün ve 370-347 sayı ile; sanığın TCK"nun 87/4-2.cümle, 29/1, 62/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba hükmedilmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii ile katılanlar Ali, Meliha ve Tolga vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.03.2016 gün ve 1046-1555 sayı ile;
    “Sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı hâlde, kasten öldürme suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması; maktulden sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturan herhangi bir söz veya davranış bulunmadığı hâlde, yanılgılı değerlendirme ile sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması suretiyle eksik ceza tayini ve Anayasa Mahkemesince TCK"nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması” nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkemece 19.07.2016 gün ve 224-313 sayı ile; haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığına ve TCK"nun 53. maddesinin uygulanması yönünden yeniden değerlendirme yapılması gerektiğine ilişkin bozma nedenlerine uyulmuş, suç vasfına yönelik bozma nedenine ise direnilerek sanığın TCK"nun 87/4-2.cümle, 62/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii ile katılanlar Ali, Meliha ve Tolga vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.06.2017 gün ve 9036 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya kararına direnilen daireye gönderilmiş, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.09.2017 gün ve 1566-2825 sayı ile; suç vasfına yönelik direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açı...an gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Tebliğnamede direnme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olduğuna ilişkin görüş belirtilmesi karşısında, öncelikle direnme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının,
    2- Direnme kararının, "yeni hüküm" niteliğinde olmadığına karar verilmesi durumunda, sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu yoksa kasten öldürme suçunu mu oluşturduğunun,
    Belirlenmesine ilişkindir.
    1- Direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı;
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
    d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Olay anına ilişkin barın içini ve otopark alanını gösteren kamera kayıtlarının CD şeklinde ve fotoğraflanmış hâlde dosya içerisinde bulunduğu, ayrıca soruşturma aşamasında kolluk tarafından bu görüntüler izlenmek suretiyle "kamera kaydı ve çözümleme tutanağı" düzenlendiği, mahkemece sanığın savunması alındıktan sonra kamera kaydı çözümleme tutanağı da okunarak sanıktan diyeceklerinin sorulduğu, 27.12.2012 tarihli oturumda sanık müdafiinin dosyada bulunan çözümleme tutanağının yeterli olmadığını belirtip daha ayrıntılı bir çözümün yapılması talebinde bulunduğu, mahkemece olayın tanık beyanlarıyla da yeterince aydınlanmış olması gerekçe gösterilerek sanık müdafiinin talebinin reddine karar verildiği, yerel mahkemece, bozma öncesindeki gerekçeli kararın “deliller ve değerlendirilmesi” kısmında; “olay yerinde olay anına ilişkin CD görüntüleri ve bunların fotoğraflanmış hâli”, “kamera kaydı çözümlerinde sanığın maktule yumruk attığı ve maktulün yere düştükten sonra kalkamadığı ve baygın vaziyette yattığına ilişkin tespitin yer aldığı tutanak” ile “olay yerine ilişkin fotoğraflar”ın delil olarak değerlendirildiğinin belirtildiği,
    Bozma sonrası 19.07.2016 tarihli oturumda, mahkemece kamera görüntülerinin izlenmesi için CD’lerin bilgisayara yerleştirildiği ancak yeterli program olmadığından izlenemediğinin duruşma tutanağına yazıldığı, sanık müdafiinin bahse konu görüntülerin kopyasını aldığını ve kendisine ait bilgisayarda kayıtlı olduğunu belirtmesi üzerine, sanık müdafiinin bilgisayarında yer alan görüntülerin izlendiği, 19.07.2016 gün ve 224-313 sayılı gerekçeli kararının “oluş ve kabul” kısmında, “mahkeme heyetince duruşma esnasında ve müzakere sırasında defalarca izlenen ve olayın oluş şeklini ortaya koyan CD görüntüleri”nin ayrıntılı bir şekilde yazılarak delil olarak değerlendirildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında birinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Olay anına ilişkin barın içini ve otopark alanını gösteren kamera kayıtlarının CD şeklinde ve fotoğraflanmış hâlde dosya içerisinde bulunması, soruşturma aşamasında kolluk görevlilerince izlenen görüntülere göre tutanak tutulması, mahkemenin bozma öncesi kararlarında bu delillere de dayanması, mahkemece bozma sonrası yeni bir araştırma yapılmaması ve toplanan yeni bir delil bulunmaması karşısında; direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olmadığı kabul edilmelidir.
    2- Direnme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olmadığı sonucuna ulaşılması karşısında; sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu yoksa kasten öldürme suçunu mu oluşturduğu hususundaki uyuşmazlık değerlendirilmesinde;
    İncelenen dosya kapsamından;
    15.04.2012 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağında; saat 03.00 sıralarında Çağrışan köyü, Eski Mudanya Yolu Caddesi üzerinde bulunan ... Cafe-Bar isimli işletmede kasten yaralama olayı meydana geldiği, hayati tehlikesi mevcut olan ..."ın Çekirge Devlet Hastanesi’nde müşahede altında olduğu, bahse konu barda çalışan ... isimli şahıstan, iş yerinde otopark görevlisi olarak çalışan sanık ...’ün, ...’a yumruk attığının öğrenildiği bilgilerine yer verildiği,
    15.04.2012 tarihli kamera kaydı ve çözümleme tutanağında; barın içini gören CH 03 numaralı kamera görüntülerinin incelenmesinde, saat 03.03.52’de maktulün sanık tarafından yere düşürüldüğü ve sanığın düşen masayı tekrar maktule vurduğu; barın dışında bulunan otoparkı görüntüleyen...numaralı kamera kayıtlarının incelenmesinde de, saat 03.04.42’de sanığın tanık...’e tokat attığı, saat 03.06.09’da sanığın maktule yumruk attığı, maktulün yere düştükten sonra kalkamadığı ve baygın vaziyette yattığı hususlarının tespit edildiğinin belirtildiği,
    Bursa Çekirge Devlet Hastanesinde düzenlenen 15.04.2012 tarihli ilk raporda; ...’ın genel durumunun kötü, şuurunun kapalı, hayati tehlikesinin mevcut olduğu, burun orta ve alt bölümde yaygın ödem, ekimoz ve kanama olduğu, sağ kulaktan kan geldiği, üst dudakta dıştan içe doğru 3 cm uzunluğunda cilt kesisi görüldüğü, çekilen bilgisayarlı tomografide beyinde yaygın SAK (Subaraknoid kanama) tespit edildiği, genel durumu itibarıyla travmatik SAK ile uyumlu olduğunun değerlendirildiği, hastanede yoğun bakım ünitesinde yer olmadığından 112 acil servis tarafından yoğun bakım yeri arandığı ve 299,5 promil alkollü olduğu bilgilerine yer verildiği,
    Bursa Çekirge Devlet Hastanesince düzenlenen 15.04.2012 tarih ve 1420351 protokol numaralı adli rapor formunda; yoğun bakıma alınan ..."ın ventilatöre bağlandığı, antiödem ve genel destek tedavisine başlandığı, genel durumunun giderek kötüleştiği, "kontüzyo serebri, beyin ödemi" tanısı ile 03.05.2012 günü saat 13.15"te beyin ölümünün gerçekleştiği, 04.05.2012 günü gelişen kardiyak arrestle saat 22.20"de eks kabul edildiğinin kayıtlı olduğu,
    Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığının 23.07.2012 tarihli otopsi raporunda; saçlı deri altı sağ temporal bölge hizasında 2x3 cm ebadında ekimoz, sağ oksipital kemikte lineer kırık tespit edildiği ve bu kırığın oblik seyirle kafa sağ arka çukurdan foramen magnuma ilerlediği, meninkslerde ve serebral vasküler sistemde kanama, sol frontotemporalde yoğun olmak üzere sol hemisfer genelinde yaygın subaraknoidal kanama, sol frontotemporal lob ve sağ frontol lob basallerde subdural kanamalar, interhemisferik alan, sağ frontotemporalde kontüzyon alanları, beyincik genelinde erime, yapılan seri kesitlerde yer yer kontüzyonlar ve yumuşama saptandığı, sfenoid sağ ala majörden orta çukura giden lineer kırık ile ön çukur orta hat frontal sinüs hizasında küçük bir lineer kırık hattı görüldüğü belirtilerek, ölümün künt kafa travması ile doğrudan illiyetli olup kafatası kubbe ve kaide kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, buna eşlik eden hastane yatışı sırasında beklenen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğinin ifade edildiği,
    Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığının 18.12.2012 tarihli yazısında; sanık ...’e ait herhangi bir kayıt, amatör veya profesyonel lisansa sahip belge bulunmadığının bildirildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Tanıklar Fatih Süran ve ... aşamalarda aynı yöndeki beyanlarında; olay günü Bursa iline arkadaşları olan maktulü ziyaret için geldiklerini, gece saat 02.45 sıralarında ... Bar isimli yere gittiklerini, maktul ile Fatih’in alkol aldıklarını, yanlarına gelen bir bayanın maktule para bozdurmak istediğini, maktulün bozuk parasının olmadığını söylemesi üzerine bayanın yanlarından ayrıldığını ve iki masa ileride bulunan arkadaşlarının yanına gittiğini, aralarında “bu kızlarla oturup tanışalım” şeklinde konuştuklarını, bu bayanların orada garson olarak çalıştıklarını bilmediklerini, konuşmalarını duyan bardaki görevlilerin kendilerine ters ters bakmaya başladıklarını,... Burak’ın, bayanların bulunduğu masaya giderek kendileriyle tanışmak istediklerini söylediğini, içlerinden birisinin sert tepki verdiğini, bu tepkiyi gören ve duyan sanık ...’in, bayanların bulunduğu masaya giderek... Burak’ı kulağından tutup masadan kaldırdığını, bunun üzerine maktul ...’nın da o masaya doğru yöneldiğini, sanığın maktulü her iki eliyle göğüs bölgesinden ittirdiğini, alkollü olmasının da etkisiyle maktulün yere düştüğünü, göğüs bölgesinin üstüne de bistro masanın devrildiğini, bu kez sanığın, masanın üst tabla kısmını tutarak maktulün kafasına doğru bir kez vurduğunu, maktulün kulağından kan geldiğini, sonrasında bar çalışanlarınca dışarıya çıkarıldıklarını, sanığın, elleri cebinde arabalarının yanında bulunan maktule bir yumruk daha vurduğunu, maktulün yere düştüğünü ve kendinden geçtiğini, bir süre ayıltmaya çalıştıkları maktulü baygın şekilde araca koyarak hastaneye götürdüklerini,
    Tanıklar Ayşe Gün, Duygu Kırtay, Ülküm İleri ve Merve Günenç aşamalarda aynı yöndeki beyanlarında; olayın meydana geldiği barda günübirlik garsonluk yaptıklarını, bar kapanmak üzereyken ücretlerini aldıklarını ancak parayı bozdurmaları gerektiğini, Ayşe’nin maktulün bulunduğu masaya giderek para bozdurmak istediğini, bir süre sonra maktulün masasında bulunan birisinin yanlarına gelip “siz üç kişisiniz, biz de üç kişiyiz” diyerek birlikte çıkma teklifinde bulunduğunu, kendisini kibarca reddettiklerini ancak bu kişinin ısrarı üzerine Duygu’nun “sen bizi ne sanıyorsun” diyerek bağırdığını, bunun üzerine barda görevli olan sanık ...’in, masalarına gelerek bu kişiyi uzaklaştırdığını, bu üç kişiyle görevliler arasında tartışma yaşandığını, içlerinden birisinin yere düştüğünü, daha sonra bu kişilerin dışarı çıkarıldıklarını, kalabalık nedeniyle ne olup bittiğini fark edemediklerini,
    Barda çalışan tanıklar ..., Ferhat Çelik, Engin Tüfekçi, İrfan Sarol ve Yunus Emre Doğan kollukta aynı yöndeki beyanlarında; barda otopark görevlisi olarak çalıştıklarını, işletme kapanmak üzereyken içeriden sesler gelmesi üzerine bara girdiklerini, arkadaşları olan sanık ...’i alkollü üç erkek şahsı dışarı çıkarmaya çalışırken gördüklerini, öğrendikleri kadarıyla bu üç kişinin işletmede günübirlik garsonluk yapan kızlara sarkıntılık ettiklerini, şahıslarla birlikte dışarıya çıktıklarını, otoparkta maktulün, sanığın üzerine doğru hamle yapıp saldırması nedeniyle, sanığın kendisini korumak amacıyla maktule yumruk attığını, maktulün alkollü olması nedeniyle yere düştüğünü, maktulü sakinleştirip arkadaşlarıyla birlikte aracına bindirerek gönderdiklerini,
    Tanıklar ..., Ferhat Çelik ve Engin Tüfekçi bu beyanlarına ek olarak mahkemede; otoparkta bulundukları sırada maktulün, üzerine doğru yürüdüğü sanığa küfrettiğini ve “kızları götüremedim, ancak seni götüreceğim” gibi bir söz söylediğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık aşamalarda; olayın meydana geldiği barda otopark görevlisi olarak çalıştığını, gece saat 03.00 sıralarında barda oturduğunu, işletmede günübirlik garson olarak çalışan kızlardan birisinin maktulün yanına gittiğini ve para göstererek bozup bozamayacağını sorduğunu, fakat para alışverişi olmadığını, daha sonra tanık...’in, garson kızların bulunduğu masaya yöneldiğini, kızlara hitaben “biz üç kişiyiz, paramız var, para karşılığı beraber çıkabiliriz” dediğini, garson kızlardan birisinin “biz burada çalışıyoruz, bizi ne zannediyorsun” diye yüksek sesle cevap verdiğini, bunun üzerine garson kızlara sarkıntılık yapan şahısların yanına giderek kendilerini uyardığını ve eliyle iterek dışarı çıkarmaya çalıştığını, o esnada maktulün alkollü olmasının da etkisiyle ayağının masaya takılması sonucu yere düştüğünü, masanın da üzerine düştüğünü, işletmedeki diğer çalışanlarla birlikte maktul ve arkadaşlarını şiddet uygulamadan uygun bir şekilde dışarı çıkardıklarını, maktulün arkadaşlarının görevlilerce arabalarına bindirildiklerini, o sırada maktulün sinkaflı küfürler edip elini kolunu sallayarak üzerine yürüdüğünü, maktulün, kendisine bir yumruk salladığını ancak isabet etmediğini, bunun üzerine maktulü hafif şekilde elleriyle iteklediğini, maktulün alkollü olmasının da etkisiyle yere düştüğünü, bir müddet yerde kaldığını, iş yeri çalışanları ve maktulün arkadaşlarıyla birlikte maktulü araca koyup gönderdiklerini,
    Mahkemede bu beyanlarına ek olarak; maktulün barın içinde ayağının takılması sonucu yere düştüğünü, masanın da üzerine devrildiğini, masayı kaldırmak için gittiğini ancak sinirli olması nedeniyle kaldırdığı masayı öylece maktulün karnına doğru bıraktığını, dışarıya çıktıklarında maktulün kendisine “kızları götüremedim ama seni götüreceğim” şeklinde sözler söylediğini, maktulün elini cebinden çıkarmaya çalıştığını, bu sırada cebinden bir şey çıkarabileceğini düşünerek maktule tokat attığını, göğsüne vurmak istediğini ancak tokatın yüzüne geldiğini, yere düşen maktulü koltuk altlarından tutup kucağına yasladığını, o sırada içeriden getirilen su ile maktulün yüzünü yıkadığını, böyle bir sonucun doğacağını düşünemediğini,
    Savunmuştur.

    5237 sayılı TCK’nun “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi; "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
    “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin dördüncü fıkrası ise;
    “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”,
    Şeklinde hükümler içermektedir.
    Konuya ilişkin TCK"nun 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
    765 sayılı TCK’nda objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’nda objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161)
    765 sayılı TCK’ndaki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’nda haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
    5237 sayılı TCK’nun “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi; “(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir. Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
    Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s.286 vd.; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, c.3, s.2484 vd.)
    5237 sayılı TCK’nun 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nun 87. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi aynı Kanunun 86. maddesinin birinci veya üçüncü fıkraları kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
    Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK"nun 87. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanması için;
    a-Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
    b-Mağdurun TCK’nun 86. maddesinin birinci veya üçüncü fıkralarında düzenlenen şekilde yaralanmış olması,
    c-Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
    d-Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
    Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
    Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
    Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK"nun 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda TCK"nun 87. maddesinin dördüncü fıkrası uygulanamayacaktır.
    Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
    Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
    Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nun “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Dolayısıyla suçun vasıflandırılmasından önce çözülmesi gereken konu, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğuna ilişkindir.
    TCK’nun 21. maddesinin birinci fıkrasına göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da; suç nedeni, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme imkanının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri ve nitelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmak suretiyle kastın saptanması gerektiği belirtilmiştir.
    Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Maktul ... ile arkadaşları olan tanıklar ... ve... ...’ın, gece saat 02.45 sıralarında sanık ...’in otopark görevlisi olarak çalışmakta olduğu bara gittikleri ve masalardan birine geçerek alkol alıp sohbet etmeye başladıkları, bir süre sonra tanık...’in barda günübirlik garsonluk yapan tanıklar ..., ..., ... ve ...."nin yanına giderek bardan birlikte çıkma teklifinde bulunması üzerine tanık Duygu’nun, tanık...’e “sen bizi ne sanıyorsun” diye bağırdığı, bu esnada barın içerisinde bulunan ve bu olaylara şahit olan sanık ...’in, tanıkların bulunduğu masaya gidip tanık...’i kulağından tutarak kaldırdığı, bunu gören maktul ...’nın o tarafa doğru yönelmesi üzerine sanığın maktulü eliyle itekleyerek yere düşürdüğü, bistro masalarından birinin de maktulün üzerine devrildiği, sanığın devrilen bistro masayı kaldırıp masanın üst tablasıyla maktulün kafasına bir kez vurduğu, kısa sürede ayağa kalkan maktulün sağ kulağından kan geldiği, maktul ve arkadaşlarının, iş yeri çalışanları ve sanık tarafından barın dışına çıkarıldıkları, sanığın otoparktaki araçların yanında elleri cebinde bulunan maktule sol eliyle şiddetli bir yumruk atttığı, yere düşen ve kafasının arkasını yere çarpan maktulün baygın bir hâlde hastaneye kaldırıldığı, on dokuz gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını yitirdiği olayda: sanığın, maktulün arkadaşı olan tanık..."in, garson kızlara sarkıntılık yaptığı düşüncesiyle..."i kulağından tutarak masadan kaldırdığı sırada kendilerine yönelen maktulü itekleyip yere düşürdükten sonra, maktulün üzerine devrilen bistro masasının üst tablasını kaldırıp maktulün kafasına vurması, ayağa kalkan maktulü dışarı çıkardıktan sonra kulağından kan gelmekte olduğunu görmesine rağmen bu kez de maktulün başına yumruk atarak düşmesine ve başını yere çarpmasına neden olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, hedef alınan vücut bölgesi, darbe adedi ve şiddeti, kullanılan aletin elverişliliği, sanığın, bar içerisinde yere düşürdüğü maktule masanın üst tarafıyla vurup kulağından kan geldiğini gördüğü hâlde dışarıya çıktığında da eylemine devam ederek maktulün başına yumruk atması nedeniyle, kastının öldürmeye yönelik olduğu ve eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, suç vasfı yönünden isabetli bulunmayan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına ve bozmaya uyulan kısımların bu aşamada özel dairece incelenmesinde hukuki yarar bulunmadığından dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
    Suç vasfına yönelik uyuşmazlık bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "5237 sayılı TCK’nun "Kasten öldürme" başlığı altında düzenlenen 81. maddesinde suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen "yaralama sonucunda ölüme neden olma" suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Dolayısıyla suçun nitelendirilmesinden önce çözülmesi gereken konu, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulan ve süregelen kararlarında da; suç nedeni, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme imkânının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri ve nitelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmak suretiyle kastın saptanması gerektiği belirtilmiştir.
    Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Barda alkol almakta olan maktul ve arkadaşlarının, barda günübirlik garsonluk yapan kızlara birlikte dışarı çıkma teklif etmelerinden kayna...an tartışmada, aynı yerde otopark görevlisi olarak çalışan sanığın, maktulü eliyle itekleyerek düşmesine neden olduğu, bistro masanın da maktulün üzerine devrildiği, sanığın yere düşen bistro masasını ayakları üzerine kaldırıp üst tablasıyla yerde yatmakta olan maktulün kafasına vurduğu, ayağa kalkan maktulün arkadaşlarıyla birlikte iş yeri çalışanları ve sanık tarafından dışarı çıkarıldıkları, burada da sanığın maktule yumruk attığı, yere düşen maktulün kafasını beton zemine çarpıp kendinden geçtiği, baygın bir hâlde hastaneye kaldırılarak yoğun bakıma alındığı, on dokuz gün sonra aldığı bu darbelere bağlı olarak yaşamını yitirdiği olayda; maktul ve arkadaşları ile sanık arasında yaşanan tartışmanın aniden gelişmesi, sanığın ilk önce maktulü eliyle itekleyip yere düşürmesi, maktulün üstüne devrilen bistro masasını kaldıran sanığın, masanın tabla kısmıyla maktule hafif bir şekilde vurması, kamera görüntülerine göre maktulün yere düşüp kalktıktan sonra sanığın vurduğu yeri değil de, başının diğer tarafını tutması, barın dışına bilinçli bir şekilde yürüyerek çıkması, sanığın dışarıda tekrar karşılaştığı maktule bir kez yumruk vurmakla yetinmesi, yine sanığın eylemlerine kendiliğinden son vermesi karşısında; sanığın yaralama kastıyla hareket ettiği ve eylemi ile meydana gelen ölüm sonucu arasında illiyet bağı bulunduğu, bu itibarla sanığın eyleminin TCK’nun 87. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu düşüncesiyle, eylemin kasten öldürme suçunu oluşturduğuna dair çoğunluk görüşüne katılmıyorum" şeklinde,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi de, benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.


    SONUÇ:
    Açı...an nedenlerle;
    1- Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.07.2016 gün ve 224-313 sayılı direnme hükmünün, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu ve eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oybirliğiyle, suç vasfına yönelik ikinci uyuşmazlık yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi