
Esas No: 2015/10610
Karar No: 2016/396
Karar Tarihi: 21.01.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/10610 Esas 2016/396 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, malûllük aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı...avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 13.08.2002 gününden itibaren 506 sayılı Kanuna/5510 sayılı Kanunun 4/1-(a) maddesine tabi sigortalılığı ve 2.870 prim ödeme gün sayısı bulunan davacının 18.11.2008 tarihli malûllük aylığı tahsis başvurusunun Kurumca reddi üzerine 02.12.2010 günü işbu davanın açıldığı, yargılama aşamasında 04.11.2013 tarihinde yinelenen talebi de Kurumca kabul edilmeyen davacının, çalışma gücünü en az %60 oranında yitirdiği, malûllük başlangıcının 03.12.2013 günü olduğu yönünde... Genel Kurulu tarafından rapor düzenlendiği anlaşılmakta olup mahkemece söz konusu rapora dayanılarak 01.01.2014 günüden itibaren aylık bağlanması gerektiğine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 25. maddesinde, 4/1-(a) maddesi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60"ını kaybettiği belirlenen sigortalının malûl sayılacağı açıklandıktan sonra 26. maddesinde aylık bağlama şartları, 25. maddeye göre malûl sayılmak, en az 10 yıldan beri sigortalı bulunup toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık
süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak, malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra Kurumdan yazılı istekte bulunmak olarak sıralanmış, 27. maddesinde de, malûllük aylığının, 4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların, malûl sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden önce ise yazılı istek tarihini, malûl sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden sonra ise rapor tarihini izleyen ay başından itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 506, 1479, 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince aylık bağlanmasına ilişkin davalarda, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlığını taşıyan 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hakimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen ay başından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulmalı, kuşkusuz, yargılama aşamasında aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderleri buna göre değerlendirilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, 5510 sayılı Kanunun 26. maddesinde yer alan malûllük olgusunun gerçekleşmesi ve 10 yıllık sigortalılık süresi koşullarının yargılama aşamasında gerçekleştiği dikkate alındığında yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu Kurum lehine vekalet ücreti takdir edilmeyerek giderlerin tümünün Kuruma yüklenmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
S O N U Ç : Hükmün; 3 numaralı bendinde yer alan sözcüklerin çıkartılarak yerine “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen, 1.500,00 TL. avukatlık ücretinin davalı Kurumdan alınarak davacıya, 1.500,00 TL. avukatlık ücretinin de
davacıdan alınarak davalı Kuruma verilmesine,” sözcüklerinin yazılmasına, 5 numaralı bendinde yer alan “giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” sözcüklerinin çıkartılarak yerine “giderinden tarafların haklılık payları gözetilerek takdiren 139,00 TL.sinin davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine ve kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,” sözcüklerinin yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.