Esas No: 2018/1549
Karar No: 2022/13794
Karar Tarihi: 29.06.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/1549 Esas 2022/13794 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2018/1549 E. , 2022/13794 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte fatura düzenleme
HÜKÜMLER : Beraat, mahkumiyet
Katılan vekilinin temyizinin 2009 ve 2011 takvim yıllarında kurulan beraat hükümlerine yönelik olduğu gözetilerek yapılan incelemede:
1) Sanık hakkında, İkitelli Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik numaralı mükellefi ...’un mükellefiyet bilgileri kullanılarak bastırılan taklit faturaları 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte olarak düzenlendiği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın savunması ve sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olduğu dikkate alınarak, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından;
a) ...’un bağlı bulunduğu vergi dairesinden (sahte olarak düzenlendiği iddia olunan faturalara ilişkin) her takvim yılı için ayrı ayrı olmak üzere, hangi tarihte, kaç adet ve ne tutarda fatura düzenlendiği ile bu faturaları kullanan mükellefleri gösterir listenin istenmesi,
b) Suça konu faturaların asıllarının, bu faturaları kullanan mükelleflerden veya bu mükellefler ve ...’un bağlı bulunduğu vergi dairelerinden sorulmak suretiyle getirtilip, sanığa gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde; temin edilecek yazı ve imza örnekleri ile faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması,
b) Faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olmadığının anlaşılması veya faturaların asıllarının temin edilememesi halinde ise;
aa) Faturaları kullandığı belirlenen mükellefler hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin ilgili vergi dairesinden sorulması, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi,
bb) Aynı mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ise dosyalarının getirtilip incelenerek ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya alınması,
cc) Faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin tanık sıfatıyla duruşmaya çağrılarak CMK'nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatıldıktan sonra sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları, sanığı tanıyıp tanımadıkları ve faturaların düzenlenmesi konusunda sanığın bir iştiraki bulunup bulunmadığının sorulması,
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet ve beraat hükümleri kurulması,
2) Kabule göre;
a) Aynı takvim yılı içinde birden fazla sahte fatura düzenleme fiillerinin zincirleme suç oluşturduğu ve sanık hakkında 2010 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan hükümde TCK'nin 43. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b) Sanığa yüklenen suçun sübutu hâlinde, hükümden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359. maddesinin 3, 4, 5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun’un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
c) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 29.06.2022 tarihinde 2009 ve 2011 yıllarına ilişkin kurulan beraat hükümleri yönünden Başkan Vekili ...’ın sanık hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğine yönelik karşı oyu ve oy çokluğuyla, 2010 yılına ilişkin kurulan mahkumiyet hükmü yönünden oy birliğiyle karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dairemizin yukarıda esas ve karar numaraları belirtilen 29/06/2022 tarihli, ilamındaki hükümlerin tamamının bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle kısmen katılmıyorum.
Sayın çoğunlukla ortaya çıkan aykırılığın konusu her biri bağımsızlığını koruyan ancak zincirleme şekilde işlenen suçlar yönünden zaman aşımının ayrı ayrı mı yoksa son işlenen suç tarihinden geriye doğru (zincirdeki suçların tamamını kapsayacak şekilde) bir bütün olarak mı hesaplanacağına ilişkindir.
İnceleme konusu yerel mahkeme kararında sahte fatura düzenleme eylemleri ile ilgili olarak sanık hakkında birden fazla takvim yılına (2009, 2011 takvim yılları) ilişkin ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulduğu anlaşılmaktadır.
Zincirleme suç hükümlerini düzenleyen TCK’nin 43/1 maddesine göre; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”
Zamanaşımının hesaplama yöntemini düzenleyen TCK’nin 66/6 maddesine göre; “... zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden... işlemeye başlar.”
Yerel mahkemece sanığın birden fazla takvim yılına ilişkin sahte belge düzenleme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyetine dair hüküm kurulmuş olup, inceleme tarihi itibariyle bazı takvim yılına ilişkin suçlardan açılan kamu davalarının yasada öngörülen olağanüstü zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle TCK’nin 66/1-e ve 67/4 maddeleri uyarınca düşürülmesi zorunludur.
Sanığa atılı sahte belge düzenleme suçuna öngörülen olağan zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesine göre 8 yıl, olağanüstü zamanaşımı süresi ise TCK’nin 67/4 maddesine göre 12 yıldır.
TCK’nin 43/1. maddesindeki düzenlemeye göre zincirleme suçlar aynı suç işleme kararı ile işlenmiş olmasına rağmen her biri bağımsızlığını korumaktadır. Buna karşılık bağımsızlığı koruyan suçlara tek bir ceza verilmesi, ancak bu cezanın artırılarak uygulanması benimsenmiştir. Dolayısıyla zincirleme suç kurumu sanık lehine bir düzenlemedir. Zincirleme olarak işlenen her bir suç bağımsızlığını koruduğu içinde birbirinden bağımsız olarak zamanaşımına uğraması gerekir. Diğer bir değişle zincirleme olarak işlenen suçlardan bazılarının zamanaşımına uğraması halinde bu suçların zincirden çıkarılması ve yalnızca zamanaşımına uğramayan suçların cezalandırılması gerekir. (TANER, Fahri Gökçen, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s.165; KUNTER, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, s.69; ayrıca TAŞDEMİR Kubilay, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 2. Bası, Ocak 2015, s.134)
TCK’nin 66/6. Maddesindeki düzenleme zaman aşımının başlangıcının tespit açısından mahkemelere ışık tutan bir düzenlemedir. Diğer bir deyişle, yasa koyucu zincirleme şekilde işlenen suçlarda zamanaşımının zincirin hangi halkasından başlatılacağına ilişkin bir belirleme yapmaktadır. Esasen böyle bir düzenleme olmasaydı dahi suç teorisi gereği zamanaşımının zincirin en son halkasından başlatılması gereklidir.
Dolayısıyla kural olarak dava zamanaşımı süresi zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden itibaren başlarsa da bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bu suçlar arasındaki zaman aralıkları net ve ayrı ayrı belirlenebilecek durumda ise zincirin halkasını teşkil eden suçlardan bir kısmının diğer suçlardan bağımsız olarak dava zamanaşımına uğraması mümkündür. TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu korunurken cezanın birliği ilkesi benimsendiğine göre inceleme tarihi itibariyle zincirleme suçun halkalarına oluşturan suçlardan biri ve birkaçının zamanaşımına uğraması halinde bu suçlar bakımından düşme kararı verilmesi zorunludur. Çünkü TCK’nin 66/6. maddesi fiillerin çokluğunu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir.
Bu açıklamalar ışığında inceleme tarihi itibariyle olağanüstü zamanaşımı gerçekleşen (2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan açılan) kamu davasının düşürülmesi gerekir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun hükümlerin tamamının bozulması yönündeki düşüncesine katılmıyorum. 29.06.2022