Esas No: 2015/9909
Karar No: 2016/2050
Karar Tarihi: 08.02.2016
Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/9909 Esas 2016/2050 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2015/9909 E. , 2016/2050 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasma dair İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2013 tarihli ve 2013/144 esas, 2013/603 sayılı kararını, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/05/2014 gün ve 194549 sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Sanık hakkında müşteki ....."a karşı işlemiş olduğu uzlaşmaya tabi basit hakaret suçundan hüküm kurulmasına rağmen, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253. maddesinde düzenlenen uzlaştırma işleminin gerek soruşturma gerekse kovuşturma safhasında uygulanmamasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
- Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
İncelenen somut olayda;
Sanık ... hakkında kamu görevlisine direnme suçundan,hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmiş, aynı olayda ve aynı sanık hakkında hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmemiş olması nedeniyle, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması ve cezanın bireyselleştirmesi açısından aynı sanık hakkında 2 ayrı kanaat oluşmasının,hükümde çelişkiye neden olduğu anlaşılmakla bu husus hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine 08.02.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.