Esas No: 2020/6744
Karar No: 2022/1367
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6744 Esas 2022/1367 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/6744 E. , 2022/1367 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07.11.2017 tarih ve 2016/345 E. - 2017/346 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 19.06.2020 tarih ve 2019/220 E. - 2020/499 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının 11 Nisan 2013 tarihinden itibaren İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. -Takasbank unvanıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanun ile yetkilendirilmiş merkezi takas kuruluşu olduğunu, sermaye piyasası alanında sunduğu hizmetlerin dışında 18.12.2014 tarihinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ile imzalanan protokol çerçevesinde gayrimenkul piyasasında gerçekleştirilen alım satım işlemlerinin güvenli bir şekilde tamamlanmasını sağlayan hizmet kapsamında gerekli altyapı ve sistemin davacı banka ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü işbirliği ile kurulduğunu bu nedenle sunulan hizmetin her iki kurumu da ifade etmek üzere tapu ve takas kelimelerinin birleştirilmesiyle TAPU TAKAS olarak adlandırıldığını, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bilgi Sistemi (TAKBİS) ile davacı banka arasında kurulan web tabanlı Tapu Takas uygulamasının 17.04.2015’de devreye alındığını, davacının sunduğu bu hizmet kapsamında “Tapu Takas” logosunun marka olarak tescili için yapılan başvurunun TPMK Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 18.02.2016 tarihli kararıyla 556 sayılı KHK’nın 7/1(a) ve (c) maddeleri gerekçe gösterilerek reddedildiğini, başvuruya konu logonun ayırt edici niteliğe sahip olduğu ve “tapu” ve “takas” kelimelerinin birleştirilmesiyle özgün bir anlam kazandığı gerekçesiyle YİDK’e itiraz edildiğini, itirazlarının YİDK tarafından, tapu ve takas kelimelerinin sıradan bir şekilde birleştirilmesi yoluyla oluşturulan “tapu takas” ibareli başvuruda sözkonusu iki ayrı ibarenin kendi anlamlarını aynı şekilde muhafaza ettiği, ortalama Türkçe bilgisine sahip tüketicilerin zihninde yaratacağı anlamın karşılıklı tapu değişimi/takası olacağı, başvuruda yer alan iki tik işaretinin başvuruya ayırt edici nitelik katacak kadar güçlü ve baskın olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, ancak başvuruya konu kelimelerin sözcük anlamlarından uzaklaşarak her iki kurum arasındaki işbirliği ve bu işbirliği kapsamında sunulan hizmeti ifade etmek üzere birleştirildiğini, bağımsız ve özgün bir anlam kazandığını, marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde ayırt edici özellikte olduğu ve hiçbir mal veya hizmeti doğrudan tanımlayıcı olarak nitelendirilemeyeceği ileri sürülerek Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 08.06.2016 tarihli ve 2016-M-6045 sayılı red kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, başvuru konusu markanın “tapu takas” ibaresinden oluştuğu, markanın temel fonksiyonlarından olan ayırt edici niteliği haiz olmadığı ve üzerinde kullanılacağı emtiaların cins, çeşit ve diğer karakteristik özelliklerini belirtir nitelikte bulunduğu, markada ayırt ediciliğe katkı sağlayabilecek güçte herhangi bir karakteristik şekil/renk ya da kelime unsurunun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, toplanan delillere, tüm dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının başvurusunun, 556 sayılı KHK’nın 5. maddesi kapsamına girmediğinden bahisle KHK’nın 7/1-a maddesi uyarınca, kapsadığı tüm hizmetler yönünden (36, 38 ve 42. sınıf hizmetlerin tüm alt grupları) reddedildiği ancak başvuruda tescili istenilen markanın TAPU TAKAS biçiminde sözcükler, renk ve şekil unsurlarının bütününden ibaret olduğu, bu işaretin bir bütün olarak KHK’nın 5. maddesinde bahsedildiği gibi çizimle görüntülenebilir, baskı yoluyla yayınlanabilir ve çoğaltılabilir bir ibare olduğu, genel olarak mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etme vasfına sahip olduğu KHK’nın 5 ve 7/1-a maddeleri anlamında soyut ayırt edici niteliğinin bulunduğu, davacının başvurusunun kapsadığı hizmetlerden (36,38 ve 42. sınıf hizmetlerin tüm alt grupları) sadece 36. sınıfın 02 ve 03. alt gruplarındaki “Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri yönünden KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca reddedildiği, her ne kadar davacı markayı sözlük anlamından bağımsız olarak başka hizmetler için kullanmış olduğunu belirtse de 7/1-c anlamında yapılacak değerlendirmede markanın fiilen kullanılmak istendiği mal ve hizmetlerin değil tescil edilmek istenen başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin esas alınacağı, somut olayda dava konusu markayı oluşturan ibarenin “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” açısından KHK 7/1-c kapsamına girdiği, zira söz konusu hizmetlerin kapsamına hem tapu hem de takas işlemlerinin girdiği, buna karşılık bu ibarenin “Finansal ve parasal hizmetler” açısından KHK 7/1-c kapsamına girmediği, zira bu işaretin ilgili hizmetlerin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını, coğrafi kaynağını ya da diğer karakteristik özelliklerini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, derhal düşündürmediği ve akla getirmediği, davacı ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokol çerçevesinde 08.12.2014 tarihinden itibaren başlayan ve YİDK karar tarihi olan 08.06.2016 tarihine kadar geçen süreçte gerçekleşen kullanımlar bulunduğu, bu kullanımların ise 556 sayılı KHK’nın 7/1-c hükmü gerekçe gösterilerek reddedilen hizmetler olan 36. sınıfın 02 ve 03. alt gruplarındaki “Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” kapsamında olduğu ve 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi kapsamında kullanım yoluyla ayırt edici nitelik kazandığı, sunulan delillere göre markanın tanıtımına yönelik yaygın ve yoğun bir reklam kamoanyası yapıldığı, markanın ayırt ediciliğinin sağlandığı, toplumda refleks olarak hatırlandığı veya marka sahibini çağrıştırdığına dair bir izlenim yarattığı dolayısıyla KHK’nın 7/son hükmü anlamında kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanıldığı yolundaki davacı iddiasının TPMK nezdindeki itiraz sürecinde sunulan delillerle kanıtlandığı, davacının dava konusu başvuru açısından 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesindeki hükümden yararlanmasının mümkün olduğu, davaya konu TPMK YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile TPMK YİDK'in 08/06/2016 tarih 2016-M-6045 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Hükme karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve dava konusu başvurunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi kapsamında soyut ayırt edici özelliğinin bulunduğu, başvuru kapsamından 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi gerekçe gösterilerek çıkartılan 36. sınıfın 02 ve 03. alt gruplarındaki “Finansal ve parasal hizmetler.” yönünden tanımlayıcı nitelikte olmadığı, her ne kadar “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri.” yönünden tanımlayıcı nitelikte ise de dava konusu marka başvurusunun, mal ve hizmet listesinden çıkarılan “Finansal ve parasal hizmetler.” ile “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/son maddesi kapsamında kullanım yoluyla ayırt edici nitelik kazandığının, somut uyuşmazlıkta sunulan afiş, tanıtıcı broşür, internet sitesi görselleri, RTÜK'ün 01.07.2015 tarihli kararı ile yayımlanmasında kamu yararı bulunduğuna karar verilen spot reklam filmi, ulusal basında 4 günlük sürede 32 gazete, 21 internet haberi, 6 televizyon kanalında yayımlanan haberler ile kanıtlandığının mahkemece görüşüne başvurulan uzman bilirkişi raporunda da belirtildiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda, aşağıda belirtilen hususlar dışında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava konusu markanın başvuru kapsamındaki "Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri" yönünden tanımlayıcı olduğu sabit olup, Dairemizin emsal nitelikteki 01.04.2019 tarihli ve 2018/713-2019/2451 sayılı onama kararına konu 36,38,42 sınıf mal ve hizmetleri içeren “Tapu Takas” ibareli markanın 556 sayılı sayılı KHK’nın 7/1-(a) ve 7/1-(c ) bentleri uyarınca YİDK tarafından reddine ilişkin kararın iptali istemi ile açılan davada, “Tapu Takas” ibaresinin kullanım sonucunda tüketicilerce marka olarak algılanır hale geldiğini ispatlayan dokümanların sunulduğu iddiası kabul görmemiştir. Aynı ibareleri taşıyan bir başka marka başvurusu ile ilgili olarak varılan sonuç, işbu dava bakımından kesin hüküm teşkil etmese de her iki marka başvurusunun ve buna yönelik YİDK kararlarının tarihleri gözetildiğinde ortaya çıkan sonucun işbu davaya konu olgular bakımından davacı aleyhine kuvvetli delil teşkil edeceği muhakkak olmakla işbu davada KHK’nın 7/son maddesi uyarınca markanın kullanılmakla ayırt edici hale geldiğinin kabulü doğru olmamıştır. Dava konusu aynı ibareleri muhtevi markanın başvuru kapsamındaki "Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri" yönünden tanımlayıcı olduğu dikkate alınarak, davanın "Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri" dışında kalan hizmetler yönünden kabulü gerekirken, başvuru konusu markanın kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandığı gerekçesiyle tüm başvuru sınıfları yönünden kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmayıp Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 01/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.